Böylece bu dokunulmazlığın gölgesinde, bu dokunulmazlıktan cesaret alınarak müslümanlığın hayati öneme sahip gerekleri ve sorumlulukları esastan şekile indirgenmiş olunuyor. Ve esastan şekile bir kaçışı, eğilimi konjonktürel hava içinde meydana getiriyor. Bu bağlamda müslümanlık görüntüsü içinde olan meydanların hıncahınç bir izlenim vermesi aldatmamalı bizleri. Zira yönelim neye ve kime? Bunu sorgulamak lazım. Hayati soru budur. Gerisi lafü güzaf ve hamaset olur.
Bakınız, şekil boyutunda ya da formatında yaşanan bu tip müslümanlığın kamçılayarak ürettiği insan profili hangi özelliklere haiz:
- Sahte, asla gerçek değil. Bu nedenle gerçeklerle işi olmayan.
- Gerçeklerden kopuk, yalanlarla idare eden. Gerçekleri onaylamayan, yalanları onaylayan.
- Kendi kendini aldatabilen. İllüzyonun kitabını yazan. İllüzyonistlere rahmet okutan.
- Çıkarcı. Oportünist.
- Nepotist.
- Üstlerine dalkavuk, astlarına kavuklu kral.
- Gösterişi seven.
- Lükse düşkün.
- Gücün azı ile yetinmeyen, güçlendikçe güçlenmek isteyen. Doymak bilmeyen. İştahı kabarık. Öyle ki iştah kabarıklığı yıkıp geçer noktasında.
- Gücü asla paylaşmayan. İç-dış paydaşları iplemeyen. Bildiğini okuyan.
- İçi maddi, dışı manevi görünen ya da öyle algılanan. Yani dışı insanları kendisine yakan, içi ise bulunduğu makamda maiyetindekileri ve başka başka kimseleri yakan.
- Kıskanç.
- Nefret dolu.
- Korku salan.
- Kendi menfaati ekseninde en yakın dostlarının bile ayağını kaydırmaktan geri durmayan, ayaklarına çelme takan.
- Açgözlü. Her türlü şeyi paylaşmaktan kaçınır. Paylaşımı sevmez. Tıksırıncaya kadar yer içer.
- Açıkgöz. Öyle ki haksızlık, zarar verici boyutta.
- Kraldan çok kralcı.
- Ali kıran baş kesen.
- Eyyamcı.
- Konjonktürel bir kişilik. Her an sağa sola kaymaya hazır ve nazır.
- VE BULUNDUĞU MAKAMI KÖTÜYE KULLANARAK O MAKAMI KİRLETEN.
- Zulmeden, zulmettiren. Bu niteliği ile mağdur ve mazlum niceliğini katmerleyen.
- Adil olmayan.
Belli makamlarda bu özelliklere haiz kişilerden usandık.
Belli makamlarda bu özelliklere haiz kişilerden tiksindik. Koltuklar kaldırabilir ama insanların mideleri kaldırmıyor.
Belli makamlarda bu özelliklere haiz kişiler eliyle göz göre göre yapılan ve devamlı büyütülen haksızlığı ve adaletsizliği görünce ‘Müslümanlığa sığar mı!’ yakınmalarına rağmen nasıl bir pişkinlik içinde bulunulduğunu görmekten utandık.
Müslümanlığın şekli ile idare edip özüne hiç inmemiş, inmek için de hiç niyeti olmayan bu güruhun her daim güç karşısında evrilip çevrildiklerini gözlemledik. Onun için Allah’ın zatına değil gücüne taptıklarını, dünya hayatında ise maddi güçten başka güç tanımadıklarını görebiliyoruz.
Ama şunu hatırlatmak isterim.
Güç, zamanın elinde insanlar arasında devamlı döner ve değişir durur. Siz, her ne kadar köşebaşlarını tutmakta ısrar etseniz de o köşebaşlarında hep siz olamazsınız. Yani dünya hayatında güç hep aynı elllerde kalmaz. Onun için gücün insanları aldatmaması gerektiği Kur’an-da tekrarlanır durur. Zira bu durum Allah’ın kanununa terstir. Allah’ın kanununda zaman insanlar arasında evrilir çevrilir. Bu, Allah’ın insan üzerinde bir imtihanıdır. Yok öyle her daim güç odağı olmak! Kanıtı ise aşağıdadır:
‘’... Böyle günleri, halkın arasında döndürüp duruyoruz ki ALLAH gerçek inananları ayırsın ve sizden bazılarını şahitler edinsin. ALLAH zalimleri sevmez.’’ (Al-i İmran Suresi, 140.Ayet)
ONUN İÇİN İDARE EDERKEN;
NE OLUR ZULMETMEYİN!
NE OLUR ADİL OLUN!
NE OLUR İŞLERİ EHLİNE VERİN!
BUNLARI YAPMAZSANIZ ZALİM OLURSUNUZ.
VE ZALİM OLANLAR, KARŞILARINDA ZALİMLERİ BULUR.
ALLAH, ZALİMİ ZALİM İLE TOKATLAR.
Bu da Allah’ın bir kanunudur. Kanıtı ise aşağıdadır ayrıca tarih sayfalarındadır (tarih sayfalarında zaman içinde zalimlerin mazlum, mazlumların zalim olduğu yazılıdır.):
‘’ İşte böylece işledikleri günahlar yüzünden zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmının peşine takarız (inatları yüzünden birbirlerini felakete götürürler).’’ (Enam Suresi, 129.Ayet)
Tercih cüz-i iradelerinizin...
UNUTMAYIN İNSAN, YAPTIKLARI İLE KENDİ SONUNU HAZIRLAR.
‘’Her kişi kendi günahıyla mahkum olur.’’ (Müddessir Suresi, 38.Ayet)
‘’... Her kişi, kendi kazandığına karşılık bir rehindir (ona göre muamele görecektir).’’ (Tur Suresi, 21.Ayet)
ARTIK YÖNETİLİRKEN MÜSLÜMANCA AMEL (ÇALIŞMA) VE TAKVA (KADROLAŞMA/NEPOTİZM/İLTİMAS GİBİ KÖTÜLÜKLERDEN KORUNMA) BEKLİYORUZ.
ESAS BU.
SADET BU.
LAFA KARNIMIZ TOK.
ŞEKLE DE TABİİ...
Saygılar.
Yusuf SEVİNGEN