Eğitim özelinde söz konusu ön kabulün daha da vurgulanması gerektiği açıktır. İnsanlık tarihinin her döneminde eğitim, toplumsal ve ekonomik gelişme için vazgeçilmez bir unsur olmuştur. Günümüz insanı, bugünden geçmişe bakmanın rahatlığı içinde geleceğe yönelik perspektiflerinde sorunlardan azade bireysel ve toplumsal gelişme için eğitimin temel yapı taşı olduğunu, tasarruf edilemeyecek yegane unsur olduğunu görebilmektedir.
Bu çerçevede eğitim çalışanlarının, üstlendikleri sorumluluk ve hassasiyet göstermeleri gereken temsil yükümlülüklerinin gereği olarak eğitim hizmetinin sunumunda asli sorumlu olmalarına bağlı olarak, ücret/maaş/sair ödemeler ve gelir yönüyle farklı bir konumda ve statüde olmalarını gerektirmektedir.
Eğitim çalışanlarının ülkenin kalkınmasından, ekonomik büyümesinden, gayri safi milli hasıla artışından pay alması ve bu paya bağlı olarak maaş/ücretleri ile birlikte gelirlerinde de artış olması, “adalet”, “hakkaniyet” ve “denge” kavramlarının gereğidir.
Ücret artışı
Dünyanın derin bir ekonomik ve finansal krizden geçtiği bir zaman diliminde, Türkiye’nin elde ettiği mikro ve makro ekonomik kazanımların kamu görevlileri ve özelde eğitim çalışanlarına adil bir şekilde yansıtılması gerekmektedir.
Refah payı zammı
Her yıl bir önceki yılda gerçekleşen ekonomik büyüme oranının %50’sinden aşağı olmamak üzere aylık katsayı, taban aylık katsayısı ve yan ödeme katsayısında artış yapılmalıdır.
Ücret ve aylıkların emekliliğe yansıtılması
Ek ödeme uygulaması, kamu çalışanlarının ücretleri arasında denge sağlama argümanı olarak devreye sokulmuştur. 5510 sayılı kanunla getirilen sosyal güvenlik sistemlerinin birleştirilmesi öncesi sosyal güvenlik harcamalarını prim odaklı düşük tutma ihtiyacı, pek çok ücret kaleminin emekli maaşlarına esas matraha dahil edilmemesi nedeniyle emekli maaşlarının çalışırken alınan maaşın yarısının da altına düşmesi gibi bir sonucu beraberinde getirmiştir. Bu amaçla tüm ödeme kalemlerinin sosyal güvenlik primlerine esas kazanca dâhil edilmesi gerekmektedir.
Gelir vergisi matrahının yüksekliği
Çok sayıda eğitim çalışanı ücret/aylıklarında meydana gelen artış her ne olursa olsun bu artıştan gelir vergisine esas matrahların düşüklüğü sebebiyle yararlanamamaktadır. Gelir vergisine esas matrahların düşüklüğü nedeniyle eğitim çalışanları yılın ikinci yarısından itibaren ikinci vergi dilimine girmekte ve yapılan artıştan fiilen yararlanamamaktadırlar. Bu durum enflasyona ezdirilmeden önce gelir vergisine ezdirilen bir ücret sistemini doğurmaktadır. Bu itibarla genelde kamu çalışanları özelde eğitim çalışanları yönünden gelir vergisi oranının %15 olarak sabit uygulanması ya da matrah artışından doğan gelir vergisi farkının kamu işverenince karşılanması türünden düzenlemeler yapılmalıdır.
Derece ilerleme
Eğitim çalışanları, kamu görevlilerinin kadro cetvellerine ilişkin mevcut düzenlemede var olan sınırlama nedeniyle öğrenimleri itibariyle yükselebilecekleri dereceye kadar yükselememektedirler. Bu durum eğitim çalışanlarının sahip olabilecekleri birçok özlük hakkının yanında emekli olduklarında alabilecekleri emekli ikramiyesi ve emekli maaşını da etkilemektedir. Bu nedenle eğitim çalışanlarının 1 inci dereceye kadar ilerleyebilmelerine imkân sağlanmalıdır.
Aile yardımı
Eğitim çalışanlarına ödenen aile yardımı, amacından bir hayli uzaklaşacak şekilde yetersiz kalmaktadır. Çalışmayan ve herhangi bir sosyal güvenlik kurumunda aylık almayan eş için ödenen eş yardımı tutarının en az 300 TL, çocuk yardımının da her bir çocuk için en az 100 TL olarak artırılması sağlanmalıdır.
Kreş hizmeti ve kreş yardımı
İstihdam türüne bakılmaksızın tüm eğitim çalışanlarının eğitim çağında bulunmayan çocukları için ücretsiz kreş hizmeti sunulması; bunun mümkün olmaması halinde –büyükşehir kapsamındaki illerde %25 artırımlı olmak üzere– her bir çocuk için en az 250 TL kreş yardımı ödenmesi gereklidir.
Ulaşım ve yemek hizmeti / ulaşım ve yemek yardımı
İstihdam türüne bakılmaksızın tüm eğitim çalışanlarının işe gidiş ve gelişlerinde ücretsiz servis hizmeti sunulması; Servis hizmeti sunul(a)mayan kurumlarda çalışılan her bir gün için büyükşehir kapsamındaki illerde %25 artırımlı olmak üzere en az 7,50 TL ulaştırma yardımı ödenmesi ve yine istihdam türüne bakılmaksızın tüm eğitim çalışanlarına ücretsiz yemek hizmeti sunulması; Yemek hizmeti sunul(a)mayan kurumlarda ve/veya çalışanın bu hizmetten işin niteliği gereği faydalanamaması hallerinde görev başına geçirilen her gün için en az 10 TL yemek yardımı ödenmesi, eğitim çalışanlarının yol ve yemek gibi hizmetin ifası için zorunlu harcamaların kamu idaresince karşılanması ilkesi çerçevesinde gereklidir.
Ek gösterge rakamları
Eğitim çalışanlarının aylık/ücretlerinin belirlenmesinde kullanılan ek göstergenin düşük tutulması, kamu görevlilerinin aylık ve ücretlerinde gerçekleştirilen yüzdelik artışlardan, ülkenin sosyo-ekonomik kalkınmasına katkıları oranında pay alamamalarına neden olmaktadır. Bu itibarla tüm eğitim çalışanlarının ek gösterge rakamlarının en az 600 puan artırılması gerekmektedir.
Fiili hizmet zammı (yıpranma payı)
Hizmet ettiği kitlenin niteliği itibariyle eğitim ve öğretim hizmetinin fiziksel ve psikolojik olarak insanı yıpratan bir kamu hizmeti türü olduğuna şüphe yoktur. Buna rağmen eğitim çalışanları yönünden bu zamana kadar fiili hizmet zammının (yıpranma payı) öngörülmemiş olması önemli bir eksikliktir. Tüm eğitim çalışanlarını kapsayacak şekilde emekliliğe etki edecek bir fiili hizmet zammı modelinin oluşturulması zorunludur.
Kılık-kıyafet dayatması
Kamu çalışanlarının kıyafetlerine ve tercihlerine yönelik zorla kalıba sokma, tektipleştirme, baskı ve yasaklamanın temelinde, jakoben bir azınlığın topluma şekil verme hakkını kendinde görmesinin bulunduğu bugün çok daha net görülmektedir. Bu itibarla genelde kamu çalışanlarına özelde ise eğitim çalışanlarına dayatılan kılık kıyafet zorlaması kaldırılmalı; eğitim çalışanlarının sundukları hizmetin niteliğine ve içinde bulundukları toplumun genel kabul görmüş yargılarına uygun kendi iradeleriyle belirledikleri kıyafetle kamu görevi ifa etmelerine imkân sağlanmalıdır.
Siyaset ve grev yasağı
Evrensel insan hakları hukukunun bir parçası haline gelmiş olan kamu çalışanlarının siyaset yapma serbestisi ve grev hakkının, hala kısıtlanması ve cezai tedbirlerle engellenmeye çalışılmasının izahı yoktur. Modern kamu yönetimi anlayışının uygulanmasının bir gereklilik haline geldiği günümüzde eğitim çalışanlarının önündeki grev yasağı ve siyaset yapma yasağı kaldırılmalıdır.
Engelli eğitim çalışanları yönünden pozitif ayrımcılık
Evrensel hukukta ve anayasada ifadesini bulan engelli eğitim çalışanları yönünden pozitif ayrımcılık ilkesini ete kemiğe dönüştürecek politikalar izlenmesinin zamanı gelip geçmektedir. Bu doğrultuda, Engelli kamu görevlilerinin derece artışının 2 yılda bir yapılması; 5 yılda bir ilave derece verilmesi; Emekliliğe ayrılmaları durumunda 25 yıl üzerinden değerlendirilmesi; Gelir vergisi kesintisi oranlarının %50 indirimli gerçekleştirilmesi; Motorlu taşıt alımlarında KDV muafiyet sağlanması; Hac farizası ve umre için %3 kontenjan uygulanması; Lise ve yükseköğrenim mezunu olup hizmetli kadrosunda bulunanların görevde yükselme sınavından muaf tutularak VHKİ veya memur kadrolarına atanmaları gibi uygulamalar ivedilikle hayata geçirilmelidir.
Kadın eğitim çalışanları yönünden pozitif ayrımcılık
Kadın kamu görevlisi oranının özellikle eğitim çalışanları arasında yüksek olması, kadınların işgücüne katılması ve toplumsal gelişmeye katkı sağlaması açısından takdir edilecek bir gelişme olsa da kadın eğitim çalışanlarının çalışma hayatları ile aile hayatları arasındaki dengeyi sağlayacak tedbir ve teşviklerin yeterince düşünülmediği görülmektedir. Kadın eğitim çalışanlarının mesleklerini daha iyi ve huzurlu ifa edebilmeleri için kadın eğitim çalışanlarına yönelik teşvik edici, çalışma hayatlarını kolaylaştırıcı tedbirler alınmalıdır. Bu doğrultuda, kadın eğitim çalışanlarına yönelik mobbing fiilleriyle ilgili olarak haklarında disiplin soruşturması veya adli kovuşturma açılan kamu görevlileri hakkında başkaca şart aranmaksızın görevden uzaklaştırma işlemi uygulanması; Süt izni süresinin 3 saat olarak uygulanması; Doğum öncesi ve sonrası ücretli izin süresinin 12’şer hafta olarak uygulanması; Çoğul gebelik ve doğumlarda süt ve doğum izni sürelerinin bir kat artırımlı uygulanması; Engelli çocuğu bulunan kadın eğitim çalışanlarının gelir düzeyi şartı aranmaksızın
engelli bakım ücretinden faydalandırılması; Bakıma muhtaç engelli çocuğunun bulunması halinde her yıl için 90 gün fiili hizmet zammı (yıpranma payı) verilmesi; Emekliliğe ilişkin yaş ve hizmet sürelerinin her bir çocuk için bir yıl eksik uygulanması gibi uygulamalar hayata geçirilmelidir.
Yardımcı Hizmetler Sınıfının kaldırılması
Yardımcı Hizmetler Sınıfının kaldırılarak bu sınıfa dahil kadro ve unvanlarda bulunan personelin sınav veya başkaca bir işleme tabi tutulmaksızın Genel İdari Hizmetler sınıfına dahil edilmesi sağlanmalıdır.
Hastaya refakat
Hizmet kolu kapsamındaki personelin bakmakla yükümlü olduğu veya ana, baba, eş ve çocukları ile kardeşlerinden birinin hastalığı halinde hekim tarafından başka bir sağlık kuruluşuna sevk edilmesi ve sevk sırasında hastaya refakatin öngörülmesi kaydıyla hastaya refakat edebilmeleri, bu süre zarfında izinli sayılmaları sağlanmalıdır.
Yıllık izin
Yıllık izinlerin takvim günü değil iş günü esasına göre kullandırılması; kullanılmayan yıllık izinlerin sonraki yıla/yıllara aktarılması sağlanmalıdır.
İkramiye
Hizmet sınıfına bakılmaksızın hizmet kolu kapsamındaki kurumlarda görev yapan personele, her yıl ek gösterge dâhil en yüksek devlet memuru aylığının %250’si tutarında ikramiye ödenmelidir.