Liyakat, Ehliyet ve Adalet

Yıllardır devlet yönetiminde ve idaresinde bulunması gereken nitelikler olarak şunları sıraladık, bilahare dedik ki aslında olmazsa olmazlar, dokunulmazlar, toz kondurulmazlar, pekala nelerdi o olmazsa olmazlar:
  1. LİYAKAT
  2. EHLİYET
  3. ADALET

Liyakat;   hak edenin, layık olanın iş  başına getirilmesidir.

Ehliyet; bir işte uzman ve usta,  bilgi-deneyim bakımından belli yeterliliğe sahip  olanın  o işin başına getirilmesidir.

Adalet;  iltiması topa tutup ayrımcılığın başını ezerek devlet  idaresinde   tepeden tırnağa hak edenleri  ve layık olanları  toplama sanatıdır.  

Böyle olduğu takdirde devlet ile yurttaş arasında ve yurttaşların kendi aralarında güven duygusu gelişebilir ancak. 

Öyle bir yurt,  güvenli olur ki o zaman bu temel üzerine her türlü yapıyı, kurumu ve kurulu  inşa edebilirsiniz. Aradaki o güven,   anayasal  teminat  olur. O güven,  devletin işleyişini  denetler  ve gözetler kendiliğinden.  O güven, devlete tepeden tırnağa, topluma 7’den 70’e güven yayar. Ne güzel ve  iyi  değil mi?

İnsanlar arasındaki bu güven duygusu ile iyi de doğru da gerçek de asla değişmez ve çiğnenemez. Eğip bükme, kıvırma kat’a... 

Ve en önemlisi  emin ellerde,  adalet  işler olur.

Adalet;  kağıtlarda  ham kalmaz,  devlet ve toplum hayatına yayılır,  işler olur yani,  işledikçe de  gelişir/olgunlaşır  ve güzel-iyi  ürünler/sonuçlar  verir. Soyutlanmadığı için de  adaletin adeta somutlaştığına tanıklık ederiz.

O zaman dilediğiniz kurumu, dilediğiniz sistemi, dilediğiniz yöntemi , dilediğiniz yasayı yapın.

Her yapı bir adalet abidesidir artık.

Adalet olduktan sonra da  kaybolan hak yerini muhakkak bulur.

Çünkü adalet hakkı tutup kaldırır, mazlumu tutup kaldırır.

Sayın Cumhurbaşkanı da  6 Temmuz 2018 günü  kamuoyuna açık konuşmasında bu anlattıklarımıza parmak basarak dikkat çekmiş.

Çünkü tarihin bir yasası vardır, o da şudur:

‘Adalet ile hükmedilmeyen bir yapı bir gün mutlaka çöker ve yıkılır.’

Ve Allah’ın da  bir yasası vardır o da şudur:

‘İnsanlar, fert fert değişmedikçe toplum dönüşmez.’

Yani fert fert adil olmadıkça toplum adalete yönünü dönmeyecektir.

‘Bir kereden bir şey olmaz.’ diyerek fert fert kayırmacılığa prim verirsek  kayırmacılığın önünü açmış oluruz  ve  toplum adil olamaz.

Adalet, hayallerde kalır.

Bir gün adalete ihtiyaç duyarsanız  değerini anlarsınız.

Dört gözle adaleti beklersiniz.

Halbuki adalet önce  fert fert doğar, sonra  fevç fevç  yayılır ve gelişir, en sonunda da devlette ve toplumda  hayat bulur. O hayat bulurken hak da yerini bulur.

ADALET  RESMEN CAPCANLI BİR VARLIKTIR.

5 DUYU ORGANIMIZLA  HİSSEDİLEBİLİR.

Onun için adil olmayan her  düzene  artık ‘yeter!’ demeliyiz.

Ve bir yerden başlamalıyız.

Kendimizden...

Adalet sözünüz, senet olsun ki insanlar birbirine güvenebilsin, adalet  için bir yol açılabilsin  ve devletleri yıkan bu iltimas belasından kurtulabilelim.

Herkes söz versin o zaman ve  ANT İÇSİN:

‘Bundan sonra  her yerde ve her zaman,  şartlar ne olursa  olsun ADİL olacağıma söz veriyorum.’ diye...

Adalet için sözleşmeliyiz bu şekilde.

Alın size,  eğer ki sözünüzün  eri  iseniz,  Anayasa!

Tıpkı İngiltere’deki  gibi.

İnanınız, adalet,  ilişkide güveni, yurtta emniyeti ve huzuru beraberinde getirecektir.

Osmanlı’yı yıkan,  iyi biliniz ki,  monarşi ile yönetilmesi değildi.

Osmanlı’yı yıkan;  devlet idaresinin  ve yönetiminin   cehalet,  keyfilik, beceriksizlik, rüşvet, baskı, zulüm gibi uygulamaların içinde bocalayıp durmasıdır.

Devlet idaresinde bu gibi durumlar baş gösterip bunların başı ezilmiyorsa bir gün bunlarla devlet baş edemez duruma gelir ki işte o zaman o  durumda olan bir devlet  önce bocalar sonra yıkılır.

Osmanlı, bunu yaşadı.

Hem de iliklerine kadar...

Bizim için bir ders aslında.

Yanlışlar ve kötülükler  içinde yüzen bir devlet ve toplum,   bu  gibi  gerçeklerle yüzleşemiyorsa biliniz ki o yerde  özgür ve eleştirel  bakarak gerçekleri ortaya koyabilen bir aydın grubu yoktur.

Zira  aydınlar, önce gerçeklerle yüzleştirir sonra  bu gerçeklerin üzerine üzerine gidilmesi için yol açar.

Adil bir yoldur bu.

Unutmayınız, devlet idaresinde  kalite ve nitelik,   kararlı ve tavizsiz bir şekilde  adil  bir yol tutulduğunda  kendisini  gösterir.

Yoksa bayağılık ve çürümüşlük yer bitirir.

Ve  devlet idaresinde liyakatın yerini lakaytlık ve lakırtı  alır.

Lakaytlık, iş bilmezlerin ellerinde yükselir.

Lakırtı, ideolojik  zevzeklerin  dillerinde...

Her gelen muasır medeniyetler seviyesine yükseliş vizyonunun yükü ve yükümlülüğü  altında kalır.

Bu yükü ve yükümlülüğü ancak başını kaldırıp dünyaya adil pencereden  bakanlar kaldırabilir.

YOKSA İŞİMİZ  YAŞ, HALİMİZ  HARAP...

SON ŞANS,   SON FIRSAT...

Saygılar...

Yusuf SEVİNGEN

İlk yorum yazan siz olun

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Genel Haberleri