Özetle konu tam bir kısır döngüye dönüşmüş durumdadır. Çünkü gerek bakanlığın kafasındaki çözüm formülleriyle gerekse kılavuz konumundaki sendikanın yanlı tutumuyla bu konunun artık çözülemeyeceği kesinleşmiştir. Hatta ve hatta çözülmek bir yana her geçen gün daha da sarmal hale geldiği görülmektedir. İsterseniz neden bu konunun çözülemeyeceğini şu anki formülleri masaya yatırarak birlikte analiz edelim:
1. Bir sendikanın kılavuzluğunda % 50 yazılı % 50 mülakat formülüyle yeniden atama yapılmaya çalışıldığı ne yazık ki bakanlıktan, yani resmi ağızlardan bile önce taraf olan bir sendikanın açıklamasıyla bomba gibi düştü eğitim camiasına… Ancak ne yazık ki çalışılmamış bir konu olduğu, ben yaparım olur mantığını yansıttığı, mevcut atanmış olanları koruma refleksini içinde barındırdığı ve nihayet deyim yerindeyse “çıkmaz sokak” ya da “kısır döngü” olduğu bu konuyu takip edenlerin gözünden kaçmamıştır. Hem nasıl olsa yanlış hesap yargıdan doğru 360 derece dönüp kısır döngünün gereği olarak aynı noktaya gelecekti. Bir şey değişmeyecekti, dolayısıyla kafa yormaya ve kalem oynatmaya da gerek yoktu zaten.
Çünkü Danıştay'da mülakatların iptaline yönelik açılmış 5 Mayıs 2014 tarihli genel bir dava var, bu dava daha önceki Anayasa Mahkemesi kararına ve Danıştay kararlarına atıfta bulunarak mülakatlarda kamera kaydı yapılmadığı, cevapların tamamının yazıya geçirilmediği, bazılarının yazılıp bazılarının yazılmadığı, bazılarının ise şüphe uyandıracak şekilde kurşun kalemle yazıldığı, her komisyonun kendine göre farklı kurallar uyguladığı şeklinde gerekçelerle açılmış altı dolu bir davadır. Dört tane Danıştay kararından sonra artık bu davanın da iptalle sonuçlanacağını herkes bal gibi biliyor. Dahası yüzlerce bireysel dava var ve keza bunların da iptalle sonuçlanacağı yine bal gibi biliniyor. Nitekim bu bireysel davalardan bir tanesi hakkında idare mahkemesi tarafından yürütmeyi durdurma kararı verilmiş ve mülakat artık adalet önünde mahkûm olmuştur. Dolayısıyla bu yapılmış olan mülakatları içinde barındıran her türlü atamanın elli kere yapılsa elli bir kere yine iptal olacağını yine herkes bal gibi bilmektedir. Hal böyleyken ısrarla ve inatla mülakatı içinde barındıran bir atama formülü etrafında dönüp dolaşmak kısır döngü değilse nedir?
2. Diğer bir analiz konusu ise bu sorun Milli Eğitim Bakanlığının iki satırlık bir yazı ile halledebileceği bir sorun değildir. Bu konu tüm bakanlıkları kapsadığı için ve de bu konunun yasal alt yapısını Görevde Yükselme Genel Yönetmeliği oluşturduğu için çözüm de yine bu yönetmeliğin değişmesinin ardından her bakanlığın kendi yönetmeliğini buna uygun olarak değiştirmesinin ardından olacaktır. Dolayısıyla değil bir sendikanın açıklama yapması bakanlığın açıklama yapması bile yetmez. Başbakanlıktan bir açıklama beklenmelidir. Zira bu sorunun çözüm merkezi orasıdır.
Ha şu ayrıntıyı da hemen ilave edelim ki şayet başbakanlık genel yönetmeliği % 50 yazılı % 50 sözlü formülünü esas alınarak çıkarsa bile, belki diğer bakanlıklar yeniden atama yapabilir ancak Milli Eğitim Bakanlığı mevcut mülakat puanlarını kullanarak atama yapamaz. Çünkü yukarıda açıklandığı üzere açılmış davalar ve hatta verilmiş karar var. Eğer ısrarla ben yaparım olur mantığıyla yanlış kılavuzların peşine takılırsa sonuç yine bellidir: “Kısır döngü” yahut “Çıkmaz sokak”
İşte tüm bu nedenlerle ta bu işin başından beri bakanlığı defalarca hukuka ve adalete davet ettik, “Kör çobanın sürüsünün akıbeti uçurumdur” dedik, sizin kılavuzunuz yalnızca hukuk ve adalet olsun dedik… ama ne yazık ki sesimize kulak veren olmadı: Yine de üzülerek belirtelim ki biz haklı çıktık…
Şimdi ise “…velev kane yüz seksen…” prensibince yine önerilerimizi tekrar sıralayacağız.
1. Öncelikle 18 Temmuz 2014 tarihi itibariyle mahkeme kararının gereği yerine getirilerek iptal kararnameleri düzenlenip ilgili kurum ve kişilere gönderilmelidir.
2. Ardından bir yazıyla yeniden atama yapılıncaya kadar isteyenlerin geçici olarak şube müdürlüğüne görevlendirilebileceği, istemeyenlerin ise eski görevlerine döndürüleceği ve hatta onlar için okul müdürlüğü atamalarının tekrar yapılacağı belirtilmeli, kimse mağdur edilmemelidir.
3. Bu işlemden sonra Başbakanlığın Görevde Yükselme Genel Yönetmeliğinde yapacağı değişiklik beklenerek bu yönetmelik çıkar çıkmaz vakit geçirmeden özel yönetmelik bu yönetmeliğe uygun olarak çıkarılmalıdır.
4. Şayet Başbakanlık % 50 yazılı % 50 sözlü şeklinde bir atamayı öngören düzenleme yaparsa, yargı kararı ve bekleyen davalar nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığının mevcut mülakatları kullanması kısır döngüye neden olacağı için geçici maddeye aşağıdaki formüllerden birini ekleyip uygulamaya koymalıdır.
a) Sadece yazılı sınav sonuçlarına göre atama yapmak
b) Yazılı artı ek-1 puanlaması ile atama yapmak
c) Yeniden mülakat yaparak atama yapmak
d) Yazılı sınavı kazananları kursa alarak sonucunda yapılacak merkezi bir yazılı sınav sonucuna göre atama yapmak
Sonuç itibariyle mesele sorunu çözmekse hukuka ve adalete uygun bir formül mutlaka bulunur, ama niyet başkaysa çıkmaz sokaklarda, kısır döngü etrafında daha çok mağdurlar yaratılır. “Tabi bu durumda kaybeden eğitim olur” diyeceğim ama “Ankara'nın böyle bir derdi varsa…”
Kamuajans.com