Son yıllarda eğitimde yaşananlar med ve cezirlerin ötesinde çoğu zaman tusunami etkisi yaratmış ve birçok insanımızın fiziki olarak olmasa da gelecek ümitlerinin yok olmasına neden olmuştur. Deyimi yerindeyse bir kez battık ya çırpındıkça batıyoruz. Çünkü kimsenin bu işe el atmasını istemiyorlar. Batan batanı kurtarmaya çalışıyor ikisi de daha derinlere doğru yol alıyor, kaybeden Türkiye oluyor.
Efendim malum olduğu üzere Türkiye’nin iki gözde lisesi vardır. Biri İstanbul Erkek lisesi, diğeri Galatasaray lisesi. Bu iki lisemizden birinde Alman diğerinde Fransız vakıflarının etkisi olduğu öteden beri söylenmektedir. Ancak kalite ve tercih sıralamasında her zaman ilk iki sıra bu liselerimizindir. Bunların idarecilerini de bakanlık proje okul kapsamında önerir vakıfların yöneticileri vasıtasıyla da tasvip görürse göreve başlar.
Şimdi bizim MEB benzer bir uygulamayla malum parası olan vakıflar dernekleri hami yaparak protokol sözleşmeleri yapmaktadır. Bundan böyle bu okula maddi yardım yaparım amma okul idaresini de ben seçerim. Bilmem yetkililerimiz biliyor mu Arnavutköy de Örfi Çetinkaya nın yaptırdığı onlarca okul vardır. Yöneticilerini de Örfi Çetinkaya mı atamalıdır acaba!.. Ya da gayri meşru yollarda para kazanan bir başkası ben bu okulun hamisi oldum buraya müdür atayacağım deyip çetenin ele başını atarsa ne olacak!..
Bu sakıncaların yanı sıra Milli Eğitim Bakanlığı özerk alanlar mı icad etmeye başlıyor. Diğer okulları madem model alıyorsunuz o halde onların sistemini neden uygulamıyorsunuz diye sormadan edemiyoruz. Şunu açıkça iddia ediyoruz ki siz hiçbir zaman Galatasaray veya İstanbul Erkek Lisesi düzeyinde olacak eğitim ortamı oluşturamazsınız. Çünkü kiminiz takıntılarınızdan kurtulmuş değilsiniz. Sizin tek derdiniz var Türkiye yi düşündüğümüz gibi nasıl eviririz diye. Bu yüzden pozitif düşünmek ve rasyonalizm sizin için hava cıvadır.
Biz her okula girip çıkıyor ve oralarda olup bitenleri bizzat yerinde gözlemliyoruz. Malum bakanlığın protokol yaptığı birçok vakıf ve dernek vardır. Bu vakıfların çoğu eğitim adı altında ne yazık ki eski alışkanlıklarını terk etmiş değiller. Ya cumhuriyete ya da onun kurucu iradesine saldırı içerisinde olan kitapları ve yazarlarını okullara götürüp eğitim adı altında düşmanlık ve nefret ekiyorlar. Daha geçen hafta bir okulda Muhammed İkbal adlı kitabı bize gösteren okulun öğretmeni bunun bakanlığımızca ve yönetenlerimizce pek makbul sayılan bir vakfın projesi kapsamında okula gönderildiğini söyledi. Kitapta Cumhuriyeti ve onun kurucu iradesini aşağılayan pek çok ibare gördük. Elbette herkes aynı değildir. Ancak bu anlayışta olan birilerinin proje okullarına hakim olması bu ülkeye pozitif değer ya da katma değer katmak için değildir. Yalnızca bir kale daha elde etme gayretidir.
Tabiri caizse eğitime fiil ordularının tarlaya girişi gibi girdiniz ve bütün hasatları ayaklarınızın altında ezdiniz. Türkiye nin en az yetmiş yıllık tecrübesini ve denemelerini bir anda yerle bir ettiniz. Ne yazık ki yerine koymaya çalıştıklarınız da tutmadı onları da değiştirmek zorunda kaldınız ancak hiç uslanmadınız. Hala işin ehline verilmemesi için diretiyorsunuz, hala saplandığınız bataklıkta size uzanan ele samimiyetle sarılıp buradan çıkmaya yeltenmiyorsunuz.
Üç kuruş yardım edip okul yönetiminde söz hakkı sahibi olmak akla ziyan bir şeydir.Tek kelimeyle yazık ediyorsunuz!..
Remzi ÖZMEN
Türk Eğitim-Sen İstanbul 8’Nolu Şube Başkanı
Kamu-Sen İstabul İl Başkanı