Nasıl Milli Eğitim Bakanı İstiyoruz?

Nasıl Milli Eğitim Bakanı İstiyoruz?
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri tamamlandı.

Yeni sisteme göre bakanlar,  meclis dışından cumhurbaşkanının tercihi ile belirlenecek.

Bu bağlamda bizler için milli eğitim bakanının kim olacağı merak konusu tabii.

Pekala,  yeni milli eğitim bakanı hangi özelliklere haiz olmalı?

  1. İç-dış paydaşların merkez ve taşra teşkilatlarına karşı giderek  azalan güven  duygusunu  yeniden tesis etmeli.
  2. Güven duygusunun tesisi için aidiyet duygusunu geliştirmek lazım. Aidiyet duygusu gelişirse veli veli gibi, öğrenci öğrenci gibi,  öğretmen öğretmen gibi, yönetici  yönetici gibi, sendikacı sendikacı gibi hisseder kendisini. Aidiyet duygusu gelişirse sırayla saydığım bu iç-dış paydaşlar  bir paydaş olarak var olduklarını  hisseder. Ama sözleşmeli statü ile,  aile bütünlüğünün dikkate alınmamasıyla,  yönetici seçimlerinde kullanılan mülakatlar  ile,  öğrenciyi-veliyi  güç duruma düşüren-evirip çeviren-ters köşe yapan-ilgi ve yetenek gibi özellikleri yok sayan  LGS’lerle,  sendikal  alanı  at koşturup cirit atması için BİR sendikaya teslim ile kimse kendisini bakanlığa ait hissedemez. Biliniz ki  ait hissetmek, aidiyet duygusunu geliştirir. Kişinin işine ve görevine kendisini tam manasıyla vermesini sağlar. Ve kurum ile arasındaki güven duygusunu tam anlamıyla  tesis eder. Bu güven ve aidiyet ilişkisi kurulduğu an milli eğitim ehil ve adil ellerde yükselir.
  3. Öğretmenlikten okul yöneticiliğine, okul yöneticiliğinden milli eğitim müdürlüğüne, milli eğitim müdürlüğünden daire başkanlığına, daire başkanlığından genel müdürlüğe, genel müdürlükten en tepe noktalara  kadar  görevleri ve işleri ehline vermeli. LİYAKAT,  KAPILARI AÇMALI;  İLTİMAS YA DA  NEPOTİZM (AKRABA KAYRMACILIĞI) DEĞİL...
  4. Çok sesli bir meclis gibi çok sesli bir bürokrasi oluşturmalıdır. Böyle bir oluşum, yukarıda söz ettiğimiz  iç-dış paydaşların bakanlığa duyduğu  güven ve aidiyet duygusunu daha da  geliştirir. Kazanan herkes olur. Bu bağlamda merkez ve taşra teşkilatındaki bürokrasiyi tepeden tırnağa gözden geçirmelidir. İlçe ve il milli eğitim müdürlerinden işe başlamalıdır. Halka değil de  bir cemaate ya da tarikata ya da partiye ya da siyasete  ya da ideolojiye ya da ideolojik bir gruba bağlılığı ve sadakati önceleyen  kişilere eğitim öğretim asla teslim edilmemelidir. Mesela  ’’Nurettin YILDIZ’ı  yedirmeyiz.’’ diyen milli eğitim müdürlerinin sadakati ve bağlılığı MİLLİ EĞİTİME (halklara) olabilir mi sizce?
  5. Yeni bakanın iç-dış paydaşlar ile kanunu değil,  hukuku  olmalı.  Ve bu hukuktan asla taviz vermemeli. Malum,  yalnızca  kanun ya da yönetmelik yürütmek   hukuk değildir. Hukuk,  ayrım yapmaksızın  herkese eşit muamele ile  herkes için  adaleti gözetmektir.
  6. Öyle evrensel  değerleri ve ilkeleri olmalı ki o değerlerin ve ilkelerin çiğnendiğini gördüğü an affetmemeli. Affetmediğini de cümle aleme somut bir şekilde ilan etmeli. Hak yiyenlerden, adaleti gözetmeyenlerden, liyakatı değil iltiması yürütüp bunu olağanlaştıranlardan bıktık. Bu insan müsveddelerine göz açtırmamalıdır.
  7. İdeolojik  bağlılığı olmamalı. Bilime-sanata-kültüre bağlı olmalı. İnsan haklarına, hukuka, adalete, özgürlüğe, liyakata bağlı olmalı. Ve asla adaletten şaşmamalı. İç-dış paydaşları kucaklayıcı ve bütünleştirici olmalı. Ortak aklı esas almalı her daim her yerde.
  8. Bütün tekelleşmelerin, buna bağlı olarak ortaya çıkan simsarlıkların, fırsatçılıkların, istismarcılıkların, menfaatperestliklerin önüne set çekmeli.
  9. Açgözlülere, kul hakkı yiyenlere zerre taviz vermemeli ve tolerans göstermemeli. Bilmeli ki açgözlüleri ve kendilerini açıkgözlü sananları asla doyuramaz. Onları doyurmadığı  için de olmazsa olmaz  bazı  değerlerden  devamlı  taviz vermek zorunda kalır. Taviz verdikçe verilen bu tavizler ile  iç-dış paydaşların haklarından, hukuklarından, özgürlüklerinden silip süpürülür ve paydaşların  hakları-hukukları-özgürlükleri adeta yemek yerken sünnet yapar gibi sıyrılır. Bunları yapan insan müsveddelerinin, yemek  yerken sünnet yaptıkları elleri ile kul hakkını yiyebildiklerini asla unutmamalı. Bunlara karşı dikkatli ve uyanık  olmalı. ASLA ONLARA ALDANMAMALI.
  10. Kırmızı çizgileri ile bir kişinin dahi hakkını ve hukukunu yedirmemeli,  bir kişinin dahi  hakkına ve hukukuna girdirmemeli. Bir kişinin hakkına ve hukukuna yapılan saldırı kendisine yapılmış bir saldırı gibi algılanmalı, hissedilmeli ve anlaşılmalı. Herkese;  oluşturulan bu algı, his ve anlama ile haddi ve sınırı bildirilmeli. Ve herkes kendisine artık çekidüzen vermeli. HERKES, HERKES İLE HUKUKUNU KORUYABİLMELİ.
  11. Hal böyle olunca başta birisi olarak  gereğini yapmazsa ve  sakız gibi çiğnenen hukukun bir sonucu olarak ortaya çıkan haksızlıklarla, zalimliklerle ve mağduriyetlerle  gereği gibi tavizsiz bir şekilde  mücadele  etmezse bu insan müsveddeleri ile asla baş edemez, başa çıkamaz, bundan ötürü de eğitim-öğretimde  devamlı başa dönülür durur. Başa dönüldükçe de bir arpa boyu yol alınamaz. Ve eğitim öğretimin başına adeta çorap örülür. Başına çorap örülen milli eğitim,  OECD ülkelerinin ve  PISA’nın iyileri ile  asla atbaşı gidemez. Doğal bir sonuç olarak da muasır medeniyetler seviyesi bir  hayal hatta  ütopya  olur.
  12. ‘Kendisine müslümanlar’a göz açtırmamalı zira onlar gözlerini açınca açgözlü oluyorlar. Açgözlülükleri ile nam salıp milletin hakkına-hukukuna giriyorlar. Bu insan müsveddeleri,  eğitim-öğretim sahasını kendi çiftlikleri gibi görüp  adeta tepinme ve karalama alanları yaparak milli eğitimi  oyuncağa dönüştürüyorlar. Elbette bu  müsvveddeler,  müsvedde oldukları için  eğitim-öğretimi de  müsvedde yapacaklardır. Bilinmelidir ki ne eğitim öğretim sahası ne de çocuklarımız çocuk oyuncağı değildir. MÜSVEDDE HİÇ DEĞİLDİR...
  13. EĞİTİM-ÖĞRETİM  İŞLERİNE  KULAĞINI-GÖZÜNÜ  DÖRT  AÇARAK  BAKMALI, İNANIN O ZAMAN HER ŞEYİN YERLİ YERİNDE OLMADIĞINI GÖREBİLECEKTİR  AMA ASLA  EĞİTİM-ÖĞRETİM  ÜZERİNDE  OYUN OYNAMAMALIDIR.  ÇÜNKÜ  BU SAHADA  NESİLLER  VARDIR.  YETER, SİSTEMİN YERLİ YERSİZ  OLUŞUNA  KURBAN EDİLECEK NESİLLER YOK ARTIK.
  14. Eğitim-öğretim sistemini basit, sade,  anlaşılır, kolay hale getirmeli. Değiştire değiştire karıldığını,  karıştırıldığını, arapsaçına çevrildiğini görüp gerekli müdahaleleri yapmalı. Ve  eğitim-öğretim sistemini bilinçli şekilde  anlamalı ve yaşamalı herkes.
  15. Etkili, etkin, donanımlı, birikimli, deneyimli, ilkelelerinden ve evrensel değerlerden taviz vermeyen,  en önemlisi eğitim-öğretimin içinden çıkmış birisi olmalı.

Gelenin, artık toplum nazarında  kredisi ve lüksü olmayacak.

SON FIRSAT.

SON ŞANS.

Saygılar...

Yusuf SEVİNGEN

HABERE YORUM KAT

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.