Hepinizin bildiği üzere bundan önceki Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ömer DİNÇER, eğitim öğretim üzerine yapmış bulunduğu her konuşmasında, ağzından hiç eksiltmediği öğretmenleri rahatsız eden sözleri ile ün yapmış birisiydi. Öğretmenleri incitici ve kırıcı sözleri, eğitim camiasında bir hançer ve bomba etkisi meydana getiriyordu. Ve onun kırıcı ve incitici sözleri, eğitim camiasının bütününde olumsuz tesirini anında gösterebiliyordu. ‘’Sayın DİNÇER’in ağzından çıkanları kulağı işitmiyordu, bir boşluğuna geliyor ve öğretmenlerin rahatsızlık duymasına neden olan sözleri sarf edebiliyordu...’’ diyerek hem Dinçer’in bu sözleri gerçekten söyleyebileceğine inanmayan hem de kendini teselli etmeye çalışanlar da yok değildi. Ama Sayın Dinçer, konuşmalarında defaatle aynı şekilde ve derecede kıran, inciten ve hoş karşılanmayan üslubuna devam edince, camia kendisine Ömer DİNÇER’in iyilikleri ve güzellikleri ile kendini avutan ve oyalayan bir yol bulamadı. Gönüllerin Ömer DİNÇER’e akacağı yollar tamamen kapanmıştı. Ömer DİNÇER’in söylemlerine karşı herkesin nutku tutulmuştu adeta. Can çıkar huy çıkmaz çaresizliği içinde, Ömer DİNÇER’in ün yapmasını ve daha medyatik olmasını sağlayan sözleri için camianın 7’den 70’i sözün bittiği yere demir atmıştı artık. Ve Sayın DİNÇER’in sözlerine bağlı olarak tüm oklar hükümetin üzerine çevrilmişti. Bu bağlamda, ipin ucunu kaçırdığı düşünülen Sayın DİNÇER’in kulağı ve ipi çekilmeliydi. Dinçer’in ipe sapa gelmeyen sözleri ile kırılıp dökülerek perişan ve bitap olan eğitim camiası, bakan değişikliğini iple çekiyordu. Ve nihayet Ömer DİNÇER’in ipin ucunu kaçırdığı sözleri, onu bakanlıktan etti. Taraflı ve tarafsız herkesin rahatsız olduğu Ömer DİNÇER’in, bakanlık görevinden alınması ile birlikte camia, umutla doğacak yeni bir güne kendini hazırlıyordu. Ömer DİNÇER’in bakanlığı boyunca sarf etmekten hiç imtina etmediği kırıp döken sözlerinden abartısız söylemeliyim ki, rahat bir sözlük çıkar. Ve Ömer DİNÇER, bakanlığı boyunca sarf ettiği ün yapan malum sözlerinin derlendiği sözlüğünü de koltuğunun altına alarak çekti ve gitti. Yani sözleri de, onunla birlikte bakanlıktan uçup gidiyordu. Eğitim camiası ise bakanlığa bakışını ve algısını tazeleyebilmesi için o sözleri, Ömer DİNÇER ile birikte unutup gitti. Ve Ömer DİNÇER’in gidişi, Nabi AVCI’nın geliş yolunu açmıştı. Sayın AVCI, Ömer DİNÇER’in ün yapmış olan kırıcı sözlerinin verdiği hasarı tamir etmek için adeta biçilmiş kaftandı. Zaten, Sayın AVCI’nın herkeste bırakmış olduğu ilk izlenim ve fikir de, onun ‘’biçilmiş kaftan’’ olduğunu teyit ediyordu. Dilerseniz, camianın Nabi AVCI’ya ilk bakışı ve algısı ile ilgili yorumları, aşağıdaki sözler ile özet geçelim:
İlgimiz; Atanamayan 400 Bin Can’dır Artık...
400 BİN CAN’IN, CANI SİZE EMANET VE ONLARI ÖLÜME GÖTÜREN, İÇİNDE BULUNDUKLARI BU DEHLİZDEN KURTARIN ARTIK... ONLARI O GİRDABA VE DEHLİZE SOKAN MEVZUYA İLGİYLE YAKLAŞILIRSA, BU DEHLİZDEN VE GİRDAPTAN HEPSİ BİRER BİRER ALINABİLİR...
‘’Sayın AVCI herkesin tonton dedesi olacak. Asabi ve dediğim dedik çaldığım düdük dededen sonra yumuşak görünümlü daha sevecen olduğu tahmin edilen tonton dede Nabi AVCI, Ömer DİNÇER’in bıraktığı tüm çizikleri iyi edecektir...’’
İpin ucunu kaçıran Ömer DİNÇER’in pervasızca ve fütursuzca söyleyebildiği ÜNLÜ sözlerinin, bırakın birinin, binde birinin dahi, herkeste ‘’Tonton Dede’’ izlenimi bırakan Nabi AVCI tarafından söylenmesi, inanınız ki, hiç kimsenin aklının ucundan dahi geçmemiştir. Çünkü, Nabi AVCI bıraktığı ilk izlenim ve onunla ilgili edinilen ilk fikir ile ağzına Ömer DİNÇER sözleri yakıştırılmayan bir bakan olarak nam salmıştır. Ve bakanlığı boyunca öyle de ÜN yapacağı hayal edilmiştir. Ta ki, geçen haftaya kadar. Geçen hafta, Sayın AVCI’nın meclisteki bir komisyon toplantısında, intihar eden atanamayan öğretmenler ve ortak sınavlarda başarısız olan çocuklar hakkında sarf etmiş olduğu bir söz, camianın birçoğundaki olumlu Nabi AVCI algısını sallandırdı. Neydi o sözler pekala?
“Teknik tabiri nedir bilmiyorum ama bunu bile söyleyip söylememekte tereddüt ediyorum, ‘gösterişçi intihar eylemi’ diye bir sendromdan bahsediliyor. Aslında niyeti olmadığı halde etrafında ilgi uyandırmak veya ilgi çekmek veya isteklerinin yerine gelmesini sağlamak amaçlı”
Sayın AVCI, bu sözleri ile ne yazık ki, intihar vakalarının altında yatan illiyeti, ilgi çekmek ya da uyandırmak olarak izah ediyor. Yani, intiharın illiyetini buraya bağlıyor. Halbuki, boynunu ipe bağlayarak canına kasteden kişilerin, sosyal yaşamlarında onları giderek sıkmış ve bunaltmış; hatta yaşamayı çekilmez yapmış olan boyun bağını göremiyor. Atanamayan öğretmenlerin yaşamı çekilmez kılan ve onları giderek sıkan ve bunaltan boyun bağı, öğretmen olarak atanamamalarıdır. Tam 16 yıl dirsek çürütmek, bitirilen öğretmenlik alanında ise MEB kadrolarında iş olanağına sahip olamamak, bu insanlara epeyce koymaktadır. Ve MEB kadrolarına atanmak için yıllarca bekleyen insanların, 400 binlere dayandığını da hesaba katarsak, öğretmen olabilmek için MEB kapısında bekleyen insanların halinden anlayan bir dili, böyle bir ortamda kullanmamız uygun ve doğru olanı değil midir? İfade etmeliyim ki, bu dil, onların hem yaşamsal motivasyonunu sağlamak hem de yaşama olan bağlılıklarını koparmamak için bir zorunluluktur aslında. Ve bu dil yerine onların içinde bulunduğu durumu hiç anlamayan bir dili kullanmak, onları yaralamaz mı sizce? Bu konularda konuşurken, tıp dilinden önce psikolojik bir dili öncelemek doğru ve uygun olan bir yaklaşım değil midir?
Eğer ki, atanamayan öğretmenler dediğiniz gibi ilgi için intihara meylediyor iseler; onların içinde bulundukları duruma ilgi gösterin ki, ilgi için bari canlarına kıymasınlar... İlgiye muhtaç iseler ve ilgi için ölüyor iseler; onların ilgiye olan ihtiyaçlarını hayatta iken karşılayın... O ZAMAN İLGİ ÇEKMEK YA DA UYANDIRMAK İÇİN BİR DAHA İNTİHARA KALKIŞMAZLAR...
O ZAMAN YARIN ÖDEVLERİMİZ ŞUNLARDIR:
ATANAMAYAN 400 BİN ÖĞRETMENİN, İÇİNDE BULUNDUKLARI HALE VE DURUMA İLGİ VE DİKKAT ÇEKMEK...
MESELA; ONLARIN ATANMASI İÇİN YOLLAR ARAMAK...
ONLARIN ATANMASI İÇİN KISA-ORTA VE UZUN VADEDE PLANLAMALAR YAPMAK...
SIRF İNTİHAR GİBİ ’’İLGİ ÇEKME’’ GİRİŞİMİNDEN YA DA YÖNTEMİNDEN UZAK TUTMAK İÇİN BİLE DEĞMEZ Mİ?
ATANAMAYAN ÖĞRETMENLER KONUSUNDA MÜCADELE, SAYIN AVCI’NIN BU SÖZLERİNDEN SONRA 400 BİN CAN İÇİN YÜRÜTÜLMELİDİR ARTIK...
VE HER İLK ATAMA DÖNEMİNDEN ÖNCE, BİNLERCE CAN’IN ATANMASI İÇİN GİRİŞİMLERİMİZ VE MÜCADELEMİZ OLMALIDIR...
ŞUBAT AYINDA ATANAN 30 BİN CAN’A (ATANARAK CANINI KURTARAN) YENİ GÖREV YERLERİNDE BAŞARILAR DİLERİZ...
ARTIK ŞUNU BİLİYORUZ Kİ, 30 BİN CAN, ÖĞRENCİLERİNE ÖĞRETİRKEN, İLGİ ÇEKMEK İÇİN GÜDÜLEYİCİ PLANLAMALAR YAPACAK...
‘’TONTON DEDE’’ OLARAK NAM SALMIŞ SAYIN AVCI’NIN, BU NAMINA UYGUN BİR DİL İLE DÜZELTME YAPACAĞINI VE BU NAMINA UYGUN BİR ŞEKİLDE ATANAMADIĞI İÇİN İNTİHAR MEYLEDEN ÖĞRETMENLERİ ANLAYACAĞINI VE ONLARIN BU KRONİK SORUNUNA İLGİYLE YAKLAŞACAĞINI UMUYORUM VE BEKLİYORUM... EVET, GERÇEKTEN ATANAMAYAN 400 BİN CANIN, ONLARIN KAFALARINI YORAN, HAYATLARINI ZİNDAN EDEN VE YAŞAMI ÇEKİLMEZ KILAN ‘’ATANAMAMA SORUNLARINA’’ İLGİYLE MEB’İN EĞİLMESİNE VE YAKLAŞMASINA İHTİYAÇLARI BULUNUYOR... SAYIN AVCI, BU KONUYA İLGİNİZ, BİR CANI İPTEN ALACAK... İLGİSİZLİĞİNİZ, O CANI ‘İLGİ ÇEKMEK’ İÇİN İPE GÖTÜRECEK... HERKESİN ‘’TONTON DEDE’’Sİ OLARAK 400 BİNDE, 40 GİDEN CANI KATİYEN HAFİFE ALAMAZSINIZ... 40 CANIN AĞIRLIĞI İLE BU KONUYA İLGİ, DİKKAT VE SİSTEMATİK BİR ŞEKİLDE EĞİLMELİSİNİZ ARTIK... YOKSA; BİLANÇO KATLANACAK, DURUM AĞIRLAŞACAK...
400 BİN CAN’IN, CANI SİZE EMANET VE ONLARI ÖLÜME GÖTÜREN, İÇİNDE BULUNDUKLARI BU DEHLİZDEN KURTARIN ARTIK... ONLARI O GİRDABA VE DEHLİZE SOKAN MEVZUYA İLGİYLE YAKLAŞILIRSA, BU DEHLİZDEN VE GİRDAPTAN HEPSİ BİRER BİRER ALINABİLİR...
Yahya ASLAN
İlk yorum yazan siz olun