Milli Eğitim Bakanlığı`nın hemen her yıl üzerinde değişiklik yaparak, başta öğrenciler olmak üzere, kamuoyunun kafasını tamamen karıştırdığı Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi ile 8. sınıf öğrencileri ilk sınavlarına 28-29 Kasım tarihleri arasında girmişlerdir. Yaklaşık 1 milyon 300 bin 8. sınıf öğrencisi iki gün içinde Türkçe, Fen ve Teknoloji, Matematik, İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük, Yabancı Dil, Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi derslerinden 6 sınava girmiştir. Öğrencilerin sorumlu oldukları derslerin belirleniş biçiminden, sınavda sorulan soruların içeriğine kadar pek çok uygulama, Türkiye`de eğitim sisteminin en çok eleştirilen eşitsizliğe dayalı, adaletsiz ve dayatmalarla dolu iç yüzünü bir kez daha göstermiştir. Kaldı ki SBS`yi "zulüm" olarak görenlerin, SBS yerine 6 ayrı dersten yapılacak sınavları getirmeleri ve böylelikle sınav sayısını artırmaları başlı başına bir skandaldır.
Fen ve Teknoloji Sınavı Ölçme-Değerlendirme Kriterlerine Aykırı Oluşturulmuştur!
MEB`in yayınladığı "2013 – 2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF FEN VE TEKNOLOJİ DERSİ KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ"nde belirtilen takvim doğrultusunda, ortak sınavın yapıldığı tarihe kadar, toplam 28 saat I.ünite konuları, 8 saat ise II.ünite konuları işlenebilmiştir. Ancak hazırlanan sorular bünyesinde 9 adet soru I.ünite konularından, 11 adet soru ise II. Ünite konularından gelmiştir. MEB`in kendi hazırladığı programa göre Sınav tarihine kadar 8 saat işlenmiş II. Ünite konularından daha fazla soru çıkmış olması, ölçme ve değerlendirme kriterlerini alt üst eden bir durum yaratmıştır.
Ayrıca MEB Fen ve Teknoloji Sınavı sorularından bir tanesini "hatalı bilgi oluşumuna neden olduğu" gerekçesiyle iptal etmiştir. Benzer bir iptal Matematik sorularından bir tanesi için daha gelmiştir. Bu durum MEB`in ciddiyetsizliğinin tescili niteliğindedir!
Skandal MEB Pedagojiden Bihaberdir! Kaynaştırma Yoluyla Eğitimlerine Devam Eden Öğrencilerin Sınav Sisteminde YOK Sayılması Kabul Edilemezdir!
Eşitlik sözcüğünün varlığının dahi devletin bekasını dinamitleyen "suçlar" dizgesi kapsamında değerlendirildiği bir dönemde MEB, yaptığı sınavda özel ilgiye ihtiyaç duyan Down sendromu, Otizm, zihinsel engeller gibi sorunları bulunan ve kaynaştırma yoluyla eğitime devam eden öğrencilere yönelik hiçbir önlem almayarak onları açıkça mağdur etmiştir.
Özel eğitim gereksinimi duyan öğrencilere yönelik öğretmenlere Bireysel Eğitim Planları yaptıran MEB, bu öğrencilerin seviyelerine göre ayrı sınav yapılması uygulamasını sürdürürken, kendi yaptığı ortak sınavlarda bu öğrenciler için ayrı sınav yapmamıştır. Kaynaştırma yoluyla eğitimlerine devam eden öğrencilerin aynı sınava tabi tutulup, bu durumdaki öğrencilere fazladan sadece 15 dakikalık süre verilmesi, MEB`in "yoğun tartışmalarının" içinde "kaynayıp gittiğini" göstermektedir.
Örneğin Uşak ilinde yapılan ortak sınavlarda, özel eğitim ve kaynaştırmaya tabi öğrenciler bir fark gözetilmeksizin diğer öğrencilerle aynı sınavlara girmişlerdir. Vala Gedik Eğitim Uygulama Okulu`ndan 15 tane Down, Otizm ve zihinsel engeli bulunan öğrenci bu sınava alınmış ve tüm 8. sınıf öğrencileriyle aynı sınav sorularıyla değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Uşak`ın Banaz ilçesinde gerçekleştirilen bir sınavda ise yine özel eğitim ve kaynaştırmaya tabi öğrencilerden biri sınav salonunda tutulamamış ve salonu terk etmiştir!
Bu durum açıkça göstermiştir ki MEB pedagojiden bihaberdir. Eğitim bilimi ilkeleri yerine kar-zarar hesapları yapan "işletmeci zihniyeti" kendisine temel alan bir Bakanlığın, kendi uyguladığı politikalardan dahi habersiz olması bir skandaldır! Söz konusu skandalın faturası ise yine çocuklarımıza kesilmiştir. Kabul edilemez bu durum karşısında tüm velilerimizi, öğrencilerimizin hakkına sahip çıkmaya çağırıyoruz! Bilinmelidir ki sendikamız, çözüm üretilene kadar bu konunun takipçisi olacaktır!
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Soruları "Tek Din Tek Mezhep" Dayatmasını Gözler Önüne Sermiştir!
MEB söz konusu derslerin hangi "bilimsel kriterler" ve pedagojik ihtiyaçlar üzerinden belirlendiği konusunda hiçbir açıklama yapmadığı gibi, örneğin sosyal bilgiler gibi bir ders yerine, "tek din, tek mezhep"in öğrencilere zorunlu olarak dayatıldığı Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin tercih etmiştir.
Getirilen yeni seçmeli din derslerinin fiilen zorunlu kılınmasıyla birlikte YGS`de 5, LYS`de 8 tane bu ders içeriklerinden soru sorulması sağlanmış ve SBS yerine getirilen sistemle de "Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Dersi"nden soru sorulması sağlanarak bu dersler cazip hale getirilmiş, eğitim programındaki önemi artırılmış ve öğrencilerin "başarası" bu ders içerikleri ile tanımlanmıştır.
Merkezi sınavda sorulan din dersi sorularına bakıldığında, farklı mezhep ve inanca mensup çocuklara tamamı "Sünni mezhebi" ile ilgili ve imam hatip ortaokulu öğrencilerinin seviyesine yönelik olarak hazırlanmış olduğu görülmektedir. Birçok öğrencinin, "İhram nedir?", "Vakfe nedir?", "Sa`y nedir?", "Zekatın farzları nedir?", "Zekat kimlere verilir?", "Beytullah`a yüz sür evladım duası ile ne kastedilmiştir" gibi sorular karşısında bir tepki olarak ortaya attığı "biz imam mıyız?" sorusu ise Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı tarafından yanıtlanmaya muhtaçtır. Ayrıca sorulan sorular içinde, "yağmurun ve karın yağması", "gece ve gündüzün birbirini takip etmesi" gibi olayların "Allah`ın her şeyi bir ölçüye göre yaratması" olarak ifade edilmesi de Türkiye`de eğitimin nereye sürüklenmek istediğini göstermektedir.
MEB tarafından, tüm öğrencilere bir dayatma şeklinde karşımıza çıkan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi ile ilgili olarak sorulan soruların biçimi ve içeriği, Eğitim Sen olarak yıllardır "zorunlu/seçmeli din dersi" uygulaması ile ilgili olarak gündeme getirdiğimiz itirazlarımızın ne kadar haklı olduğunu göstermektedir.
Eşit Yurttaşlık İlkesi "YOK HÜKMÜNDE"!
Öncelikle belirtmek isteriz ki, "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi" ve 4+4+4 ile getirilen diğer seçmeli din dersleri, devletin/AKP`nin "Tek Din, Tek Mezhep" anlayışıyla Türkiye toplumu içindeki farklı inanç gruplarını yok sayarak, kimi zaman yok etmeyi hedefleyerek ya da Alevi çalıştaylarında karşılaştığımız üzere makbulleştirme operasyonlarına maruz bırakarak yürüttüğü ve asıl hedefinde "dindar nesiller" yetiştirme arzusunun olduğu politikaların ürünüdür.
Eğitim sistemini okulöncesi eğitimden itibaren dini referanslarla biçimlendirilmek istendiğine yönelik çok sayıda uygulama saymak mümkündür. Örneğin kamuya ait kreşler birer birer kapatılırken, somut düşünme yetisi bile henüz gelişmeyen 4-6 yaş grubu çocuklara, bazı kreşlerde dini eğitim verilmekte, 4-6 yaş arası çocuklara Kur`an harfleri, dini bilgiler, abdest, zekat, imanın şartı, İslamın şartları "öğretilmeye" çalışılmaktadır. Bir taraftan kreşlerde çocuklara dini eğitim dayatılırken, diğer taraftan öğrencilerin girdiği bütün merkezi sınavlarda din dersi sorularının sorulması, açıkça bir toplum mühendisliği uygulaması olarak dikkat çekmektedir.
İslam`ın bir mezhebinin öğretisinin devlet tarafından herkese dayatılmasına dayanan zorunlu/seçmeli din dersi uygulaması, yurttaşların farklı dini inançlarının devlet nezdinde eşdeğer görülmediğinin en açık kanıtı olagelmiştir. Tüm bunlara ek olarak, bir öğrencinin, ilkokulun başından genel lisenin bitimine kadar en fazla toplam 144 saat Felsefe ve 72 saat Sosyoloji dersi görebilecekken, 1476 saat din dersi görebilmesinin mümkün kılınması fazla söze mahal bırakmamaktadır.
Dolayısıyla dershanelerin kapatılması tartışmalarında malum cemaat lehine "MGK kararlarını yok saydık" diyenler ve iğnenin ucu kendine dokununca "hizmet" diye gürültü koparanların, mesele 4+4+4 düzenlemesi ya da zorunlu/seçmeli din dersleri olduğunda el ele vererek, "dindar nesiller" projesini hayata geçirmek uğruna Türkiye toplumunu oluşturan ve her biri kendinde değerli görülmesi gereken farklı inanç gruplarını nasıl "YOK saydıklarını", dolayısıyla Anayasanın "eşit yurttaşlık ilkesi"ni nasıl "YOK hükmüne" gördüklerini hatırlatmak gerekmektedir.
Eğitim Sen olarak, skandallar abidesi olan bu sınavın ve bu skandallara zemin hazırlayan AKP`nin eğitim politikalarının, çocuklarımızın geleceğini karartmaması için tüm velilerimizi duyarlı olmaya, çocuklarımızın haklarına sahip çıkmaya davet ediyoruz. Sendikamızın bu süreci yakından takip edeceği ve çocuklarımızın bugünü ve yarınları için gerekli adımları atacağından kimsenin şüphesi olmamalıdır! Bu kapsamda Eğitim Sen olarak taleplerimizi bir kez daha vurguluyor, MEB`i sorumluluğa davet ediyoruz!
* Zihinsel engelli öğrencilerimiz, herhangi bir sınava tabi tutulmaksızın istek ve ihtiyaçları doğrultusunda okullara yerleştirilmelidir. Bu nedenle, onlara uygulanan bu sınav geçersiz sayılmalıdır!
* Eğitim sistemi sınav merkezli olmaktan çıkarılmalı ve sınavlar kaldırılmalıdır.
* Eğitimi piyasacı-muhafazakar ve otoriter biçimde düzenleyen 4+4+4 uygulamasına son verilmelidir!
* Eşit yurttaşlık ilkesini ortadan kaldıran zorunlu/seçmeli din dersleri kaldırılmalıdır!
* Eğitim hizmeti kamusal, parasız, bilimsel, laik, nitelikli, anadilinde ve her türlü ayrımcılığın engellendiği bir biçimde yeniden inşa edilmelidir!
EĞİTİM-SEN