ATANAMAYAN ÖĞRETMENLER VE ÜCRETLİ ÖĞRETMEN ALIMI

Bu ülke, geçmişte her önüne geleni, kırk günlük kurslarla öğretmen olarak atadı. Oysa bir ziraat mühendisi arkadaşımın ironi ifadesi ile:“Kırk günde, şeker pancarı bile yetişmez.”

Evet, kırk günde şeker pancarı bile yetişmezken, kırk günlük kurslarla öğretmen yetiştirildi. Ve böylece topluma, herkesin öğretmenlik yapabileceği algısı, enjekte ettirildi.

Esas yanlış ve dolayısıyla acı olan da, herkesin öğretmenlik yapabileceği algısıdır.

İşte bu, en temelde öğretmenlik mesleğini “basit” görmedir; sıradanlaştırmaktır. Dolayısıyla bu bir yönü ile ülke eğitimine önem vermemektir.

Bu sakat mantalite ve paradigma, doğal olarak öğretmenlerin saygınlığını da bittirdi.

İşte maalesef ülkemiz, hâlâ öğretmen açığını, ücretli öğretmen ve vekil öğretmen çalıştırarak gidermeye çalışıyor. Ve bu ücretli/vekil öğretmenlerin birçoğu eğitim fakültesi mezunu olmayan, işsiz kalan ön lisans veya lisans mezunlarıdır.

Hatta daha da acısı, bi aralar lise mezunları bile vekil öğretmen olarak görevlendiriliyordu.

Bütün bunlar öğretmenleri/öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştırdığı gibi, eğitimin de ne denli“hafife” alındığının bir başka acı gerçeğidir.

Çünkü var olan bu mantalite, öğretmenleri “adam” yerine koymadığı gibi, özünde eğitime ve öğrencilere de verilmesi gereken değeri vermemektedir.

İşte esas sorun da, tam da bu noktada ortaya çıkıyor.

Çünkü öğretmenlerin maruz kaldığı itibarsızlık, öğrenciye yansıyor. Yani itibarsızlaştırılan öğretmenin, öğrenciye gereken önemi verip eğitmesi, eşyanın tabiatına aykırıdır. Zira motive olamayan ve isteksiz-gönülsüz çalışma durumunda kalan öğretmenlerin verimli çalışmaları beklenilemez.

Bu durumun faturasını ise, toplum olarak hepimiz bir şekilde ödüyoruz.

Çünkü mezkûr olumsuzluklarla “iyi insan” yetiştirilmiyor.

İşte esas ana sorun da bu, ya…

***

Evet, öğretmenlere yönelik haber sitelerine bakarken, “Ücretli Öğretmen Başvurusu” ilanı gözüme ilişti. Büyük bir şaşkınlıkla söz konusu ilanı inceledim. Esasında bu ilan, bir realitenin göstergesidir. Hatta bu, MEB’in öğretmen atamalarındaki paradoksal durumunun tezahürüdür.

MEB, bir yandan öğretmen atamalarını yapmaya çalışırken, öte yandan da İl Milli Eğitim Müdürlükleri, şimdiden “ÜCRETLİ ÖĞRETMEN BAŞVURULARI,” ilanlarında bulunuyorlar. Esasında bu, yeni atamalarla öğretmen açığının kapatılmayacağı ve bazı branşlarda öğretmen açığının devam edileceğinin şimdiden aleni ilanıdır.

Bir yandan ciddi anlamda öğretmen açığı olacak; öte yandan da atanmayı bekleyen onlarca öğretmen olacak… Bu büyük çelişki, değil mi?

İşte dileğimiz ve temennimiz, biran önce MEB’in bu büyük çelişkiyi yani ücretli öğretmen ayıbını ortadan kaldırmasıdır. Ve özellikle bu durumu, eğitimin kalitesi ve toplumun yararına gözden geçirmesidir.