Sendikalı olmak kendini doğru ifade etmekten geçer. Kimi sendikalar kendilerini ifade etmeye çalışmak yerine, başkalarını aşağılamak, iftira etmek gibi eylemlere yöneliyorlar. Bunu da asılsız beyanlarla yapıyorlar.
Toç Bir-Sen olarak bizler, bir eleştiri getireceksek, amacımız her zaman; tabiri caizse, üzüm yemek olmuş, bağcıyı dövmeye yanaşmamışızdır. Bu niyetle etrafta gördüğümüz eleştirilere önemle yaklaştık.
Ancak gördük ki; TÜRKleri TARIMla uğraşan değil, ORMAN kaçkını bir yabani gibi gösteren SENdikalar asılsız iddialarla, içi boş ithamlarla, bağırıp çağırmalarla, karşı tarafı ezmeye çalışarak yükseleceğini zanneden aciz ve zavallı tutumlarla, hele ki bir topluluğu temsil eden bir genel başkana hiç yakışmayan beyanlarda bulunmakta ve bu davranışlarını sürdürmektedirler.
Kȃle alıp, tarafımızca açıklama yapıldığında ise bırakın olayı anlamayı içeriğin hesabını kitabını dahi yapmaktan aciz oldukları için, suyu bulandırmaya çalışarak, “satmak, almak ” gibi ucuz kelimelerle karşı tarafa, güya zarar vereceklerini sanarak kendilerini yücelteceklerini düşünüyorlar.
Çoğunlukla kulak ardı ettiğimiz bu durumlar son dönemde haddini aşmış ve bizi, MEMUR-SEN'i, Toç Bir-Sen'i tercih eden, artık, üyemiz olan memur arkadaşlarımıza hakarete vardıran açıklamalar ve haberler boyutuna çekilmiştir.
Eğer, kimilerinin örnek aldıkları konu Türklükse; şanlı tarihimize baktığımızda, orta asyadaki kurultaylarda, her daim Hakan ve Hatun yanyana durmuş ve devlet yönetimde beraber karar almışlardır. Buradan da anlaşılacağı üzere Türklerde zaten asırlar öncesinde kadın-erkek hak eşitliği söz konusudur.
Ancak, malesef günümüzde Türklük adını kullanmak isteyenler yaptıkları açıklamalarda kutsalımız olan, annemiz, kardeşimiz, kızımız, eşimiz yani kadınlarımızı, başka sendikayı tercih edenleri aşağılamak için kullanıyorlar.
Evet, biz biliyoruz ki; bırakın Türklerdeki Hakan-Hatun eşitliğini, kadın kolları başkanlığı hariç, 81 ilin birtanesinde bile il temsilcisi olarak kadını seçmeyen bir sendika keşke kadınlarımızı hakaret sözcüğü olarak hiç kullanmasaydı.
Üstüne üstlük mısralarında didaktik “ahlak” telkinlerinde bulunan “gönül kırmamak” konusuna ayrı bir önem veren halk şairimiz Yunus Emre'yi bile hakaret etmek için kullanmaya çalışan bu yapıya, yine Yunus Emre'nin, en çarpıcı mısralarından biri olan “Yaradılanı hoş gör / Yaradan'dan ötürü” felsefesini biz sendikamız olarak benimsediğimiz için yine bu olgunlukla yaklaşmayı kendi duruşumuz ve olgunluğumuz için uygun görüyoruz.
Yunus Emre'ye göre insanlar, din, mezhep, ırk, millet, renk, mevki, sınıf farkı gözetilmeksizin sevilmeyi hak etmektedirler. Madem ki insanoğlu ruh yönüyle Allah'tan gelmektedir; öyleyse insanlar hiçbir şekilde birbirlerinden bu anlamda ayrılamazlar.
Biz de bu manada tüm üyelerimizi her türlü farklılıklarıyla benimsedik ve sendikamızı bir aile gibi gördük.
MEMUR-SEN'e, Toç Bir-Sen'e, yani ailemize katılmış üyelerimizin bu felsefeyle yaklaşarak bu ithamları bizler gibi kulak ardı etmelerini umuyoruz.
Saygılarımızla…
Kocaeli Toç Bir-Sen İl Temcilciliği