TTB Üzerinden Eğitim Sendikalarına Bakış

Son zamanlarda bir tartışmadır gidiyor.

Tartışmaların çıktığı  yer,  Türk  Tabipleri Birliğinin ‘Afrin Operasonu’na ilişkin  yapmış olduğu bir açıklamadır.

Dileyen,  bu açıklamaya katılır;  dileyen ise  katılmaz.

Elbette herkesin böyle bir özgürlüğü ve hakkı,  mevcut  anayasa  çerçevesinde  düşünürsek bulunmaktadır.

Bu  tartışmalarda dikkatimi çeken,  bu meslek örgütlenmesinin ismindeki   ‘Türk’ kelimesinin çıkarılıp çıkarılmaması  ile ilgili olan mevzudur.

An itibariyle bu mevzu, mevzuatta yapılacak bir düzenlemeye havale edilmiş görülüyor.

Bu tartışmaların yarattığı  kısır döngü  ve kayıkçı kavgaları içinde sormak isteriz:

‘Söz konusu vatansa...’’ bu tartışma konuları  neden teferruat olmuyor da asıl meseleymiş gibi bir anlamayı ve algılamayı yaratıyor?

Mehmetçik,  canını dişine takmış   ve  namlunun  ucuna koymuş iken niçin bir meslek örgütlenmesinin ismindeki ‘Türk’ün,  o meslek örgütünün yönetim yapısına layık olup olmadığına takılıp kalıyoruz?

Ve  neden  kendi meşrebimize - fikrimize  uygun bir şekilde-esasta,  tamamen  kendi penceremizden   ‘Türk’  ön adına    layık olma ve onu  hak etme kriterleri koyuyoruz?

Türk’ü niçin tek biçim (standart)  haline getirmeye çalışıyoruz?

Bundan yıllar yıllar önce  ‘Türk Bayrağı’ ismindeki ‘Türk’e,  bazı tabelalardaki ‘T.C.’ ibarelerine takılan kimselere de tanıklık etmiştik. Ve gerçekten o zamanlar  üzülmüştük. Zira bu gibi tartışma konuları boşunadır, kesinlikle ama kesinlikle  hiçbir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşına da  bir yarar sağlamaz. Aksine, sözcüklere takılarak aramızı açarız, birbirimizden uzaklaşırız, birbirimizi baskılarız, aramızdaki iletişimi de sağlıklı hale getiremeyiz. Bilmeliyiz ki bu dünya asla ama asla tek tip olmayacak, döndüğü sürece farklılıklar hep var olacak. Bunu herkesin,  hele hele Allah’a inanan bizlerin kabullenmesi lazım. Bunu zorlama, Allah’ın işleyen  kanunlarını idrak edememeden, o kanunların bilincine varamamadan ileri gelir.

Hal böyle iken o zaman neden bu tartışmalar devamlı körüklenir ve gündemde tutulur? Anlamak mümkün değil.

Her neyse buradan şuraya geleceğim, bence asıl önemli olan nokta burasıdır!..

Burası eğitim camiasını da yakından  ilgilendiriyor.

Türk Tabipleri Birliği, malumunuz doktorların örgütlendiği bir meslek kuruluşu. Türkiye Barolar Birliği ise avukatların...

Diyor ki meslek kuruluşları ile ilgili düzenleme yapılması isteyen kardeşlerimiz:

‘Bu meslek kuruluşları,   bir görüşün  baskısı-tahakkümü altında milleti yansıtmıyor. Ve bu meslek kuruluşları bir görüşün hakimiyeti altındalar,  hep  onların  sözü  geçmekte.  Bu cihette oligarşik-totaliter  yapılar bunlar  yani. Avukatlar ve doktorlar  bu meslek kuruluşlarına  üye olmak zorundalar mesela.’

Bu genel  görüşe katılıyorum, çok doğru.

Bu bağlamda  tam da bu noktadan  hareket ederek  hak ve adalet gözlüğü ile  tarafsız bir biçimde  şunları  lüften bir düşünelim:

Öğretmenlerin örgütlendiği meslek örgütleri  olan sendikalara bir bakalım.

Evet,  bakalım lütfen!

Pekala neler görüyoruz:

BİR SENDİKANIN öğretmenler ve okul yöneticileri üzerinde kurduğu baskıyı, zulmü, tahakkümü... 

Sonra BİR sendikanın  okul müdürlüğü kadrolarındaki hakimiyetini, sultasını...

Daha sonra eğitim alanında  oligarşik-totaliter hallerini...

TEK SÖZ SAHİBİ OLMA KEYFİYETİNİ, O SENDİKAL ALANDA  TEK-BİR OLMA HOYRATLIĞINI VE ACIMAZSIZLIĞINI, BUNUN İÇİN HER YOLU MÜBAH SAYIŞINI...

‘BİZDEN OLAN-BİZDEN OLMAYAN’ AYRIMI İLE CAMİAYI BÖLMESİNİ...

SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENİN KADROLU ÖĞRETMEN-KADROLU ÖĞRETMENİN İSE OKUL  MÜDÜRÜ  OLMAK İÇİN O MESLEK KURULUŞUNA (SENDİKİYA)  ÜYE OLMA ZORUNLULUĞUNU, BU BAKIMDAN  BARIŞ-HUZUR ORTAMINI KIRICI-YIKICI BİR BİÇİMDE  BOZUŞUNU...

Bu gördüklerimiz, üzüntümüzü katmerliyor.

Bu gördüklerimiz, canımızı yakıyor.

Bu gördüklerimiz, haksızlıkların-adaletsizliklerin-mağduriyetlerin karşısında bir yürekli sesi bekliyor.

Gördüklerimiz;  alanlarında sulta(n) kesilen, saltanatını kuran, tekel olan sivil örgütlenmelere bayrak açan eller bekliyor.

Sayın yetkililer ve ilgililer!

Bu mesleki (öğretmen) örgütlenme alanına da bakar mısınız?

Ve gördüklerimizi görüyor musunuz?

Ahlaki değerleri, mesleki ilkeleri çiğneyerek sendikacılık yapanlar,  Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde  sendikacılık  yapmayı hak ediyorlar mı sizce?

Bu alanda da  ahlaki  ve milli  değerlerimiz   ile hülasa milletimizin  ve  Türkiye Cumhuriyeti devletimizin  nitelikleri-değerleri-yapısıyla   örtüşmeyen durumlar ve haller hiç yok mu, bunlara müdahale edilmeyecek mi?

EL ELE VERELİM,  İSİMLERİNİ  DEĞİL,  BİZZAT KENİLERİNİ MİLLETİMİZİN HAYATINDAN  ÇIKARALIM...

ADİL, HAKKANİYETLİ, ÇİFTE STANDARTA MAHAL VERMEDEN   VE DOĞRU BİR ŞEKİLDE YAPALIM BUNU... 

VE  YAPANLARI, TEBRİK EDELİM!

NOT:  MESLEKİ ÖRGÜTLENME ALANLARINDA,  İNSANLARI BASKILAYARAK VE ZORLAYARAK  KENDİLERİNE MECBUR BIRAKANLARA,  BİR TEK OLMAYA (TEKELLEŞME)  ÇALIŞANLARA HER ZAMAN  VE HER YERDE  KARŞIYIZ...

TAVRIMIZ HER ZAMAN VE HER YERDE BU OLMAZSA BUGÜN  BİR’İ GİDER, YARIN  BİR’İ GELİR... BENDEN  SÖYLEMESİ!...

Saygılar...

Yusuf SEVİNGEN

İlk yorum yazan siz olun

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Sendikalar Haberleri