İnsan, Konuşsun!

İnsan, konuşan bir varlıktır.

Konuşarak kendisini ortaya koyabilir.

 

Konuşmasına izin verilmediğinde tıkandıkça tıkanır.

 

Dili bir sağa bir sola döner durur. Tatlı rüyalara dalamayan birinin yatakta dönmesi gibi...

 

Döndükçe dili dolanır.

 

Dili dolanmış biri dilini düğümlemiştir.

 

Dil, kördüğümdür pekala.

 

Kördüğüm birini çöz çözebilirsen...

 

Çözemezsin.

 

Gördüğün o değildir, gördüğün -mış gibiyi huy edinmiş bir varlıktır.

 

Bu varlığının içinde yok olmuştur aslında.

 

Sanki dudakları tıkaç oluvermiştir.

 

Pekala bu kişi ağzını açarsa?

 

İşte ağzını açtığında patlayan ve dağılmış hallerine şahitlik edersiniz.

 

Patlayan ve dağılmış halleriyle ortaya çıkardığı kendisidir aslında.

 

Ne yazık ki konuşma özgürlüğünü alan tıkaçlar yüzünden ikiyüzlü olmuştur.

 

İkiyüzlü yanını bütün görmüşsündür ama şimdi gerçek yüzünü dağılmış ve patlamış görmektesin.

 

Ne acı değil mi?

 

Zorluyoruz insanı, fazlasıyla zorluyoruz.

 

Bu, budur; şu, şudur ile kesilen ahkamlar üstünde baskılayarak yaşamaya...

 

Tüm bu anlattıklarım bağlamında ifade etmeliyim ki insanı susturmamak lazım.

 

Hatta konuşturmanın; içini dökebileceği alanları, ortamları, fırsatları ve olanakları sunabilmenin yollarına kafa yormak icap ediyor.

 

Bırakalım kendisi olmaya yeltensin.

 

Kendisi olursa mutlu olacağını bir idrak etsek işte o an vazgeçeriz kendimizden yüzlerce, binlerce hatta milyonlarca insan yaratmaya...

 

Hem kafasına vurup hem de konuş bakalım derseniz oradan ancak dilin kemikleşmiş sözleri çıkar.

 

Bunu da unutmamalıyız.

 

Halbuki bazen dilin kemiği de olmamalı.

 

İnsan, bunalımları ve daralmışlıkları yaşadığı şu 3 günlük dünyada buna gereksinim duyar.

 

Ne demiş Cahit Zarifoğlu: ‘‘Keşke vaktiyle, saçma da olsa iki laf etseymişim; susunca yok oluyormuş insan, çok sonra öğrendim.’’

 

Pekala saçmalamamıza izin veriliyor mu okullarda mesela?

 

Neredeee!

 

Önünüze gerim gerim gerinen sınavları koyup 3 ya da 4 yanlışın 1 doğruyu götüren sopalarını gösteriyorlar.

 

Yanlış yapmaya, saçmalamaya imkan ve fırsat verilmiyor.

 

Yanlış yaparsanız hayat trenini kaçırdığınıza inandırılıyorsunuz.

 

Siz de doğal olarak yavaş yavaş yelkenleri suya indiriyor.

 

Hiç ufka açılmayı göze almıyor, kurulu düzende kavrulup gidiyorsunuz.

 

Artık sessiz bir gemisiniz... Rıhtımlarda kök salmış sessiz bir gemi...

 

Bebek merakınız, bebek gözü pekliğiniz bir de bakmışsınız ki gerim gerim gerinen sınavların altında pestili çıkmış.

 

Sonra insani yanlarınızın yerini ideolojik, inançsal yanlarınız almış.

 

Sonra bakış açınız buna göre baş göstermiş.

 

Sonra birbirimizin insani yanlarını es geçip ideolojik yanlarına esip gürlemeye başlamışız.

 

Nefret yüklüyüz.

 

İntikam ile gözlerimiz dönmüş, neredeyse yerinden fırlayacak.

 

O zaman iki öğüt ile yazıyı kapatalım:

 

1- Bol bol yanlış yap!

2- Bol bol insanın insani taraflarına bak!

 

Saygılarımla...

 

 

Yusuf SEVİNGEN

 

İlk yorum yazan siz olun

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Sonhaberler Haberleri