19 Aralık 2000`de ‘Hayata Dönüş` Operasyonu`nun üzerinden 13 yıl geçmiş olmasına rağmen, katliamın gerçek sorumluları hâlâ yargı önüne çıkarılmadı. 19 Aralık 2000`de yapılan ve savaş görüntüleri eşliğinde yürütülen cezaevi operasyonlarında 32 siyasi mahkûm ve tutuklu öldürüldü. 20 hapishanede eş zamanlı olarak yapılan operasyon Cumhuriyet tarihinin en büyük cezaevi katliamı olarak tarihe geçti.
19-22 Aralık tarihinde yapılan operasyona polis, asker, özel timler ve gardiyanlarla birlikte 10 binden fazla güvenlik görevlisi katılmış, operasyonda 20 bini aşkın gaz bombası kullanılmıştır. Siyasi mahkûm ve tutuklara yönelik olarak doğrudan öldürme amaçlı olarak yapılan operasyonlarda o dönem askeri envanterlerde kayıtlı olmayan silahlar kullanılmış, insanların üzerine atılan kimyasal tozlarla ölmeler yaşanmış, 6 kadın mahkûm ve tutuklu diri diri yakılarak öldürülmüştür.
Bütün bu vahşetin nedeni, her ne kadar "devletin cezaevlerinde hakimiyeti sağlaması" olarak açıklansa da ortaya çıkan sonucun devletin kendi gözetimindeki insanların yaşam hakkını açıkça yok sayması, başka bir ifade ile kendi hukukunu çiğneyerek cinayet işlemesidir. O dönem olduğu gibi günümüzde de sürdürülen cezaevi ve tecrit politikalarının temel amacı, içeride ve dışarıda toplumsal muhalefetin, emek mücadelesinin baskılarla, gözaltı ve tutuklamalarla susturulmak istenmesidir.
Öte yandan "Hayata Dönüş" operasyonu sorumluları hakkında yürütülen soruşturmaların halen somut bir sonuca ulaştırılmaması, toplumun vicdanında "hukuk" ve "adalet" duygusunun büyük ölçüde yok olmasına yol açmıştır.
Bugüne kadar halka ve muhalif güçlere karşı gerçekleştirilen katliam ve cinayetler karşısında susmanın ya da görmezden gelmenin, kimseye yararı olmadığı görülmüştür. Türkiye`de sisteme ve siyasi iktidara muhalif olan herkesin ikinci evi haline gelen cezaevleri koşulları uluslararası insan hakları normlarına uygun hale getirilmelidir.