Güç Kimseye Kalmaz! Tabii Dünya’da...

Sayın İlker BAŞBUĞ’un yeni çıkmış olan ’’Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Güç Odaklarının Mücadelesi’’ isimli son kitabı insanlar arasındaki güç mücadelesinin boşuna bir çırpınış olduğunu kronolojik bir şekilde gözler önüne seriyor.

Tabii ki görebilen gözlerin önüne...

Tabii ki işitebilen kulaklara...

Tabii ki gerçekleri onaylayabilme cesaretine ve güvenine sahip olanlara...

Tabii ki tarihi çarpıtmadan, eğip bükmeden  doğru okuyabilene...

İnsanoğlu,  ne yazıktır ki  değişik yönetim şekilleri içinde mutlak gücü hedefleme ihtirasını asla durduramamış.

Bazı zamanlarda değişik yönetim şekilleri içinde  kendi saltanatını bile kurmuş.

Halbuki  tarihsel pencereden bakıldığında  o kadar çok dersler ve örnekler var ki...

Ama ders alınabilse...

Ne yazık ki dersler alınmıyor.

Alınmadığı için de değişik yönetim şekilleri içinde bu ihtiras saltanata dönüşüyor.

Yani devamlı kendisini koltukta tutuyor.

O koltuğa oturana ise  bu ihtirası bulaştırıyor.

Ve dünyevi  zamandan bir türlü çıkmıyor.

Böylelikle mutlak güç  ihtirasına tutulmuş  insan,  mutlak güç için güç kaynaklarına (para, makam vs...)  yöneliyor,   bir şekilde ideolojik  ya da başka esaslara dayanarak tam egemenliğin ve hakmiyetin peşinde koşarak oyalanıyor.

Bu bakımdan geldiğimiz son noktada  cumhuriyet ve demokrasi,  devletler için  farklılıkları koruyup  ve kaynaştırıp  gücü paylaştırarak ölçülü  ve dengeli hale getiren  en ideal ve modern yönetim şekli oluyor.

Elbette bu yönetim şekilleri içinde de mutlak güce erişme ideali güdenler oluyor.

Olmuyor değil.

Kendisini ve çevresindekileri  bu gücün sahipleri  ilan edip  idaresinde olanları bu gücün bekçileri konumuna getirenler mesela...

Afrika’da,  Güney  Amerika’da,  Uzak Doğu’da  dünyanın başka başka  yerlerinde bu özelliklere sahip insanlar elbette yok değil.

Lakin bilmelilerdir ki bu içgüdüsel ihtiras,  boş  bir  hevesin  oyalandığı  ve oynadığı  bir  süstür.

Hem de yaldızlı...

Çok fena aldatır.

İnsan, öyle aldanır ki geriye dönüp baktığında  bu süsün esiri olarak yaşadığını görür.

Sonra hayıflanmalar, diz dövmeler...

Keşke başını iki elinin arasına koyabilseydi...

Keşke şapkasını önüne koyabilseydi...

Ama kapıldı işte bir kere o yaldızlı şeye...

Ve bu süs,  bir akıntı gibi alıp götürür insanı.

BU SÜS,  MUTLAK GÜÇTÜR.

VE KENDİLERİNİN MUTLAK GÜCÜNE İNANAN İNSANLAR,  TEK MUTLAK GÜÇ SAHİBİ OLAN ALLAH’A ŞİRK KOŞANLARDIR. MUTLAK GÜÇ PEŞİNDE KOŞANLAR,  HER ZAMAN  HÜSRANA GARK OLURLAR.

Firavun, Nemrut  bu mutlak güç ihtirasının esirleridir, koşucudurlar ve bu mutlak güç ihtirasına kapılmışlardır.

Sayın  Başbuğ, tarihimizdeki 600 yılın (Osmanlı’nın başlangıcından  Cumhuriyet’in ilk dönemlerine kadarki süreyi içine alıyor) güç haritasını çıkarmış.

Dönem dönem güçlüleri ve karşısındakileri  belirtmiş  bu haritada.

Haritadan bir kesidi aşağıda sizinle paylaşmak istiyorum:

Bu haritaya  bakınca insan şunu demeden edemiyor.

Güç, kimsenin elinde kalmıyor.

VE MUTLAK GÜÇ SAHİBİ TEK İNSAN YOK.

Sayın Başbuğ kitabın bir yerinde de Osmanlı padişahları için zaten bunu ifade ediyor.

Yani padişahın bile bir sınırı var.

Bu noktada önemli olan şunlardır:

Gücü kullanırken krallık/padişahlık yapıp yapmadığı...

Gücün adil, eşit, dengeli ve ölçülü kullanılıp kullanılmadığı...

Gücün  insan elinde güçsüzlere,  zayıflara, çaresizlere  ve kimsesizlere karşı bir silah yapılıp  yapılmadığı...

Gücün zorbalığa, haksızlığa, hukuksuzluğa dönüşüp dönüşmediği...

Gücün mutlak güç ihtirasında yolunu şaşırıp şaşırmadığı...

Biliniz ki  her  şey  geçici yani süreli.

Haritaya bakınca diyorsunuz ki: ‘Geçmiş... Ve belli bir zaman diliminde olmuş... ’

Bu nedenle  Campenalla’nın ütopyasını anlattığı ‘Güneş  Ülkesi’ kitabında dediği gibi:

BUGÜNÜN  MAZLUMU, YARININ ZALİMİ;   BUGÜNÜN ZALİMİ, YARININ MAZLUMU OLMAMALI...

ÇÜNKÜ BUGÜN,  YARINDAN AYRILAMAZ VE KOPARILAMAZ.

Zaman bir bütündür.

Öyle görülür ve değerlendirilir.

O ZAMAN ALMA  MAZLUMUN AHINI SONRA ÇIKMASIN  AHESTE AHESTE.

Ey insanoğlu!

Mutlak güç kaynaklarını ele geçirmek için bencillik, hırs, açgözlülük gibi bütün kötülüklerin kaynaklarında kirleniyorsun.

Boşuna, boşuna, boşuna...

Allah, şu ayeti ile bu gerçeği bizlere iletiyor, hala görmüyor musun?

‘İnananlar! ALLAH için adaleti gözeterek tanıklık edin. Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletli davranmaktan alıkoymasın. Adaletli davranmak daha erdemlidir. ALLAH'ı dinleyin. ALLAH yaptıklarınızı haber alır.’ (Maide Suresi, 8.Ayet)

‘Size bir sıkıntı dokunduysa, düşman topluluğa da benzeri bir sıkıntı dokunmuştur. Böyle günleri, halkın arasında döndürüp duruyoruz ki ALLAH gerçek inananları ayırsın ve sizden bazılarını şahitler edinsin. ALLAH zalimleri sevmez.’ (Al-i İmran Suresi, 140.Ayet)

Hala gerçekleri dinlememekte ısrarcı mısınız?

Hala gerçekleri görmemekte...

Hala gerçekleri onaylamamakta...

Hala gerçeklerle yaşamamakta...

UNUTMAYINIZ!

İNSAN İÇİN GÜÇ,  GELİR VE GEÇER.

SAMAN ALEVİ GİBİDİR.

İNSANIN ELİNDEKİ GÜÇ,  ASLA MUTLAK GÜÇ DEĞİLDİR,  ASLA SONSUZ DEĞİLDİR.

İNSAN,  BUNLARI DÜŞÜNEREK VE HİSSEDEREK HAREKET ETMELİDİR.

UNUTMAYINIZ!

BUGÜN VAR BİR DE YARIN VAR.

GÜÇ, HER ZAMAN YER DEĞİŞTİRİR.

GÜÇ,  İLELEBET  ASLA BİR TARAFI TUTMAZ.

VE HİÇBİR ZAMAN  GÜÇ KÜLLİYEN  BİR SAFTA OLMAYACAK.

VE HİÇBİR ZAMAN DA İNSANLAR ‘TEK TOPLUM’ KABINDA  BULUNMAYACAK.

ÇÜNKÜ İNSANLARIN  ELİNDEKİ GÜÇ BÖYLE DENGELENİR,  BU GÜCE DAYANAN  AŞIRILIKLARIN  BÖYLE  ÖNÜ  KESİLİR.

YOKSA İNSAN HAYATINDA  ALİ KIRAN BAŞ KESENLER VE ZORBALAR  ÇOĞALIR.

Sonuç olarak insan kaynaşmalı, ortaklaşmalı ve iyilikte yarışmalıdır.

İnsan için mutluluk ve huzur kaynağı bunlardır.

Diğerleri  kötülük yayan güçler meydana getirir ki insanoğlu bu güçlerin arasında aldatıcı güçlerin esiri olur.

O esaretten asla çıkamaz.

Güç, değişir.

Ama esaret kalır.

Aslında insan aldatıcı güçlerden sıyrılarak ya da kurtularak özgürleşebilir.

Bu özgürleşme ise Allah’ın izni ile kendi iradesi ve eli ile gerçekleşebilir.

Not: Anlattıklarımız bağlamında  şu ayetler  ise gerçeği onaylayan herkesin kulağına küpe olmalıdır:

SİSTEM

‘Kendilerine iletilen mesajı unuttuklarında kendilerine her şeyin kapısını ardına kadar açtık. Kendilerine verilenlerle şımarınca onları ansızın yakaladık ve böylece şaşkın ve umutsuz kaldılar. Zulmeden topluluğun ardı böyle kesilir. Övgü, evrenlerin Rabbi ALLAH'a yaraşır.’ (ENAM SURESİ,  44-45. AYETLER)

ALLAH, EGEMENLİĞİN MUTLAK SAHİBİ

‘Gizliliklerin anahtarı onun elinde. O'ndan başkası onları bilmez. Karada ve denizde ne varsa onları bilir. Bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. Yerin karanlığında bir tane, yaş veya kuru hiçbir şey yok ki apaçık bir kitapta kayıtlı olmasın. O'dur, geceleyin sizi öldüren, gündüzün ne işlediğinizi bilen, belli yaşam süresi dolsun diye gündüzleyin sizi dirilten... Sonra dönüşünüz O'nadır ve yaptıklarınızı size haber verecektir. O, kulları üzerinde egemendir ve üzerinize koruyucu melekler gönderir. Sizden birine ölüm geldiği zaman elçilerimiz onun canını hiç vakit geçirmeden alırlar.’ (ENAM SURESİ, 59-60-61.AYETLER)

Saygılar...

Yusuf SEVİNGEN
 

İlk yorum yazan siz olun

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Genel Haberleri