ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA
ŞİKAYETÇİ : Prof. Dr. Aydın Ağan AYAYDIN
(TC No:21005041294)
Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili
Nisbetiye Mah. Aydın Sok. 7/9 Beşiktaş/İST
VEKİLİ : Av. Burcu AYDIN – Av. Ceylan TÜRKOĞLU
-Adres Antettedir-
ŞÜPHELİLER : 1-Milli Eğitim Bakanı Nabi AVCI
2-Kimlikleri Sayın Savcılık tarafından
araştırılacak Bakanlığa Bağlı Bilgi Edinme Birimi
Yetkilileri
SUÇ : Anayasa’nın 74. Maddesine Muhalefet,
4982 Sayılı Bilgi Edinme Kanunu’na Muhalefet
3071 Sayılı Kanun’a Muhalefet
SUÇA UYAN
KANUN MADDELERİ : 4982 Sayılı Bilgi Edinme Kanunu’nun 29. Maddesi,
5237 Sayılı T.CK.’nın 121 ve 257. Maddeleri
KONU : Şüphelilerin cezalandırılması için kamu davası
açılması talebidir.
SUÇ TARİHİ : 04.03.2014
AÇIKLAMALAR :
Müvekkil Prof. Dr. Aydın Ağan Ayaydın, birçok idari görevlerde bulunarak ülkesine hizmet etmiş bilim adamı ve emekli bürokrattır. Bunun yanı sıra müvekkil, Takvim, Sabah ve Vatan Gazetelerinde ekonomi ve siyaset alanında köşe yazıları yazmış olup halen 24. Dönem Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekilliği görevini sürdürmektedir.
Müvekkil Prof. Dr. Aydın Ağan Ayaydın, 04.03.2014 tarihikinde, saat 15.00 civarında, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 0312 419 77 86 no.lu faksına, Milli Eğitim Bakanlığı’na hitaben yazdığı 04.03.2014 tarihli yazı ile başvurarak, Bakanlık tarafından ortaokul 8. sınıflar için 28-29 Kasım 2013’de uygulanan “Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı” ile ilgili 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında bilgi talep etmiş ancak şüpheli Bakanlık yetkilileri bugüne kadar söz konusu yazıya olumlu veya olumsuz herhangi bir cevap vermemiştir. (EK- 04.03.2014 tarihli yazı)
Bu husus tamamıyla hukuka aykırı olup suç teşkil etmektedir.
Şöyle ki;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 74. maddesi; “Vatandaşlar ve karşılıklılık esasıgözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir. Kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu, gecikmeksizin dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yine 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun Bilgi Verme Yükümlülüğü başlıklı 5. Maddesi; “Kurum ve kuruluşlar, bu Kanunda yer alan istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme başvurularınıetkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere, gerekli idarî ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdürler.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bilgi Edinme Kanunu’nun 29. maddesi de aynen;
”Bu Kanunun uygulanmasında ihmâli, kusuru veya kastı bulunan memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında, işledikleri fiillerin genel hükümler çerçevesinde ceza kovuşturması gerektirmesi hususu saklı kalmak kaydıyla, tâbi oldukları mevzuatta yer alan disiplin cezaları uygulanır…” şeklinde düzenlenmiştir.
Yine 3017 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun’un 7. maddesinde de dilekçe sahibine yanıt verilmesi yükümlülüğü düzenlenmiştir.
Bu itibarla şüpheli Bakanlığın söz konusu yazıya cevap vermemeleri hem Anayasa’nın hem de 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ve 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun ’un ihlali niteliğinde olup, Bilgi Edinme Kanunu’nun 29. maddesi kapsamında şüpheliler hakkında cezai kovuşturma yapılması gerekmektedir.
Bakanlık yetkililerinin herhangi bir vatandaşın bilgi talepli başvurusuna karşılık sessiz kalma hakkı bulunmamakta olup, olumlu ya da olumsuz bir cevap vermesi kanuni bir zorunluluktur. Nitekim Başbakanlık Müfettiş Yardımcısı Ayhan Küçük tarafından kaleme alınan ve 81 Sayılı Sayıştay Dergisi’nde yer alan “Bilgi Edinme Hakkının sınırları ve Bu Hakkın ihlalinde İdare ve Kamu Görevlilerinin Sorumluluğu” başlıklı makalede de aynen “Kanunun amacına bakıldığında, idarenin başvuruya karşı sessiz kalma hakkı yoktur.” şeklinde görüş bildirilmiştir.
Yine aynı makalede;
“…TCK bağlamında ihmal, görevine giren bir işi yapılması gerektiğini bildiği halde yapmamak şeklindeki bir pasif davranışı ifade eder. Gecikme göstermek, göreve giren bir işi yapılması gerekli ve mümkün olan zamandan sonraki bir zamanda yapmaktır (Parlar ve Hatipoğlu, 2008: 75). Bu durumda TCK’nın 257. maddenin 2. fıkrasında tanımlanan “Görevi Kötüye Kullanma” suçu oluşur. ….Bu durumda da 4982 sayılı Kanunun uygulamasınıihmal veya gecikme göstermek suretiyle engelleyen, örneğin yasal süre içerisinde istenilen bilgi/belgeyi başvuruları zamanında kontrol etmeyen, kontrol ettiği halde gereken işlemleri yapmayan veya işlemlerin veya yazışmaların yapılmasında gecikme gösteren ve bu şekilde görevin gereklerini yerine getirmede ihmal ve gecikme göstererek başvuru sahiplerini mağdur eden kamu görevlileri, görevlerini kötüye kullanmış olacaktır...” şeklinde görüş bildirilerek, müvekkilin yapmış olduğu bilgi başvurusuna hiçbir cevap vermeyen Bakanlık yetkililerinin görevi kötüye kullanma suçunu işledikleri açıkça vurgulanmıştır.
Hal böyle iken, Anayasa, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ve 3071 Sayılı Kanun çerçevesinde bilgi talep eden müvekkile olumlu ya da olumsuz hiçbir yanıt vermeyen şüphelilerin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257. Maddesi kapsamında görevi kötüye kullanma suçunu işledikleri sabittir.
Bununla birlikte 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Dilekçe Hakkının Kullanılmasının Engellenmesi” başlıklı 121. Maddesi; “Kişinin belli bir hakkı kullanmak için yetkili kamu makamlarına verdiği dilekçenin hukuki bir neden olmaksızın kabul edilmemesi halinde, fail hakkında altı aya kadar hapis cezasına hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiş olup şüphelilerin bu suçu da işledikleri açıkça ortadadır.
Şüpheli Sayın Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın, 03.04.2014 tarihli suça konu yazının muhatabı ve teşkilatın başı olarak sorumluluğu doğduğu kuşkusuzdur. Diğer şüpheliler ise Bakanlığa bağlı Bilgi Edinme Birimi yetkillileri olup, bu kişilerin kimlikleri Sayın Savcılık tarafından yapılacak araştırma ile tespit edilecektir.
Açıklanan tüm nedenlerle, kanun gereği yapmakla görevli bulunduğu yükümlülüklerini yerine getirmeyerek görevi kötüye kullanma suçunu işleyen şüpheliler hakkında gerekli kovuşturmanın yapılarak haklarında kamu davası açılmasını talep etme zorunluluğu doğmuştur.
SONUÇ VE İSTEM :
Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle, Anayasa’nın 74. Maddesine, 4982 Sayılı Bilgi Edinme Kanunu’na, 3071 Sayılı Kanun’a ve 5237 Sayılı T.CK.121 ve 257. Maddesine muhalefet eden şüphelilerin cezalandırılması için kamu davası açılmasını saygılarımızla vekaleten arz ve talep ederiz.
Prof. Dr. Aydın Ağan AYAYDIN
Vekilleri
Av. Burcu AYDIN Av. Ceylan TÜRKOĞLU
Aydın Ayaydın'dan Savcılığa MEB Hakkında Şikayet
Aydın Ayaydın'dan Savcılığa MEB Hakkında Şikayet
İlk yorum yazan siz olun