Bitlis'te terör ortamında çocuk büyütmenin nasıl olacağını bile düşünmektense, uzun yıllar özlemini çektikleri evlat sevgisine kavuşmanın sevincini yaşarken bir akşam kaldıkları lojmanda öldürülmüşlerdi.
1990'lı yıllar 4 öğretmenin eşleri ve çocukları ile beraber terör örgütünce katledildiği yıllardı. Bitlis'te karı-koca öğretmen olan Yasemin ve Fatih Tekin çifti çocukları ile beraber terör örgütünce şehit edilmiş, 48 öğretmen yaralanmış, 37 öğretmen kaçırılmış ve 120 öğretmen öldürülmüştü. Diyarbakır 40, Tunceli 20, Mardin 13, Batman 7, öğretmenin kanlı eylemlerle şehit edildiği illerin başında gelirken, 1993-94, eğitimcilere yapılan saldırı yaralama ve öldürme eylemlerinin zirve yaptığı yıllardı. Atanan öğretmenlerin bölgeye gelmesini engelleme adına kaçırılan öğretmenlerin yanında, okul yollarına döşenip döşenmediği gerçek mi yoksa efsane söylentiden mi ibaret olduğu bilinmez, mayınların eğitim camiasınca konuşulduğu zamanlardı.
PKK terör örgütünün Tunceli sorumlusu Y.M ifadesinde aslında 1990’lı yıllarda okulların ve eğitimin karşılaşacağı saldırıların habercisi gibiydi. ’12 Eylül öncesinde tüm Türkiye’de olduğu gibi Tunceli’de de eğitim gençleri geleceğe hazırlamaktan çok uzak bir konumdaydı. Derslerden önce öğrencilere Marksist felsefe öğretilmekteydi. Liseden mezun olan öğrenciler Türkiye haritasının üzerinde akarsuyu bile göstermekten aciz olarak okulu bitiriyorlardı. Kısacası Tunceli Lisesi eğitimi kurumu değil, Marksist felsefeye hizmet eden, komünist ve bölücü örgütlere militan yetiştiren bir kurum haline gelmişti.
2011 yılında güvenlik güçlerine teslim olan Ragıp G. ‘nin ifadesi ise yukarıda Tunceli sorumlusu Y.M’nin söylediklerinin sonuçlarını göstermekteydi‘Aslında ben milli değerlere ve İslam dinine bağlı bir ailede yetiştim. Öğretmenim S.H ise örgütün yazılarını ve fikirlerini bizimle paylaşıyordu. İlk başta korkumdan ses çıkarmasam da ilerleyen zamanlarda Kürt kimliğimizin ayaklar altına alındığını düşünmeye başladım. Ben dağda iken bizi dağa yönlendiren öğretmenimizin oğlunun üniversiteyi yurt dışında okuduğunu öğrenince kandırılmışlık hissine kapılarak teslim olmaya karar verdim.
İfadelerden de anlaşıldığı gibi belli bir süreç içinde temelleri atılan bir yapılanmanın daha sonralarda ülkemizde illegal oluşumlara kaynak aktarma adına, eğitimi kullandığı ve buna engel olan eğitimcilerin saldırılara uğradığını göstermekteydi. Daha sonraki yıllar da kanlı eylemler, yerini KCK yapılanmasının Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde, okullarda bulunan öğretmen açığının değerlendirilmesi adına adım atmalarına sahne oldu. Kendi elemanlarını ücretli öğretmenliğe yerleştirme ve dağ kadrosuna eleman devşirme adına eğitimli insanları ön plana sürdüğünü, asker ve polisin ölmesini sınıfta öğrencileri ile kutlama yaparak yaşayanların ihbarı, KCK'nın eğitim kadrosunda yer aldığını kanıtlayan önemli bir göstergeydi.Eylemlerde en ön safta taş atan çocukların yer alması, terör örgütünün güvenlik politikalarına karşı durduğu gibi, Milli Eğitim politikalarını da aksatmanın peşinde olduğunu kanıtlıyordu.
2014 yılında ülkemizde ulaşılmak istenen çözüm sürecini anadilde eğitim tartışmalarını bahane ederek okulları yakma kararı ile gösteren örgüt, Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da kırkın üzerinde okulu kullanılamaz hale getirerek kurulduğu ilk andan itibaren eğitime ve eğitimciye olan saygısını bir kez daha gözler önüne koymaya başlamıştı!
Örgütün bu saygısına karşılık Milli Eğitim Bakanlığı'nın yaptıkları az kalsa da! İlk kez özel okullarda ana dersler, Kürtçe okutulabilecek bir düzenlemeye kavuştu. İran devletinin idam ettirdiği Kürt öğretmenlerin isimleri bu ülke topraklarında okullara verildi. Kürtçe öğretmen atamaları ilk kez gerçekleştirildi. Kürtçe öğretmen yetiştiren enstitüler kuruldu. Her olumsuzluğa rağmen son üç yıl üst üste atanan kırk bin öğretmenin yarsından fazlası Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerine atandı. Devlet bu bölgede kalmak isteyen öğretmenlerin maaşlarına ek zam yapma kararını gündemine aldı. Yakılan okullar, fiziki koşulları iyileştirilerek çok daha iyi bir şekilde eğitime ve öğretime hazır hale getirildi.
Türkiye’nin tüm kurumlarınca barış sürecinin önemsendiği bir zaman diliminde, örgütün 1990 ve 2014 yılında eğitime verdiği zararın ve can kaybının karşılığının iki katını, sadece Doğu ve Güneydoğu’ya ayırdığı bir bütçe ve insan kaynağı ile son beş yılda verebilen bir kurum Milli Eğitim Bakanlığı. Bundan sonra ise verdiği cevabın erdemliliğinin anlaşılmasını beklediği gibi karşı cevabın erdemliliğini beklemekte. Evet sıra sizde.
İkram Bağcı / Milat Gazetesi