Bilindiği üzere Şube Müdürlüğü mülakatlarının ve bu mülakat puanlarıyla yapılan atamaların iptal edildiğine dair sadece kamuoyuna yansıya dokuz tane karar var ve ne yazık ki MEB bu kararları bilerek ve isteyerek uygulamadı ve hala da uygulamamaya devam ediyor. Bu hukuksuz tavrını ise hiç şüphesiz TBMM'de görüşülmeyi bekleyen torba kanuna güvenerek sürdürmekte idi.
Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı, kamuoyunun yoğun tepkisi, hakkını teslim edelim ki Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen'in etkili mücadelesi ve nihayet yeni Başbakan Sayın Davutoğlu'nun hukuk devleti lehindeki duruşu bütün hukuksuz hesapları bozdu.
Nitekim yargı kararlarını baypas etmeye, etkisiz hale getirmeye ve tüm mülakatları meşru hale getirmeye çalışan kanun düzenlemesini 13 Kasım 2014 tarihinde TBMM'de resmi tutanaklara geçen şu ifadeler tarihin çöplüğüne atmıştır: “…Ayrıca, millî eğitim şube müdürlerinin atanmasıyla ilgili yasa da ciddi bir hukuksal hata olacaktı ve çalışma barışının bozulması açısından da gerçekten riskleri yüksek olan bir maddeydi, onun da çekilmesinin bence çok yararlı olduğu kanısındayım.… Millî Eğitim Bakanlığına atanan şube müdürlerinin atamasının Danıştay tarafından iptalinden sonra, yeni bir kanun maddesi ekleyerek geriye dönük olarak atanmış olanların yerinin korunması amaçlanıyordu. Burada da vicdan galip geldi ve el birliğiyle bütün arkadaşlarım bu maddenin taslaktan çıkarılmasına karar verdik. Bu da bizim vicdanımızı bir miktar rahatlattı.”
Milletin vicdanını ve aklını temsil eden milli iradenin tam da milletin vicdanına uygun olarak verilen bu tarihi kararı, bu tarihten sonra artık torpilden liyakate, mülakattan yazılı sınava, keyfiyetten hukuk devletine ve en önemlisi verilmiş olan yargı kararlarının kaçınılmaz olarak ve de bahane üretilmeden uygulanmasına dönüş yönündeki kırılması noktasını oluşturmaktadır.
Dolayısıyla MEB'de artık bundan sonraki süreci tahmin etmek hiç de zor değildir. Öncelikle Şube Müdürlüğü ve Müdür Görevlendirmelerinde kaçınılmaz olarak takip edilecek olan yöntem şudur:
Şube Müdürlüğü
Öncelikle yargı kararlarının uygulanmasının hiçbir bahanesi ve tutar dalı kalmadığı için verilmiş olan yargı kararlarına göre mülakatların tamamı ve bu mülakatlara göre yapılmış olan atamaların tamamı iptal edilmek zorundadır. Mevcut mülakatlar da zaten iptal edildiği için bu mülakat puanlarının içinde yer almadığı yeni bir atama yapılmak zorundadır. Bu durumda ise üç ihtimal vardır:
1. Sadece yazılı sınavı puan üstünlüğüne göre atama yapmak: Genel yönetmeliğe ve MEB'in özel yönetmeliğine geçici bir madde ilave edilerek bir kereye mahsus olmak üzere 29 Aralık 2013 tarihinde ÖSYM tarafından yapılmış olan yazılı sınav sonuçlarına göre pek ala atama yapılabilir. (Ki en temizi bu yöntemdir)
2. Mülakatları yeniden yaparak % 50 kuralına göre atama yapmak: Bu durumda mülakatların yeniden yapılması, ancak bu defa kamera kaydı ve standart uygulama vb. objektif kuralların uygulandığı bir yöntemle yapılmalıdır.
3. Hem yazılı sınavı hem de mülakatı yeniden yapmak: Bu durumda her şeyi sil baştan yeniden yapmak gerekmektedir.
Müdürlük Görevlendirmeleri
Burada da ne yazık ki durum farklı değildir. Zira 75'in altında kalanların neredeyse tamamına yakını dava açmış durumda ve şu günlerde kararlar çıkmaya başladı bile. Nitekim iki karar Kayseri'den bir karar da Kocaeli'den olmak üzere şimdilik kamuoyuna yansıyan üç kazanılmış dava vardır. Bundan sonraki davaların da davacı müdürlerin lehine çıkacağını tahmin etmek zor değildir.
Bu davaların uygulanması konusunda kamuoyunda şu ana kadar bir tereddüt vardı. Ancak 13 Kasım miladından sonra artık tereddüt kalmamıştır. Kaldı ki Ankara'dakilerin dokunulmaz zırhına güvenerek uygulamadıkları yargı kararlarına bakarak kendileri de bir memur olan İl Milli Eğitim Müdürlüğü bürokratları ve Valilerin de benzer şekilde yargı kararlarını uygulamayacaklarını düşünmek gerçekçi bir yaklaşım olamaz. Zira yargı kararlarını uygulamamaktan dolayı 1 yıldan fazla hapis cezası alması halinde memurluğu elinden gideceğini bilen hiçbir Allah'ın kulu buna cesaret edemez. Ve böylesi durumlarda “önce can sonra canan” prensibince kimse kimseyi tanımaz bile…Hülasa Ankara'nın puslu havasında güç dengelerine göre adalet terazisi bazen şaşsa da taşrada kolay kolay şaşmaz.
Ancak bu konuda çok daha önemlisi ve aslında tüm tartışmalara noktayı koyacak olan Anayasa Mahkemesinin bir an önce bu konudaki kararını açıklamasıdır. Zira ortalık toz duman olmuşken, binlerce insan mahkeme kapılarında bireysel dava açmak zorunda kalmışken, TBMM de 13 Kasım kararıyla işareti vermişken hala “geciken adaleti” anlamak mümkün değildir. Dileğimiz bir an önce bu kararın da hukuk devleti lehinde çıkmasıdır.
Dahası en son yapılan mülakatların da bazı sendikalar tarafından yargıya taşınacağı söylenmektedir. Kaldı ki davaları kazanıp da eski okuluna geri dönen müdürler olacağı için hatta belki de tamamı kazanıp döneceği için mülakatla yapılacak atamaların havada kalması bile muhtemeldir.
İşte böylesi bir çıkmazın içine düşmüş olan Milli Eğitim bakanlığı nihayet doğruyu görmüş olacak ki artık “Yöneticilerin sınavla atanmasından ve genel idare hizmetleri sınıfına alınmasından bahsediyor” ve bana göre de gecikmiş olan bir uygulamayı yeni dönemin ruhuna uygun olarak manidar bir zamanlama ile mahcup bir eda ile kamuoyuna açıklıyor.
İşte Sayın Müsteşarın bu açıklaması bile bizim başlığımızı doğrulayan MEB'deki yeni dönemin işareti olarak kabul edilebilir.
Kamuajans.com