İnanmayacaksınız belki ama 19 Mayıs 20…yılı için yapılacak bir programın hazırlığı 05 Mayıs 2012 günü yeni yönetmelik yayınlanana kadar bir önceki yılın Kasım ayında başlardı.Göstermelik Kutlama komiteleri kurulur,toplantılar yapılmış gibi gösterilir,öğretmen ve alt düzey yöneticilerden oluşan alt komitelere işler havale edilir,adı üzerinde alt komitelerin, yani alttakilerin canı çıkardı.
Altı aylık çabanın sonunda hazırlanan program…
Ne için?
Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramında yapılacak Törenlerin,Gösterilerin en güzel şekilde yapılması ve gerçekleşmesi,protokole dahil zevatın,alkışlayarak izleyeceği bir programın icrası için…
Kimi zaman bu başarı yakalanır.Kimi zamanda küçük aksaklıklar öğrenci,öğretmen ve yöneticilerin ayları bulan emeğini gölgelerdi.Bu küçük aksaklıklar için dudak kıvırarak izleyenlerin,yan gözle bakanların, tören geçişinde öğrencilerin ayaklarını yere vurmadığı için,hizay-ı istikameti korumadığı için,rap rap sesleri az çıktığı için azarlanan öğretmen ve okul yöneticileri de cabası…
Geçtiğimiz yıllarda bununla da yetinmeyip,Cumhuriyet Bayramı’nda”CUMHURİYET HALK YÜRÜYÜŞÜ” Gençlik ve Spor Bayramı’nda”GENÇLİK YÜRÜYÜŞÜ” adı altında türedi yeni seremoniler icad etmek,bütün öğrenci ve öğretmenleri bu yürüyüşlere katılımlarını zorunlu tutmak, ise Atatürk’ten geçinen yöneticilerimizin en önemli marifeti idi.
Bütün angarya işleri Milli Eğitim Bakanlığı ve Onun taşra teşkilatı yöneticilerine yüklemekle mahir yöneticilerimiz okulların,eğitimin tüm sorunları çözülmüş,ülkenin en önemli meselesi HALK YÜRÜYÜŞÜ,GENÇLİK YÜRÜYÜŞÜ imiş gibi bir adanmışlık duygusu ile olaylara yaklaşır,katılmayan ve mazeret bildiren öğretmen ve yöneticilerin analarından emdikleri sütü burunlarından getirirlerdi.
Bu ülkenin okullarında öğrenim gören herkes gibi bizlerde,bu serencamı hem öğrenci hem öğretmen,hem yönetici olarak yaşadık.
Yıllarca yürüdük…Marşlar söyleyerek…Ayaklarımızı yere vurarak…
Rap rap asker yürüyüşleri yaparak.
Müzikli ve Müziksiz gösterilerde boy gösterdi gençlik…
Ulusal Egemenlik Bayramlarında çocuklarımızın kar altında zangır zangır titreyen çenelerini görerek Bayramlar kutladık.Donmasın diye o titreyen çocukların üzerlerine üzerindeki kabanı ,kazağı,montu örtmek yine öğretmenlere düştü. Ama olsun,onlar zaten çalışmıyorlardı…
Okullar açılır Eylül ayında tembel (!)öğretmenlerin çilesi İlköğretim Haftası kutlaması ile başlar,yangın haftası,Hayvan Hakları günü,Dünya insan Hakları,Afet Eğitimi,Enerji tasarrufu,verem savaş eğitimi,kanser haftası,trafik ve kara yolu güvenliği,Yerli malı ,çevre günü,anneler günü, ,babalar günü, sevgililer günü,Yaşlılar günü,çiçek haftası,böcek haftası, vs. devam eder.Üşenmeden oturup hesaplamıştım.Ülkemizde okullarda anılacak ve kutlanacak belirli gün ve haftaların ders yılı bazında hafta başına 2.75 anma günü düşmektedir.
Merak ederiz bu tembel öğretmenler (!)bu kadar işin arasından ne zaman gerçekten zaman bulur ve çocuklarla ilgilenmeye başlarlar…
Gençlik ve Spor Bayramlarında abartısız altı ay planlama ,iki ay gösteri hazırlığı sürer.
Kim ne derse desin…
Okullarda adı konulmamış resmi değil ama fiili bir tatil yaşanır.Gidersiniz bir Liseye Sorarsınız:
Öğrenciler nerede?
Tören provasında…
Öğretmenler nerede?
Kimisi öğrencilerin başında tören provalarının yapıldığı tören alanlarında,dersi olmayanlar çarşıda pazarda işinin peşinde…
Otuz kişilik sınıftan 3-5 öğrenci gelmiş…
Onunla da öğretmenin ders yapası gelmez…
Açın kitapları çocuklar serbest çalışın…
Test çözün…Ben de şuracıkta sınav kağıtlarını okuyayım veya e- okula şu notları girivereyim…Bu manzara öylesine kanıksanmıştır ki Milli Eğitim Bakanlığımızın okullarında,Nisan ayı geldiğinde dersler ikinci plana düşer,varsa yoksa bayramlar törenler…
Öğrencilik yıllarımı da hesaba katarsanız 32 yıldır Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığının okullarındaki Bayram,Tören Etkinlik Manzarası değişmedi.Değiştirilemedi.Kimse “beyler kim, kimi, niçin kandırıyor?” diye sormadı,soramadı bile…
Kimse bu törenlerin öğrencilere,öğretmenlere,velilere,sivil vatandaşa,çiftçiye,köylüye,işçiye,emekçiye,yemekçiye,çiçekçiye,böcekçiye ne kazandırdığını,sorgulamadı?sorgulayamadı?Yaftalanmaktan ve Atatürk düşmanı ilan edilmekten çekindi.Çünkü böyle bir yafta bu ülkede bir insanın istikbalini karartmaya yeter ve artar bir yafta idi…
Hey arkadaş ,siz kimsiniz,biz kimiz?Neden dersleri boşaltıp gösteri adı altında anlamsız işlerde bizleri figüran olarak kullanıyorsunuz?diye büyüklerine,öğretmenlerine,müdürlerine soru bile soramadılar yıllarca bu ülkede…
Sorgulamak isteyenlere ve soru soranlara hemen gerici yobaz,Atatürk ve DEVRİM DÜŞMANI yaftasını yapıştırdılar.Gazeteler:”BU KAFALARA DİKKAT” manşetleri attılar.Kimse cesaret bile edemedi .
Çünkü Lico AMAR’ın dediği gibi “bu ülkede duvarlar süngerdendi.”Anlamsız işleri değiştirmek istersin…Herkes sana hak verir…Bu süngerden duvara yumruğu gönderdiğinde etkisi yumruğunu çekene kadar sürer,elini çekersin herkes ve her şey eski haline gelir.
Gösteriler belki 10 üzerinden 11 numara idi,ama gençlerimizin girdikleri sınavlarda sıfır çekmelerine engel olamadık.
PISA verileri açıklandığında özellikle matematik alanında 36 ülke arasından 34. olmaktan kurtulamadık.
BM İnsani Kalkınmışlık Endeksi açıklandığında 194 ülke arasından 94. sırada olmaktan kurtulamadık…
Yeryüzü gerçeklerinde ve BM üye ülkeler arasında eğitimle ilgili tüm veriler pozitif bilimlerdeki başarılar üzerinden ölçülüyordu.
İcat edilen ürün sayısına bakılıyor,
Patent başvurusuna bakılıyor,
Eğitime ayrılan kaynak miktarına,
Okunan kitap sayısına,
Üretilen Bilimsel makale sayısına,
Kişi başına düşen milli gelire,
Anne –bebek ölümlerini önleme oranına,
Okur-yazarlık oranına,
Vs……
İşin gösteri boyutunu hesaba katarak eğitimde başarıyı ölçen bir sistem henüz icat edilmemişti.Bu icadı yaparsa bizim ülke yapardı.Çünkü içi boş,gürültüden ibaret seremoniler icat etmek bir yarışma kategorisi olsa olimpiyatını düzenleme görevi bize verilirdi evelallah(!)
Ama olsun…
Nutuklarımız insanların Nutkunu durduracak kadar güzel ve bol hamaset çeşnili idi.
05/05/2012 Tarihinde yayınlanan yeni yönetmelik ile Milli Bayramlara,anma ve kutlamalara bir düzen verilmiş, bu ülke anlamsız,hiç kimseye bir yararı olmayan ,gençlerin özellikle de Eğitimcilerin üzerinde anlamsız bir kambur olmaktan başka bir işe yaramayan bir kamburdan daha kurtulmuştur.
Bu yeterli mi? diye soranlara,asla yeterli değil deriz.Okullarımızın acilen şu anılacak ve kutlanacak belirli gün ve haftalar garabetinden de kurtarılması,öğretmenlerin okul yöneticilerinin,eğitimi yönetenlerin asli görevlerine,nitelikli bir eğitim ortamı hazırlama ve bu ortamı sürdürme görevlerine döndürülmeleri gerekmektedir .
Her On Kasım,Yirmi Üç Nisan,Yirmi Dokuz Ekimde,On Dokuz Mayısta Halim YAĞCIOĞLU’nun o şiiri aklıma gelir.Tamamına yer vermezsem ,hem yazarına saygısızlık yapmış olurum,hem de meramımızı tam anlatmış sayılmam..Bu şiiri yazdıktan sonra şairin olumlu/olumsuz neler yaşadığını da merak ederim hep…
ATATÜRK’TEN SON MEKTUP
Siz beni hala anlayamadınız
Ve anlamayacaksınız cağlarca da
Hep tutturmuş "Yıl 1919 Mayisin 19’u" diyorsunuz
Ve eskimiş sözlerle beni ovuyor, ovuyorsunuz
Mustafa Kemal'i anlamak bu değil.Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil
Bırakın o altın yaprağı artik
Bırakın rahat etsin anılarda şehitler
Siz bana neler yaptınız ondan haber verin
Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin?
Mustafa kemal'i anlamak yerinde saymak değil
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.Bana muştular getirin bir daha
Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan
Kuru söz değil is istiyorum sizden anladınız mi?
Uzaya Türk adini Atatürk kapsülleriyle yazdınız mi?
Mustafa Kemal'i anlamak avunma değil
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.Hala o acıklı ağıtlar dudaklarınızda
Hala oturmuş bana On Kasımlarda ağlıyorsunuz
Uyanın artik diyorum, uyanın, uyanın!
Uluslar fethine çıkıyor uzak dünyaların
Mustafa Kemal'i anlamak göz boyamak değil!Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil
Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız
Laboratuarlarda sabahlayın, kahvelerde değil
Bilim ağartsın saclarınızı, kitaplar
Ancak böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar
Mustafa Kemal'i anlamak ağlamak değil
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değilDemokrasiyi getirmişim size özgürlüğü
Görüyorum ki hala ayni yerdesiniz hiç ilerlememiş
Birbirinize duşmuşsunuz halka eğilmek dururken
Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen?
Mustafa Kemal'i anlamak itişmek değil
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla
Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla
Bu vatan, bu canim vatan sizden çalışmak ister
Paydos övünmeye, paydos avunmaya, yeter yeter
Mustafa Kemal'i anlamak aldatmak değil
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil…
*** *** ***
Gerçek Atatürkçülük bundan daha iyi anlatılabilir mi?
Atatürk’ten geçinenlere bundan daha iyi bir şiirle seslenilebilinir mi?
İş üretenler ile laf üretenlerin farkı bundan daha güzel ortaya konabilir mi?
Öğretmenler öğernme ortamları düzenleyicisi,öğrenme lideri olarak tanımlanan asıl işlerine,okullar “eğitim hizmeti üretmek” olan aslı görevlerine ne zaman dönecekler?
Yorumu ve takdiri size bırakıyorum.
Abdulkadir YÜCE/UEYDER