Bir Rüya: Öğretmen Profili

Dün bir rüya gördüm. Korkmayın rahatınızı bozacak bir rüya değil. Tamamen düzeni anlatan bir rüya...

Durum tespiti valla... Rüyada ak sakallı bir yaşlı amca geldi yanıma. Tutuşturdu dürülmüş bir mektup elime. Sonra ışık hızıyla yanımdan uzaklaştı ta ötelere.  Gözden kayboldu. Saman alevi gibiydi. Kaşla göz arasında olmuştu her şey sanki. Göz açıp kapanıncaya kadar idi. Elimde rulo gibi duran mektubu kurtardım önce o darboğazdan. Bilahare okumaya koyuldum. Aman Tanrı’m neler yazıyor böyle, dedim. Ve rüyama giren ak sakallı yaşlı amcanın evrensel mektubunu, olduğu gibi -harfi harfine, noktası virgülüne kadar- paylaşmayı kutsal bir sorumluluk belleyerek aşağıya alıyorum. Söyleşi tarzında yazılmış bir mektup sanki. İşte o mektup değerli okuyucular:

 

Sevgili oğul,

 

Öğretmenler dünya üzerinde kaça ayrılır? Bilir misin?

 

Ben diyeyim on beş, siz deyin 20, öbürü desin 50, bu sorunun cevabı böyle uzar gider oğul.

 

Sizin anlayacağınız farklı profillerde öğretmenler epey vardır yani.

 

Pekala, bu çeşitlilik ya da farklılık zenginlik midir?

 

Bilmiyorum. İkircikliyim bu konuda.

 

Tek tip öğretmen olsa yani standart yani ortalama yani dümdüz iyi olur mu?

 

Kesinlikle hayır.

 

Ömrümün hiçbir devresinde ya da evresinde tek tiplikten haz alamadım. Düzlükten de... İnsan, engebeler varsa gelişir. Düzlükte ise gaflet uykusundadır. Tıpkı Türkiye’deki Konya yollarında dalıp giden otobüs şoförleri gibi...

 

Tek tipliliğin insanların birçoğunu mahkumiyet ve mecburiyet bataklığında çürüttüğüne sıkça şahit oldum. Bu bakımdan öğretmenler de asla tep tip dehlizlerinde bunalımlı ve gerilimli yıllara gark olmamalı görüşündeyim.

 

Her cihette önü açık olmalı. Açık olmalı olmasına lakin zorluklar da olmalı elbette. Ama dar kafalılık ve sığ bakış, öğretmenin önünün kesilmesine neden olan başlıca faktörlerdendir. Bir de sadeliği bırakıp karmaşıklığı ve dağınıklığı tetikleyen düzen... İçinden çıkılmaz bir labirent misali. Kafası gelişime açık bir öğretmen için bu vaziyetler bir açmaz ve çıkmazdır tabii ki. Halbuki Yahudi asıllı Bohemyalı yazar Franz Kafka sadeliği ne güzel özetlemiş: ‘‘Az eşya az insan...’’ Keşke insan kafasını, eğitirken alıştırsak sade olanın güzel olduğuna... Ah şu açgözlülük ve açıkgözlülük, her karmaşıklığın ve allak bullaklığın müsebbibi... Türklerin bir atasözü bile var çokluğu öven ve teşvik eden hatta: ‘‘Fazla mal göz çıkarmaz.’’

 

Gelelim, dünya üzerindeki öğretmen profillerine:

 

1- Aklı, fikri maaş, ek ders ücreti, araba, ev, yemek vs.de olan öğretmen... Merkezinde bu değerler var. Varsa yoksa maddiyat... Manevi hazzı elinin tersiyle itip maddi hazza pürdikkat odaklanan...

 

2- Aklı fikri siyaset, ideoloji olan saplantılı ve takıntılı öğretmen... Merkezinde siyasi ve ideolojik değerler var. Varsa yoksa kendi siyasi görüşünü ve ideolojisini aklama paklama ve yüceltme... Türk şair Necip Fazıl KISAKÜREK gibi bazen öyle bir fanatikleşme halini almakta ki neredeyse ağzından şu sözler dökülecek: ‘‘İşlevi olmasaydı sol elimi keserdim.’’

 

3- Aklı fikri ‘‘hep ben, hep ben’’ diyen öğretmen... Bu öğretmen arkadaşım, hiç kimseyi düşünmez. Varsa yoksa kendinin ve ailesinin faydasına olan ya da çıkarına olan... Her şeyi kendine göre ayarlamayı huy edinmiş artık. Bir kere olsun başkasının yerine koymaz kendini. Halbuki şunu düşünemez mi desem yoksa düşünür de kulağının üzerine mi yatar yoksa gözlerini mi yumar desem ne desem bilemedim şimdi, kendine göre ayarlanan her şeyin bir başkasını mağdur ettiğini ya da bir başkasına ekstra yük bindirdiğini idrakten yoksundur.

 

4- Aklı fikri sitem eden, yakınan, daha ileri giderek ateş püsküren öğretmen... Ama bu hallerini, öğretmenler odasında göstererek diğerlerini tahrik edip diğerlerinin üzerinden kafasındakini yürütmeye çalışır. Bazen bir sendikacı olur bazen de bir hakperest... Masum arkadaşlar, hak savunuculuğuna soyunduklarını düşünürler ama iş öyle değildir aslında.

 

5- Aklı fikri test, sorular, test disiplini olan öğretmen... Çok şey yapmaya heveslenip öğrencilere illallah dedirten... Bazen test kitabı yazarlığına bile soyunur. Sonra al sana test kitabı pazarlamacısı... Test kitapları arasında yok olan çocukları görmezlikten gelir. Çünkü cebindeki varlığı ona borçludur. Eee minnet ama çocuklar için bu mihnet... Ah dünya çocukları ah! Siz dünyaya soru çözmek için mi geldiniz? Vah ki vah!

 

6- Aklı fikri kulis olan sendikacı öğretmen... Her işini böyle halletmeyi marifet sayan... Hiç bozuntuya vermeyen... Hatta böyle uyanık olduğunu koltukları kabararak ifşa eden bazen...

 

Tüm bunlar arasında kendini geliştirmek, öğrencilerin önünü açmak için çırpınan bir öğretmen var ki herkes onu görür görmez bir iş çıktığında hemen onu işaret eder, öğretmen arkadaşları, okul müdürü, ilçe müdürü hemen hepsi tüm işlerde bir maden bulmuşçasına ona yüklenirler. Yüklendikçe o öğretmenin pili biter. Yukarıda bir kısmını saydığım öğretmenler ise bu öğretmen arkadaşının üzerine binen işin ucundan tutacağım korkusuyla şöyle göz ucuyla bile bakmaz, lafı açılırsa oradan tüyer.

 

İşte ben, dünya üzerindeki bu öğretmen arkadaşlarıma selam ediyorum.

 

İşte ben, dünya üzerindeki  bu öğretmen arkadaşlarıma helal olsun diyorum.

 

İşte ben, dünya üzerindeki  bu öğretmen arkadaşlarımın yanındayım.

 

Biliyorum, destekçiniz yok.

 

Biliyorum, bir Allah’ın kulu işin ucundan tutmuyor ve senin elin taşın altında iken öylece izliyor sadece. Elinin ezildiğini gözleri göre göre hem de...

 

Biliyorum öğretmenim, sık dişini biraz daha...

 

Pilin bitmek üzere...

 

Pilini bitirene kadar seni her yerde kullanacaklar.

 

Sanki okulda başka öğretmenler yok gibi.

 

Ah, ah!..

 

Nerede idealist öğretmenler?

 

Alimallah idealist olursan son nefesine kadar senin yakandan düşmezler. Şu iş şu öğretmen, bu iş yine bu öğretmen, o iş yine yine o öğretmen... İşten işe koşadur sen. Diğerleri ise bu durum karşısında ‘‘aman çaktırma!’’ diyerek okul dışında öğretmen olduğunu ifade ede ede dolaşadursun. Hatta öğretmenlerle ilgili hakikatleri içeren bir yazı kaleme alındığında şıpıdık YORUMCU kesilsin. Necmettin Erbakan’ın tabiriyle ‘‘Seni gidi seni!’’

 

Not: Yorum serbesttir elbette. İfade özgürlüğüne inanan birisi olarak benim yazdığım kadar sizin de yazma hakkınız var. En ağır eleştirilere de açığım. Sorun yok.

 

Saygılarımla...

 

Yusuf SEVİNGEN

İlk yorum yazan siz olun

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Genel Haberleri