Ülkemizde yıllardır sorun haline gelen eş durumu tayinlerinin çözümü için çok pratik ve o kadar da radikal bir çözüm önerim var. Bu problemi 25 yıldır mesleğin içinde olan bir eğitimci olarak dost meclislerinde her zaman dillendirdim. Ancak sorunun dost meclislerinde konuşarak çözüme kavuşmayacağı da ortada…
1994 yılında mesleğe girdim. 2003 yılından bu yana da idareci olarak eğitim yöneticisi olarak hizmet ediyorum. Tüm meslek yaşantım boyunca özür grubu atamaları sorun oldu eğitim sistemimizde. Artık meslek hayatımızın sonuna yaklaşırken çorbada bizim de tuzumuz bulunmalı kaygısı ile bu soruna çözüm önerimi dile getirme ihtiyacı hissettim.
Çok üzülerek ifade etmeliyim ki bizim başta eş durumu atamalarımızda sistem problemimiz mevcut. İdarecilik dönemimde inanır mısınız bizi de en fazla huzursuz eden sene ortasındaki atamalar.
Atamalar konusunda idarenin uygulamasını eleştirmek ya da övmek maksadıyla söylemiyorum. Sistemin uygulayıcısı konumunda karşılaştığımız sorunları ifade etmek istiyorum. Aşağıda da çözüm önerimi net bir şekilde ifade edeceğim. O zaman lafı uzatmaya gerek yok. Alın size radikal ve kökten çözüm önerim.
Anayasa mevzuatı gereği aile çok büyük bir öneme sahip. Ailenin bütünlüğü de bunun ön şartı. Onun için zaten idare de aileyi bir arada tutmanın yollarını aradığı için sık sık eş durumu tayini yapma ihtiyacı hissediyor. Bu ihtiyacı karşılamak maksadıyla çıktığında il merkezinde çalışan branş öğretmeni eşin yanına tayin isteyen eş sınıf öğretmenini 50 km mesafedeki bir okulda boşluk var diyerek oraya atıyor. Öğretmenimiz de “Aman o kadar olsun, birkaç yıl oraya gider gelirim diyor ve o yerleşim yerine gidiyor. Öğretmenimiz geldi diye idare seviniyor ve derin bir oh çekiyor ki, ikinci hafta tekrar atama yapılıyor ve bir haftalık hayırlı olsun dahi diyemediğimiz öğretmenimiz de müracaat ediyor, 40 km mesafedeki bir okula geçiyor. Oh erdi muradına. On kilometre on kilometredir tabi. En tabi hakkıdır ve hakkını kullanıyor. Öğretmenimiz hakkını kullanıyor ama bizim okul yolgeçen hanı. Duygular karışık. Yerine biri ya gelir ya gelmez. Geldi diyelim. Sınıfta öğrencisi olan veliler isyanda. “Kardeşim Üç ayda üç tane öğretmen değişirse benim öğrencimin hali ne olacak?” Veli haklı. İdare “Sayın velim, bizden kaynaklı bir durum değil, Ankara’nın kararı. Biz uygulamakla mükellefiz.” İdare haklı. Ankara Anayasa hükmü gereği ne mebpersonel.com kadar çok aileyi aynı il ve ilçe içinde tutabilirim derdinde. Ankara zaden haklı. Nasreddin hocanın işinden, “Kardeşim, o haklı bu haklı haksız kim?” Valla sizde haklısınız.
Gelelim çözüme. Öğretmenler bağlamında yazıyorum. Öğretmenimin eşi hakim, savcı mı…. Öğretmenim hakim savcı eşe tabi. Öğretmenimin eşi öğretmen mi öğretmenim bayan öğretmene tabi, Öğretmenimin eşi subay asker mi öğretmenim subay askere tabi. Öğretmenimin eşi astsubay, uzman erbaş mı astsubay ve uzman erbaş öğretmenime tabi. Öğretmenimin eşi tapuda, nüfusta, müftülükte belediye de amir ise amire memur ise memur öğretmenime tabi. Bu tabiiyeti yasa koyucular oluşturdular mı kardeşim, oluşturdular. Kim kime tabi belli. Küçük bir ince ayar da gerekli. Tüm memurların atamaları yaz tatilinde yapılacak.
Yukarıda sistem oluşturuldu. Sistemin oluşumundan sonra çözüm çok basit: ” Atamalar aile bütünlüğü esasına göre yapılır. Ast memur üst memuru takip eder.” Efendim öğretmenimin üst memurun gittiği yerde dersi yok. Norm fazlası olarak alınır. Gittiği yerde norm içine girerse girer. Efendim öğretmenin sınıfı var diye atadık ama ast memurun orada ilçe teşkilatı yok. İlçe emrinde çalışır. Üç sene, beş sene norm fazlası açıkta bekleyenler oluşur, sonra sistem oturur. Ömürlük bir durum oluşur. Eğitim sistemimiz de bu eş durumu keşmekeşinden kurtulur. Öyleyse ne imiş; Eşi çalışan memur beraber atanır. 19.02.2020 Adem KAVAL