Eğitim Savaşları

Eğitim Savaşları

 Başta eli öpülesi muallim ve mürebbiyelerimiz olmak üzere, tüm eğitim çalışanlarımızın 2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılının hayırlara vesile olmasını RABBIMIZ'den niyaz ederek kelama başlayalım.

 
1 Eylül itibariyle Bismillah diyen eğitimciler bu yıl da yine büyük çalkantılarla iş başı yaptılar.
 

1 Eylül itibariyle iş başı yapan öğretmenlerimiz bu ara; boyacılık, dülgerlik, tamircilik, amelelik gibi bir çok işin tekmilini birden icra etmektedirler. Öteki kamu çalışanlarından sadece 19 gün daha fazla tatil yapan öğretmenlerimiz iddia edildiği gibi 3 ay yatmamaktadır. Tatilde, Hawaii'ye de gitmemişlerdir...

 
Devletimiz hemen her alanda öyle-böyle ilerlemeler gösterirken eğitimde bir türlü ilerlemenin sağlanamaması, hatta işleyen belli bir sistemin bile olmamasına bakarsak; acaba eğitim keşmekeşinde vatandaş bıktırılarak, özele yönlendirme mi planlanıyor, demekten kendini alamıyor insan. Zaten sokaktaki her 70 kişiden biri öğretmen. Özele yönlendirme ile, hem öğretmenlerden kurtulunur, hem bütçenin en büyük harcama kaleminden. Daha da önemlisi bir türlü baş edilemeyen "kalem ehli" ekarte edilmiş olur!...
 
Efendim malumunuz olduğu üzere, önümüzdeki güz günlerinde eğitim camiası seçime gidiyor. Tartışmalı müdür seçimi, müdür yardımcısı seçimi süreçleri işlerken geldik sendika seçimlerine. İşte bu seçim süreçleri, eğitim camiasının zeminini hiç olmadığı kadar kayganlaştırdı.

 
Görüyoruz ki kılıçlar çekilmiş. Kılıçları çekenler, savaşa nicelik olarak daha kalabalık girmek için, çeşitli taktiklerle ordularını büyütme gayretindeler. Bu taktikler arasında “sen de bizdensin, biz de sendeniz” şeklinde özetlenebilecek, bir oyalama taktiği de var. Buradaki amaç; kendi aralarında görmeye pek de hevesli olmadıkları bir üyenin, karşı tarafa geçerek onları güçlendirmesini engellemek.
 
İnsanlar fena sıkıştırılıyorlar. A.B.D eski başkanı Bush'un ifadesiyle “ya bizdensin, ya düşmandansın” deniyor. İşin garibi bu muameleye tabi tutulanlar birkaç ay öncesine kadar, sadece içtikleri su ayrı giden insanlardı. Hal böyle olunca; eğitim siyasetinin içinde olmayan, falanca okulda idareci olarak işini yapmaya çalışan insanlar, tarafı olmadıkları bu anlamsız savaşta kılıç çalmak istemiyorlar. Hangi tarafın kazanacağını da kestiremedikleri için herkese “he” diyorlar.
 
Adamcağız ne yapsın?. Çalışarak, sınav kazanarak geldiği görevinden “madem bizden değilsin, o zaman gününü göreceksin” diyenler kanalıyla görevinden alınmak istemiyor. Yapılan çeşitli sınavlardan geçer not almak için gece gündüz çalışmış; 80 almış, 90 almış gitmiş bir kuruma idareci olmuş. Bu çekişmenin, çatışmanın tarafı değil, yönetim kurulu üyelerinin adını bile bilmiyor. Ama bir taraftan yana olup, kılıç sallaması isteniyor. Öyle ki; başkandan sonra başkan olması istenen kişi delege listesine bile alınmıyor. İşte bu gibi nedenlerle zemin çok kaygan.
 
Gül gibi geçinip, onu indirip bunu bindirirken bu eğitim çalışanına bir şey sorulmuyordu ama, bu vesileyle de olsa bugün üyelerin tamamına yakınına ulaşıp, hal-hatır sorulması, yapılan yanlışlıklardan özür dilenmesi yine de güzeldir. Hiç bir şey olmamış gibi davranmaktan, egoyu tavana dayamaktan evladır.
 
Bir isim zikrediliyor. “O bizden, sağlam” deniyor. Sonra bakıyorsun karşı tarafın delege adayı. Şimdi kim suçlu? Belli ki değerli bir eğitimci, çok oy alacağına inanılıyor, her grup onu aday göstermek istiyor, listesine alıyor. Listeler hatta seçimin yapılacağı eğitim bölgeleri dahi gizli tutulduğu için birinin ötekinden haberi yok. Dolayısıyla bu kişi ikili oynamış durumuna düşürülüyor. Oysa kendine güvenenlerin gizli-kapaklı işler içerisinde olmaması gerekir. Her bölgenin delege adayları ilan edilir, insanlar da zan altında kalmaz.
 
Eğitim camiamızın suyu çıkalı çok oldu. Bu suyu bir de ekşitmenin-kokutmanın gereği yok. Bir öğretmenin, öğretmen olarak dersine girmesi en kolayı. Lakin okul müdürlüğü yaptıktan sonra, il milli eğitim müdürlüğü yönetim kademesinde ve bakanlığın merkez teşkilatında görev yaptıktan sonra tekrar sınıfa girmek elbette istenebilecek bir şey değildir. Bu duruma düşürülenlere de anlayışlı olmak gerekir.
 
Başkaları hakkında çok şey söyledik. Peki, biz ne diyoruz: Bizim önceliğimiz, eğitime dair bir fikri olan her delege adayını, hangi taraftan olursa olsun desteklemektir. Yani çıkarılması muhtemel 2-3 listede yer alan, tanıdığımız-bildiğimiz-güvendiğimiz her delege adayını destekleyeceğiz. O kadar işte. Hiçbir liste de yer almamış fakat yukarıdaki niteliklere haiz eğitimcileri hem aday göstereceğiz, hem teşvik edeceğiz hem de destekleyeceğiz. Yeni yönetimin oluşmasında, bu şekilde seçilen delegelerin oylarının çok daha önemli ve etkili olacağına inanıyoruz.
 
Yakın zamana kadar geçen sürede tek muhalefet hareketi olmamıza ve yönetim kurulu üyeliği için teklifler almamıza rağmen, süreci gözlemlemek ve "bir başka bölen olmamak" için böyle davranmayı uygun gördük. Ayrıca; kıymetli üyelerimizden ve eski yöneticilerimizden gelen talepler doğrultusunda bir karar aldık ve ilan ettiğiz istişare toplantısını kısa bir süre erteledik.
 
Yapacağımız toplantıya halen yönetim kurulu üyesi olanlar davet edilmeyecektir. Toplantıya davet edilen yüz kişi, konuyla ilgili olarak en az on kişiyi bilgilendirecek fakat şunu seçelim diye isim dayatmasında bulunmayacaktır. İstişare sonucu alınan karara göre, bir tarafı temsilen bir kişi toplantıya davet edilebilecek, toplantı da taraflardan biriyle birlikte hareket etmek ya da ayrı bir listeyle seçime katılmak konusu da istişare edilecektir. Son karar mercii istişare toplantısıdır.
 
Şimdilik kararımız; tarafına bakılmaksızın hem kendi adaylarımızı hem de tanıdığımız-bildiğimiz-güvendiğimiz her delege adayını desteklemektir.

 
Temennimiz; ilk önce eğitimde ADALETIN tesis edilmesidir.62. Hükümetin Başbakanı Sayın DAVUTOĞLU'nun konuşmalarında sıklıkla “adalet” kavramını dillendirmesi ümitlerimizi arttırmaktadır. Kriter ve liyakate azami önem verilirse; herkes, her makama yeşillenmeyecektir. Parti kapılarını, sendika kapılarını aşındırmayacak; vekilleri, amirleri meşgul etmeyecektir. Daha baştan kendi kendisini eleyecektir. Hiç bir kıstas olmadan amir olunursa, benim neyim eksik diyen yollara düşer...

 
Memleketimizin her bir insanını,  farklı düşünüyorlar diye; kendi ellerimizle başkalarının kucağına atıyoruz. Mahallemizin çocuklarını, başka mahallenin çocuklarıyla birlik olmaya itiyoruz. Yaptığımız her hata karşı cepheyi büyütüyor... Hiç gereği yok. 

 
Her şeye rağmen çok çalışmalıyız. "Gâvura kızıp, oruç bozamayız."

 
Ömer Emir DOĞAN

İlk yorum yazan siz olun

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

MEB Haberleri