Türk Eğitim-Sen'den ''Danışman Öğretmen Seçimi'' Eleştirisi

Türk Eğitim-Sen Genel Merkez Yöneticileri, Genel Mevzuat ve Toplu Sözleşme Sekreteri M. Yaşar Şahindoğan ve Genel Dış İlişkiler ve Basın Sekreteri Sami Özdemir, 24.02.2016 tarihinde Uşak Şube’nin düzenlediği il istişare toplantısına katıldı.

 Toplantıya Uşak Şube Başkanı Ahmet Gürten, ilksan Genel Başkanı Tuncer Yılmaz, Uşak Şube Yönetim Kurulu üyeleri, Kadın Kolları Temsilcileri ve İşyeri Temsilcileri katıldı.

Toplantıda bir konuşma yapan Genel Dış İlişkiler ve Basın Sekreteri Sami Özdemir şunları kaydetti: “Bugün hem kamu çalışanlarının hem de Türk milletinin yaşadığı sıkıntılar hepimizin yüreğinin parçalıyor. Ankara’nın kalbinde bombalar patladı. Tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. 13 yıllık AKP iktidarı döneminde bu millet resmen uyutuldu. Nasıl mı? Gündeme başka konular getirildi, insanların ilgisi başka yönlere kaydırıldı. Bizleri uyutmaya çalışırlarken, aslında bu milletin geleceği ile oynandı. Bugün Güneydoğu’da yaşadığımız olayların sebebi bizler miyiz? Asla değiliz. Adına çözüm süreci dedikleri ancak çözümle ilgisi olmayan süreçte, ‘analar ağlamasın’ denilirken; terör örgütü, asfaltlara bombalar döşedi, PKK’nın şehir yapılanmaları ortaya çıktı. Bu milleti Oslo’da, Habur’da kandırdılar. Bakınız; Irak ve Suriye’nin yaşadığı olayları hepimiz görüyoruz. Herkes bilmelidir ki; eğer bir milletin vatanı yoksa, o milletin şerefi de yoktur. Bizim gideceğimiz başka bir devlet yok. Bize bizden başka da dost yok.”
Kamu çalışanları arasındaki iş barışının da bozulduğunu kaydeden Özdemir, “ Çalışanların kendi içlerinde kin ve nefretle birbirlerine baktığını hepimiz görüyoruz. Sebebi de yandaş sendikadır. Bu yandaş yapı, devletin bütün kadrolarına girdi. Liyakat sahibi olmayan, meslekte tecrübesi olmayan insanlar sırf yandaş oldukları için makamlara getirildi. Devletin her kademesinde bu ülkeye hizmet edecek beyinler görevden alınmış, yerlerine yandaşlar getirilmiştir. Bunlar yüzünden devletin her kurumu yaz-boz tahtasına dönüşmüştür. Sırf yandaş olmadığı için makamlarından alınan insanların hakkını nasıl ödeyeceksiniz? Bu kul hakkına girmiyor mu? Bu yapılanlar, insanların evine götüreceği rızkı çalmakla eş değerdir. Unutmayınız ki; Yüce Rabbimiz ‘Bana her şey gel ama kul hakkı ile gelme’ der” diye konuştu.
Türk Eğitim-Sen’in her alanda etkili bir sendika olduğunu kaydeden Özdemir sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye Kamu-Sen olarak biz sözde sendikacılık değil, özde sendikacılık yapıyoruz. Biz her platformda mücadele veriyoruz. Çünkü Atatürk’ün  kurduğu Cumhuriyeti, bayrağımızı, ezanımızı, dilimizi, dinimizi savunmak bizim en büyük görevimizdir.”
İlksan seçimlerine de değinen Özdemir, şunları kaydetti: “1996 yılından bu yana Türk Eğitim-Sen delegeleri İlksan’ı yönetiyor. İlksan yönetimi borçla aldığı bu kurumu, bugün ekonomik yönden belli bir seviyeye getirdi. Mevcut İlksan yönetimi seçimleri kaybederse, İlksan’ın kimlerin eline geçeceği hepimiz biliyoruz. Bu nedenle 9 Nisan’da yapılacak İlksan seçimlerinde karşımıza rakip çıksın veya çıkmasın tüm Türkiye’de olduğu gibi Uşak’ta da iyi bir sonuç almak istiyoruz. Peki neden rakip çıkaramıyorlar? Çünkü cesaret edemiyorlar. Özünde kendi üyeleri olmuş olsa, o seçime de katılırlar. Bunlar sadece korku ile insanları üye yaptıkları için o sandıklarda onlara oy vermiyorlar.”
Bir konuşma yapan Genel Mevzuat ve Toplu Sözleşme Sekreteri M. Yaşar Şahindoğan da ülkemizin ve kamu çalışanlarının zor zamanlar yaşadığını belirterek, şöyle konuştu: “Ülkemiz belki de Cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar bölücülük tehlikesi ile karşı karşıyadır. Arık bölücülük, birilerinin fantezisi olmaktan çıkmış, doğrudan doğruya silahlı eylem ortaya koyan ve bu silahlı eylemlerine kitlesel destek bulabilen bir yapıya bürünmüştür. Tabi bu süreç içinde Türkiye’yi yöneten iktidar sahiplerinin büyük gaflet ve veballeri var. Terörle müzakere değil, mücadele edileceğini küçük bir çocuk dahi bilirken, bu gerçeği bazıları anlayamadı. Adına çözüm süreci dedikleri süreçte terör iyice azgınlaştı. Hiçbir kural tanımayacak şekilde üniversitelerimiz de dahil olmak üzere her yere yerleşti ve buralarda yerleşik bir yapı haline geldi. Bu yapıyı seyredenler ve bu yapının oluşmasına sebep olanlar güya terör örgütü ile mücadele ediyor. Biz her zaman terörle mücadelen yanayız, terörle mücadele adına ne yapılırsa yapılsın kayıtsız şartsız destekleriz. Ancak bu mücadelede samimi olunmalıdır. Terörün tüm kaynaklarını kurutmaya yönelik birtakım çalışmalar yapılmalıdır. Sadece terörist öldürmek yerine, bunlara parasal kaynak sağlayanlar, şehir yapılanmaları ile mücadele edilmelidir. Bunun dışında bataklıkta sinek avlıyor gibi yapılan mücadele bizim ülkemizi sıkıntıdan kurtarmaz. Terörün Meclis’teki uzantıları dahil, gereken herkese hak ettiği dersi verin. İnşallah ülkemiz kısa sürede bu badiren kurtulur.”
Türk Eğitim-Sen’in ülkenin sorunları ile ilgili sağlıklı ve doğru tespitler ortaya koyan bir sivil toplum kuruluşu olduğunu bildiren Şahindoğan, “İnsanların makam, mevki için her türlü manevrayı yaptığı, kendilerini bir koltuğa sattığı bir dönemde Türk Eğitim-Sen üyeleri olarak sizler, kimseye ‘eyvallah’ demeyerek, dik ve onurlu durmayı tercih ettiniz. Biz hiçbir üyemize makam, mevki vaat etmedik. Sadece bizler dik ve onurlu duracağımızı vaat ettik. Birileri de bu ülkede hakkı ve doğruları temsil etmelidir. Herkes haksızlığın hukuksuzluğun yanında olamaz. Birilerinin de ahlakı, erdemi güzel şeyleri temsil etmesi gerekir. Bizler bunları temsil eden bir kitleyiz” dedi.
Şahindoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu iktidar, 13 yıldır kamu çalışanlarına çok zulmetti. İnsanların hak ettiği birtakım makamlar göz göre göre hiçbir insani ve İslami kaygı duyulmadan ellerinden alındı. Kendi okulunu, kurumunu başarıdan başarıya koşturan yöneticilerimizin sırf bunların elini eteğini öpmedi diye görevlerine son verildi. Onların yerine hiçbir özelliği olmayan, ehliyetsiz insanlara okullar ve bu ülkenin eğitimi teslim edildi. Uzun vadede ülke eğitiminin nasıl dibe vurulacağını hepimiz göreceğiz. Eğer bu ülkede hala biraz eğitim varsa, bu inanın ki, gerçekten kaliteli, işini fedakârca yapan Türk Eğitim-Sen üyesi arkadaşlarımızın sayesindedir. Yandaşların yönetici olmaktaki maksatları neydi? Yönetici olup derse girmemek ya da ek ders ücretini daha fazla almaktı. Hiçbirinin ‘Eğitime biraz katkıda bulunayım, okulumun seviyesini yükselteyim’ gibi bir düşüncesi olduğuna inanmıyorum. Tamamen menfaatlerle olaylara yaklaşan bir kitle okulları yönetmektedir ve böyle kişilerden de bu ülkeye asla bir fayda gelmez.”
Yönetici atama sürecinde çok haksızlıklar yaşandığını söyleyen Şahindoğan, “Bu haksızlıklarla ilgili de hukuki mücadeleyi sonuna kadar yapıyoruz, bundan sonra da yapacağız. Hiç kimse meydanı boş zannetmesin. Hiç kimse bizim arkadaşlarımızın haklarının ellerinden alıp, bunu zimmetine geçireceğini ve bu hakkın üstüne oturacağını düşünmesin. Türk Eğitim-Sen var olduğu sürece bu mücadele devam edecektir. Belki çok dava açacağız ama sonunda mutlak haklı olduğumuz için bizler başarılı olacağız” diye konuştu.
Aday öğretmenlik sürecinde yaşananlara da dikkat çeken Şahindoğan, şunları kaydetti: “Bilindiği gibi aday öğretmenler önce bir performans değerlendirmesine tabi tutuluyor, daha sonra yazılı sınava ve devamında başarılı olmaları halinde mülakata alınarak stajyerliği kaldırılıyor. Bu süreçte özellikle stajyerlik performans değerlendirmesinde danışman öğretmen görevlendiriliyor. Danışman öğretmen seçme sürecini yaşadık. Gerçekten aklın ve mantığın almayacağı bir süreçti. Bakanlığın el altından gönderdiği bir yazı ve bu yazının bir çok okula duyurulmadan, el altından oluşturulan listeler ile danışman öğretmenlerin seçildiği ve komediyi andıran bir süreç izledik. Bakanlık yazısında belli kriterler getirmişti. ‘Bu kriterlere sahip olan insanları danışman öğretmen olarak görevlendirin’ diyordu. Bürokrasinin düzgün işlediği bir ülkede bu yazının tüm çalışanlara tebliğ edilmesi o şartları taşıyanların da istekli olanları müracaat ederek bu görevlendirmenin yapılması gerekirdi. Ama Türkiye’de böyle olmadı. El altından danışman öğretmen görevlendirmeleri yaptılar. Bunu neden yaptılar? Çünkü performans değerlendirmesinde etkili olacağı için aday öğretmeni belki sendika seçimi noktasında baskı altına almanın bir aracı olarak gördüler. Bu sürece Türk Eğitim-Sen Genel Merkezi olarak, biz müdahil olduk. Milli Eğitim Bakanlığı’na bir müracaatta bulunduk. Danışman öğretmen görevlendirme sürecinin yanlış işlediğini, bunun el altından yapıldığını, şartları taşımayanların danışman öğretmen olarak görevlendirildiğini, bunun yanında danışman öğretmen olabilecek özellikteki kişilerin de haberi olmadığını söyledik. Bu müracaatımız üzerine Bakanlık, Genel Merkezimize bir yazı gönderdi. Hatta bunu da tüm kamuoyuyla paylaştık. Bakanlık; danışman öğretmenlik sürecinin bitmiş bir süreç olmadığını, bu sürecin devam ettiğini söyleyerek, danışman öğretmen olarak görevlendirilmek isteyenlerin görevlendirileceğini ifade etmişler. Ama Bakanlığın verdiği bu cevabın ucu çok açıktır. Bakanlığın bu cevabı da, son dönemlerde vermiş olduğu tüm cevaplar gibi çeşitli kelime oyunlarının arkasına sığınılmıştır Biz Genel Merkez olarak danışman öğretmenlik sürecinin sıkı takipçisi olacağız. Bu süreci keyfi olarak yürütmelerine müsaade etmeyeceğiz ve bu anlamda hukuki süreç de dahil ne gerekiyorsa, sonuna kadar yapacağız.” 

İlk yorum yazan siz olun

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Sendikalar Haberleri