10 Kasım Atatürk’ü Anlama Günüdür
‘’ATATÜRK OLMASAYDI, KURTULUŞ MÜCADELESİ SIRASINDA BİZ PERİŞAN OLURDUK...’’
Bu sözler, Atatürk’ün iki yönünü öne çıkarıyor. Birincisi, Atatürk GERÇEKÇİ bir insandı.
İkincisi ise Atatürk BİRLEŞTİRİCİ bir iradeye, güce ve beceriye sahipti.
Samsun’a çıkmadan önce Samsun’a çıktıktan sonra izlediği yola ve attığı adımlara bakılırsa bu gayet net ve açık şekilde görülebilir. Yani, Atatürk Samsun’a çıktıktam sonra Anadolu’da romantik takılan birisi asla olmadı. Bandırma Vapuru ile açtığı bu yolun sonunda, ne Alman ne de İngiliz zırhlısına sığınarak ülkeyi terk etti. Bu yolun sonunda, Anadolu halklarından alnı açık, başı dik,onurlu bir millet çıkardı ve o milleti devlet sahibi yaptı. O devleti cumhuriyett ile taçlandırdı.
Pekala, bizler gerçekçi ve birleştirici Atatürk’ü anlayabiliyor ve görebiliyor muyuz?
Bence, özellikle son yıllarda anlamak için epey yol aldık.
Yani artık Atatürk’ü ANMANIN yanında ANLAMAK için de uğraşveriyoruz.
Biliniz ki, Atatürk, anmanın yanında anlamak ile hem zihnimizde hem de kalbimizde doğru bir yere oturabilir.
Eski zamanlarda Kenan EVREN gibi Atatürk’ü ağzından düşürmeyerek yalnızca ananlar vardı, Atatürk’ü anlamsızlaştıranlardı ve donduranlardı. Atatürk’ün fikirlerini hareketsiz kılıp yalnızca resmi ve şekli üzerinden Atatürk’ü anlattılar. Ve Atatürk böyle bir anlatımla her kutlama ve anma günlerinde yalnızca anılan, övgüler dizilen, adeta anlaşılmasının önü tümden kapatılan bir kişi durumuna getirildi. Neredeyse fizikötesi bir varlıkmış gibi telakki edildi, gerçek değil de ‘hayal ürünü’ymüş gibi, bir ‘masal kahramanı’ymış gibi, bu nedenle de Atatürk ile ilgili anlatılanlar hep bir masal ya da gazel gibi geldi insanlara, sanki o çetin şartlar hiç yaşanmamış, bir anda M. Kemal çıkıp gelmiş, oysaki ATATÜRK yoksulluk ve imkansızlıklar içinde yüzen bir milletin hikayesinde, o milletin zor şartlar altında liderliğini üstlenen, taşın altına gövdesini ve canını ortaya koyan, bedeller ödeyen, iliklerine kadar da ödediği bu bedelleri bir kişioğlu gibi hisseden gerçek bir kahramanın adıydı.
Sonra neler mi oldu?
Yukarıda da ifade etmeye çalıştığımız gibi Atatürk felsefesi, düşüncesi, anlayışı ve bakış açısı içindeki gerçekçi özellikler bir kenara itilerek Atatürk’e daha romantik, bilinçsiz ve ölçüsüz bir bağlılık baş gösterdi. Zaten, anlam yoksa, bilinç de yoktur. İşte baş gösteren bu tip Atatürkçülük, bazı kesimlerin süslemesi ve vitrin malzemesi oldu. Atatürk’ü kendi çıkarları ve yararları için kullanan bu kesimler, laikliği de, birtakım Atatürk ilkelerini de kendi aldıkları pozisyona ya da duruma göre şekillendirip insanlara dayatmaya çalıştılar.
Dünden fark şudur artık Atatürk’ün:
- Atatürk, sadece anılmıyor.
- Atatürk, anlaşılmaya da çalışılıyor.
Onun için baş gösteren Atatürkçülük ANLAMLIDIR VE GERÇEKÇİDİR. Tam da Atatürk gibi.
BU BAKIMDAN DİYEBİLİRİM Kİ, 10 KASIMLARDA ATATÜRK’Ü ANMIYORUZ YALNIZCA, ANLIYORUZ DA...
BU NEDENLE BUNDAN BÖYLE 10 KASIMLAR ‘ATATÜRK ANLAMA GÜNÜ’DÜR BENCE.
Saygılar...
Yusuf SEVİNGEN
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.