HUKUKİ DESTEĞE HAZIRIZ!
Kimi siyasi parti ve sendika temsilcileri tarafından başlatılan baskı ve taciz kampanyalarına maruz kalan öğretmen ve öğrencilere her türlü desteği vermeye hazır olduklarını dile getiren DES Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Topal, “İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesinde, Elazığ Kız Meslek Lisesinde başörtüsüyle derse girdiği için sınıfta bırakılmakla tehdit edilen Elif kızımız gibi, Ankara, Balıkesir ve Ayvalıkta başörtülü derse girdiği için kimi yöneticiler tarafından ‘ikna odasına’ alınan, taciz edilen öğretmenlerimiz de dahil olmak üzere tüm başörtüsü mağduru öğretmen ve öğrencilerimizin yanındayız. Eğitim, öğretim, isthdam, eşitlik gibi temel insan haklarına aykırı bir uygulama olarak gördüğümüz başörtüsü yasağının kaldırılması için başta hükümet partisi olmak üzere tüm muhalefet partilerine de çağrıda bulunuyoruz. Anayasa yahut kanun değişikliği istemeyen sadece bir yönetmelik değişikliği gereken bu haksız ve hukuksuz yasağın kaldırılması gerekmektedir” diye konuştu.
BAŞINI ÖRTMEYENLERE DÖNÜK BASKILARA DA KARŞIYIZ
Başörtüsü konusundaki tersi baskılarında karşısında olduklarını söyleyen DES Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Topal, şunları söyledi;
2013 yılındayız ve hâlâ insanların kılığıyla kıyafetiyle, saçıyla sakalıyla uğraşıyoruz. Demokrasiyi içimize sindirmeliyiz, demokrasi ve özgürlüklerden korkmamalıyız.
SORUNUN KÖKENİNDE 28 ŞUBAT SENDROMU VAR!
Başörtüsü etrafında yapılan tartışma, Türkiye’deki özgürlük sorununun boyutlarını çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor. Başörtüsü tartışması, sadece başörtüsü yasağıyla ilgili bir düzenleme yapılmasından ibaret olmadığı bilinmelidir. Türkiye’nin nasıl ve nereye kadar özgürleşeceğinin test edildiği bir alan. Dileriz, Türkiye hem ‘başörtüsü ayıplarından, hem de demokrasiyi ilgilendiren özgürlük ve insan hakları alanındaki tüm ayıplardan bir an önce kurtulur. Türkiye’deki özgürlükler hiyerarşisi aşmaya, temel hak ve özgürlükler konusunda mesafe almaya mecburuz. Mağdur olan herkes kendisi için istediği özgürlüğü başkaları için de talep ettiği zaman özgürlük talepleri kimlik siyasetinin bir aleti olmaktan kurtulacaktır.
Özgürlükten, demokrasi ve insan haklarından yana olan parti ve sendikalara düşen, yasa değişikliğinin uygulanmasına ve yasağın geride kalmasına destek vermektir. Elif ve Furkan öğretmen ile Yıldız Üniversitesi öğrencisi Elif’e dönük linç kampanyasının tetikçilerinin feminizmin popüler formlarını ve tacizcilerin eleştiri yöntemini kullandıklarını görüyoruz.
DEVLET ÖZÜR DİLEMELİ!
Başörtüsü sorununun halen devam etmesinin en önemli nedenlerinden birisi 28 Şubat’ın mağduru olan başörtülü kadınların, hâlâ itibarlarının iade edilmemiş oluşu ve zulüm gören başörtülü kadınlardan devletin halen özür dilememiş olmasıdır. 11 yıllık Ak Parti iktidarında dahi başörtülü kadınların üst düzey devlet bürokrasisinde, mecliste, üniversitelerde, önemli statülerde halen görev alamamış olması bu durumun kanıksanmış olduğunu göstermektedir ki aslında bu durum büyük bir utanç olarak algılanmalıdır.
HÜKÜMET BAŞÖRTÜSÜNÜ SEKÜLERLEŞTİRİYOR!
Ak Parti başörtüsünü evrensel insan hakları kapsamında, ama dinî hakların dışında algılatma politikalarıyla başörtüsünün sekülerleştirilmesine farkına varmadan hizmet etmektedir. Sonuç olarak, öğrenciler için, Anayasanın 42.Maddesinde teminat altına alınan eğitim özgürlüğünün engellenemeyeceği ilkesi ve 2547 Sayılı YÖK Kanunu Ek 17.maddesi karşısında başörtüsü yasağının hukuki dayanaktan yoksun keyfi bir uygulama olduğunu; kamu çalışanları ve kamu hizmeti gören serbest meslek mensupları için de yönetmelik düzeyinde düzenlemeler ile uygulanan başörtüsü yasağının üst hukuk normlarında teminat altına alınan hakların ihlali niteliğinde olduğunu söyleyebiliriz. Hukuki dayanağı bulunmayan bu yasaklar hükümetin yapacağı düzenlemelerle ve en kesin olarak darbe mirası kıyafet yönetmeliğini değiştirerek sorun olmaktan tamamen çıkarılabilir.