2019 yılının aralık ayında Çin Halk Cumhuriyeti'nin Wuhan kentinde ortaya çıkan ve hızla ülkemiz de dahil olmak üzere dünyaya yayılan yeni tip koronavirüs geçtiğimiz 1 yıl içinde yaklaşık 32 bin vatandaşımızın hayatına mal oldu.
Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz mart ayında alınan çok doğru bir karar ile 2019-2020 eğitim öğretim yılı yüz yüze eğitime kapatılmış, eğitim öğretim faaliyetleri dönem sonuna kadar online/çevrimiçi olarak sürdürülmüştü.
2020-2021 eğitim öğretim yılı başladıktan sonra bazı kademe ve sınıflarda okullar yüz yüze eğitime açılmış, vaka sayıları 30 bini aşınca eğitim öğretim tekrar online/çevrimiçi olarak yapılmaya başlanmıştı.
Alınan karar ile 15 şubat'ta köy okullarında 1 Mart'ta ise diğer yerleşim yerlerinde ana okulu/sınıfı, ilkokul, 8. ve 12. sınıflarda tekrar yüz yüze eğitime geçilmesine karar verilmiş, karar sonrası Covid-19 vaka sayıları tekrar tavan yapmış, rekor kırmıştır. Öyle ki vaka sayıları 40 bini aşmıştır.
Geçtiğimiz yıl ülkemizde 1 vaka tespit edildikten sonra tüm okulların kapatılması ve şu an günlük 40 bin vaka sayısı ile okulların açık tutulması nasıl bir çelişkidir? Bu süreçte binlerce öğretmenin testi pozitif çıkmış, yüzlerce öğretmen hasta olmuş, onlarca öğretmen hayatını kaybetmiştir. Aileler dağılmış, çocuklar yetim ve öksüz kalmıştır. Salgın sürecinin en büyük mağdurları öğretmenler olmuştur.
Alınan yanlış kararlar sonrasında öğretmenlerin MEB'e dava açması sözkonusu olabilir mi? sorusunun cevabına gelelim:
Alınan karar her ne kadar siyasetçilerle ilintili olsa da dava konusu olabilecek ve çok ciddi yaptırım ihtimalleri olan bir konudur. Belki bugün olmasa da alınan yanlış kararlardan dolayı mağdur olanlar, önümüzdeki on yıllar içerisinde mahkemeye başvuracak, adliye koridorlarında Covid-19 davaları görülmeye başlanacaktır.
Şu anda öğretmenler ve tüm maarif ailesi, okulların açık tutulmasında çaba sarf eden ve kapanmaması için direnen herkesi vicdanında yargılamış ve gönlünde müebbet hapis cezasına çarptırmıştır.
Mebpersonel.com - Özel Haber