Yönetici Atamaya Mülakat Getirilemez

Eğitim camiası bu günlerde yönetici atama işlemlerine mülakat(torpil) getirileceğini konuşmaktadır. Mülakat eşittir torpil diyoruz çünkü bu ülkede herkes mülakatın torpil, adam kayırma, haksızlık, eşitsizlik olduğunu bilmektedir. Bu yazımızda yönetici atamaya mülakat getirilemeyeceğini, getirilirse de bu uygulamanın iptal olacağını hukuksal olarak inceleyeceğiz.

 

           Mülakat(torpil) ülkemizdeki hukuk kurallarına aykırı olduğu gibi evrensel hukuk kurallarına da aykırıdır her şeyden önemlisi insanlık onurunu zedeleyen bir uygulamadır. Milli Eğitim Bakanlığı yönetici atama kriterleri arasına mülakat uygulamasını da eklemeyi düşünüyorsa biz şimdiden uyarı görevimizi yapalım ve bu düşüncelerini bir daha hatırlamamak üzere tarihin tozlu raflarına kaldırmalarını temenni edelim. Böyle bir uygulama yönetici atama işlemlerini iptal ettirecek, zararlı çıkan ise ülkemiz ve eğitimcilerimiz olacaktır.

 

            Objektif ve nesnel ölçütlerle yapılacak atamaların en iyi seçme aracının yazılı sınav sonuçları olduğu kamuoyunca bilindiği gibi, Danıştay ve İdare Mahkemeleri kararlarıyla da içtihat halini almıştır. İdare Mahkemeleri ve Danıştay bu gibi sorunlarda ısrarla sınav sonuçlarına göre yapılacak atamaların objektif olacağından bahsetmektedir. Danıştay verdiği kararlarda sınav sonuçlarına göre yapılacak atamaların objektif ve nesnel ölçütlerin vazgeçilmezi olduğunu, sınav sonucuyla yapılacak atamaların hukuka uygunluğunu ısrarla vurgulamaktadır.

 

            Mülakat uygulamasının hukuka uygun olmadığına dair Danıştay Dairelerinin yüzlerce, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun onlarca kararı bulunmaktadır. Biz bu kararlardan sadece bir kaçını örnek olarak vereceğiz:           

 

1) Danıştay İkinci Dairesi 22.01.2008 tarihli E:2007/1114 sayılı kararında; “sınav yapılmasının objektif değerlendirmenin ön koşulu” olduğuna ilişkin, “Kamu hizmetinin etkin ve süratli bir şekilde yürütülmesinin sağlanması amacıyla, liyakatin; kriterleri objektif olarak belirlenmiş bir yazılı sınavla saptanması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır” ve ayrıca “adayların eşit koşullarda yarışmalarını sağlayan nesnel bir yöntem olan yazılı sınavın ana kural olarak öngörülmesi karşısında, eğitim kurumlarının müdür ve müdür yardımcılıklarına sınavsız atama yapılabilmesine olanak sağlayan uyuşmazlık konusu düzenleme, anılan görevlere atanmada eşit kurallara tabi olma ilkesini ihlal edici nitelikte bulunduğundan, hukuka uygun görülmemiştir.”

            Ayrıca mülakat "Takdir yetkisine mutlaklık ölçüsünde bir etki kazandırmıştır. Takdir yetkisinin sınırlarını hiçbir kıstasla bağlı tutmayacak ölçüde genişlettiği için kamu personelinin mesleki anlamda kendini geliştirme isteğini sınırlayıcı bir sonuç doğurmaktadır. Hiçbir değerlendirme kriterine yer vermeyerek hukuka uygunluk denetiminin etkinliğini daraltmaktadır. Kariyer ve liyakat ilkelerini gözetmeyen yapısıyla kamu personeli açısından güvencesiz bir ortam yaratmaktadır. Görevin gerektirdiği niteliklere ilişkin bir vurguyu içermemesi nedeniyle en uygun personelin seçimini ve dolayısıyla kamu hizmetinin iyi işlemesini zorlaştırıcı bir etkiye sahiptir. Diğer taraftan, dava konusu düzenlemede; yetkinin bu derecede kişisel değerlendirmeye açık olması, iyi niyetle kullanım halinde dahi, uygulanan işlemlerde büyük yanılgılara neden olabilecektir. Yapılacak değerlendirme hatalarının sonradan düzeltilmesi de oldukça güç bir uğraşı gerektirecektir. Sonuç olarak, takdir yetkisindeki mutlaklık; keyfi ve kamu yararı amacı dışında uygulamalara neden olabilecektir. Belirtilen nedenlerle, anılan Yönetmelik maddesinde hukuka uyarlık görülmemiştir." diyerek sınav sonucuna göre yapılacak atamalara verdiği önemi ve hukuksal geçerliliğini, boyutlarıyla vurgulamıştır.

 

2) Danıştay İkinci Dairesi 14.3.2007 tarihli E:2004/830 K:2007/1043 sayılı kararında; "Bu itibarla objektif değerlendirmeye imkan vermeyen ve subjektif kullanıma yol açacak niteliği bulunan EK-2 numaralı 'Yönetici Değerlendirme Formu'nda 'Takdir Puanı' bölümünün yer almasında hukuka uyarlık görülmemiştir."  gerekçesine yer verilmiştir.

 

3) Danıştay İkinci Dairesi 14.3.2007 tarihli E:2004/840 K:2007/1042 sayılı kararında; "Kamu hizmetinin yürütülmesinde belirleyici olan personel unsurunun nesnel bir şekilde kariyer ve liyakat ilkelerine uygun olarak düzenlenmesi, meslek içinde ilerlemede ve yükselmede ehliyet ve başarının esas alınması gerekmektedir. Müdürlük görevlerine atamaların yapılmasında, kriterleri objektif olarak belirlenmiş bir yazılı sınav  yerine mülakat sınavı düzenlenmesinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır." gerekçesine yer verilmiştir.

 

4) Danıştay İkinci Dairesi 27.4.2007 tarihli E:2004/8022 K:2007/1848 sayılı kararında; "Dosyanın incelenmesinden, eğitim kurumu müdürlüğüne atanmak üzere başvuruda bulunan adayların başvurularının Değerlendirme Komisyonunca değerlendirilerek Yönetmeliğin 2 sayılı ekindeki Değerlendirme Formu üzerinde en yüksek puan alan ilk beş adayın Değerlendirme Komisyonunca Makama sunulması ve atamaya yetkili makamca uygun görülmesi halinde bu adaylardan birinin atamasının yapılması öngörülmüştür. Kamu hizmetinin etkin ve süratli bir şekilde yürütülmesinin sağlanması amacıyla, liyakatın; kriterleri objektif olarak belirlenmiş bir yazılı sınavla saptanması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır. İptali istenilen düzenlemede yer alan aday sayısının fazlalığının; birinci aday ile beşinci aday arasındaki puan yelpazesinin olağanüstü bir şekilde açılmasına neden olacağı çekişmesiz olup, atamaya yetkili makamın, bu beş adaydan puanı en düşük adayı da atayabileceği gözönüne alındığında, böyle bir takdire imkan tanıyan ve objektif ölçütlerden yoksun olan bu düzenlemenin, liyakat ilkesine uygunluğundan söz etmek imkansızdır. Öte yandan, bu adaylardan uygun görülmesi halinde birisinin atamasının atamaya yetkili makamca yapılması şeklindeki düzenleme; atamaya yetkili makamın öznel değerlendirmelerine ve mutlak takdirine yol açıcı nitelik arzetmektedir. Belirtilen nedenlerle, anılan Yönetmelik maddesinde hukuka uyarlık görülmemiştir." gerekçesine yer verilmiştir.

 

5) Danıştay İkinci Dairesi 14.8.2006 tarihli E:2006/493 sayılı kararında; "Müdürlük görevine yapılacak atamalarda adayların eşit koşullarda yarışmalarını sağlayan nesnel bir yöntem olan yazılı sınavdan sonra, her türlü öznel değerlendirmeye açık bulunan sözlü sınav yapılması, yazılı sınavın nesnel sonuçlarını etkisiz kılacağından; Yönetmeliğin sözlü sınav öngören düzenlemesi hukuka uygun değildir." gerekçesine yer verilmiştir.

 

6) Danıştay İkinci Dairesi 7.11.2006 tarihli E:2006/878 sayılı kararında; "sınavın sözlü olma niteliği, idari yargı denetimini, işlemin yalnızca yetki ve şekil unsurları ile sınırladığından, idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olduğu yolundaki Anayasa hükmüne de ters düşmektedir." gerekçesine yer verilmiştir.

 

7) Danıştay İkinci Dairesi 28.01.2009 tarihli ve E:2008/7402 sayılı kararında; “sınav yapılmasının objektif değerlendirmenin ön koşulu” olduğunu belirtirken “Kamu hizmetinin etkin ve süratli bir şekilde yürütülmesinin sağlanması amacıyla, liyakatin; kriterleri objektif olarak belirlenmiş bir yazılı sınavla saptanması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır. Görüldüğü üzere Yasa, Devlet memurluğunu bir meslek olarak kabul etmekte ve bunlara sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkânı sağlanmasını, sınıflar içinde ilerleme ve yükselme işlemlerinin liyakat sistemine dayandırılmasını öngörmektedir. Bu iki ilkenin temelinde, objektif kurallar çerçevesinde işin ehline verilmesi ve hak etme kavramı yatmakta olup, kamu hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde gerçekleştirilmesinin en önemli güvencesinin de, hizmetin yetişmiş, ehil kamu görevlilerince yerine getirilmesinin sağlanmasından geçeceği de tabiidir. İşin ehline verilmesi ve hak etme durumunun mutlak anlamda sağlanabilmesi ise; ancak kriterleri objektif olarak belirlenmiş ölçme ve değerlendirme tekniklerinin kullanılması, kamu yararı ve eşitlik ilkesine uyulması ile mümkün olabilecektir.” demektedir.

 

            Görüldüğü gibi mülakat uygulaması hukuksal anlamda sakattır. Böyle bir uygulama getirilecek olursa Milli Eğitim Bakanlığının kaos uygulamalarına bir yenisi daha eklenecek, olası iptal kararları eğitim sistemimizi daha da yaralayacaktır. Milli Eğitim Bakanlığı illa da yönetmeliği değiştirmek istiyorsa önerimiz; var olan yönetmeliği daha da objektif hale dönüştürmesi, keyfiyete yer veren maddeleri revize etmesi ve yönetici adayları arasında eşitsizlik oluşturan, sekiz yıl önce bir kez yaptığı sınavla elde edilen uzman öğretmenlik unvanına verdiği puanı kaldırması yada(en doğrusu) bu sınavı eğitimcilerimizin önüne biran önce getirmesidir.

 

            Eğitim sendikaları arasında; Eğitim-İş, Türk Eğitim Sen, Anadolu Eğitim Sen gibi büyük sendikalar mülakata karşı olduklarını duyurmuşlardır. Fakat en çok üyesi bulunan Eğitim Bir Sen ile yeni kurulan bazı sendikalar bu konuda hala açıklama yapmamıştır. Sendikalar bu konudaki tavırlarını açıkça kamuoyuna duyurmalıdır. Eğitimcilerimiz de sendikaların ne düşündüğünü, kimin mülakat istediğini yada kimin mülakatı istemediğini bilmelidir.

 

            Son sözümüz; mülakat uygulaması iptalleri ve kaosu getirecektir. Atalarımız ne güzel söylemiş "Görünen köy kılavuz istemez" yada "Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir". Bizden uyarması...

 

memurlar.biz/ÖZEL

[email protected]


İlk yorum yazan siz olun

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

MEB Personel Haberleri