MALİ YILIN GÜVEN AÇIĞI...

MALİ YILIN GÜVEN AÇIĞI...
Yahya ASLAN yazdı.Bu alınan yolda, bir dikili GÜVEN BOŞLUĞU mezar taşı, EĞİTİM ÖĞRETİMİ MELANKOLİK VE ÇIKMAZ bir yolda sabitlemiş, ADETA KİLİTLEMİŞTİR... ANAHTARI İSE KAYIPTIR...
Bir mali bütçe yılını, bu seferki 2014 yılı, daha kapatıyoruz. Bu mali bütçe yılının ardından çekilen fotoğrafta, görülmektedir ki, bu mali yılında da öğretmen hak ediş nazarından bakıldığında payına düşeni alamamıştır. Bu görüşüme ilişkin yüksek sesle, nara atarcasına ‘’HAYIR ALAMAMIŞTIR’’ diye destek verdiğinizi duyar gibiyim. Biliyoruz ki bu hayır, tüm öğretmenlere allem edilip kallem edilerek hayırlı olarak yutturulmaya çalışılmaktadır. Öğretmenlerimiz, özelikle mali konularla ilgili müjde olarak servis edilen teraneleri yuta yuta artık yeni bir hal almıştır. BU HALİN ADI, gaz halidir. Gaz verilerek, gaza basması istenilen öğretmenlerimiz, bu şekilde idare edilerek oyalanmaktadır. HATTA; BAZI ZAMANLAR ALENİ BİÇİMDE KANDIRILMAKTADIR. Şöyle ki;

Bundan önceki yıllarda öve öve bitirilemeyen MİLLİ GELİRDEN payına düşen hak edişini alamayan öğretmenlerimiz, 2014 mali yılı içerisinde de yine payına düşen GIDIMLARLA, ayağını yorganına göre uzat atasözleri salık verilerek kıt kanaat geçinmeye mahkum edilmişlerdir. Bu bağlamda, denilebilir ki, öğretmenlerimiz, maaş ve ek ders ücreti bordrosunda gelirler kısmındaki kalemlerin, MİLLİ GELİRİN YÜKSELİŞİNE endeksli bir şekilde yani paralel bir seyirde yol aldığını bir türlü görmeye nail olamamışlardır. Aksine, giderler kısmındaki kalemlerin her mali yılın ortalarında tavan yaptığını görerek, gelir kalemlerinin pasif, gider kalemlerinin ise aktif bir şekilde, cari mali yılın akışında kendilerini salarak yol aldıklarını, ceplerini yakan enflasyon ile adeta iliklerine kadar hissetmişlerdir. Bu hislerle geçim kıskacında bir o yana bir bu yana özellikle zam vs... MÜJDELİ KAFA çeldircileri ile algıları ipotek altına alınmış ve öğretmenlerimizin hisleriyle kedinin fare ile oynadığına benzer bir şekilde oynanmıştır. BU KRONİK HAL ALMIŞ OYNAMA METODU, ASLINDA OYALAMADAN BAŞKA BİR HEDEFE DE HİZMET ETMEMEKTEDİR. Bu açıdan değerlendirildiğinde, MEB öğretmen GÖZÜNDE bir GÜVEN BOŞLUĞUNA gömülmüştür. Güven boşluğuna gömülen MEB’in dikili bir mezar taşından başka görünen kısmı da kalmamıştır. Pekala, bu güven boşluğu hangi süreçlerden sonra öğretmenin eline kazma kürek alıp kazmaya başlaması ile ortaya çıkmıştır?

Bunu tarihin derinliklerinde aramaya gerek yok, aramaya kalkışırsak hafriyatı ile baş edemeyiz. Neticede, altı üstü bir güven boşluğu bir hazine değil ki, öyle değil mi? Her neyse, lafı çığrından çıkarıp yazının çivisini çıkarmayalım, satırları sadede getirelim, aman yanlış anlaşılmasın, sadede dedim secdeye değil, malum özgür satırlar hiçbir zaman diz çökmez ve bu satırların alnı hiçbir vakit yere gelmez.

Evet, süreç toplu görüşmelerin toplu sözleşmeye evrildiği 2010 referandumu ile başlamıştır. Memur, işveren pozisyonunda olan HÜKÜMET İLE masaya oturmaya ve hakları ve hukukları ile ilgili pazarlık yapmaya nail olmuştur. Ama, gel gör ki, hiçte denildiği gibi memur açısından olduğu gibi öğretmen ile ilgili de, toplu sözleşme hak ve hukukları bir kazanımdan çok kayıp olarak karşımıza çıkmıştır. Öğretmen, masa başında genel yetkili kıldığı sapsarı bir sendikanın oturma şekli itibariyle de kendini gösterdiği işveren ile yan yana hali ile hakları ve hukukları noktasında bir arpa boyu yol alamamıştır. Bu nedenden ötürü son iki toplu sözleşmeden çıkan maddeler ile maddi olarak beli bükülen öğretmen, belini bir türlü doğrultamamıştır. Mesela, toplu sözleşmeler öncesinde ek ders birim ücretindeki artışlar, son toplu sözleşme masasında adeta durdurulmuştur. Son iki yıldır öğretmenin ek ders görevi karşılığında aldığı ücretlerde kuruşluk artışlar, yapılan son toplu sözleşme ile öven kişi ve kurumların aldatmaca ve kandırmacalarının nasıl kedi-fare oyununun bir parçası olduğunu da gözler önüne sermiştir. Toplu sözleşme masalarından çıkan güya kazanım olarak lanse edilen hak ve hukuklar, aslında öğretmenin güvensel his ve fikrine ağır darbeler indirmektedir. Zira; kazanım olarak lanse edilenler, mali yıl sürecinde kayıp olarak maaş ve ek ders ücreti bordrolarında kendini göstermektedir. Anlık gönüldaşlık hissi ile buna kazanım değerlendirmesi ile inananlar da, bilinmelidir ki, sürecin apaçık yani gün gibi gösterdikleri artı ve eksileri ile birlikte buna gönül koymuşlardır. BÖYLELİKLE GÖNÜL KOYULARAK da, bir GÜVEN BOŞLUĞUNUN meydana geldiğini görmüş bulunuyoruz.

Güven boşluğunu derinleştiren aldatmacalardan biri de, destekleme ve yetiştirme kurslarında görev alan öğretmenlerin, bu görevlerine karşılık verilecek olan ek ders birim ücretinin normal ek ders birim ücretinden 2-3 kat fazla olması idi. Bu aldatmacanın ise öğretmenlerin kurslarda görev alması için adeta bir teşvik gibi kullanıldığı da sonradan ortaya çıkmıştır. Kurslarda görevli öğretmenlerimiz hala bu görevleri karşılığında, son iki yıldır her mali yıl başında ve ortasında kuruş kuruş artış gösteren malum ek ders birim ücreti üzerinden hesaplanan para miktarını almaktadırlar. Kurs ücretleri ile ilgili yapılan onca müjdeli haberlerin, havada asılı kaldığını ek ders ücreti bordrolarına baktıklarından anlayan öğretmenlerimiz, maddi kayıpları dışında güven kaybına da uğramışlardır, UĞRAMAKTADIRLAR, BUNDAN BÖYLE DE UĞRAYACAĞA BENZEMEKTEDİRLER.

Ayrıca, mevcut hali ile angarya olarak görülen nöbet görevine karşılık ek ders birim ücreti üzerinden bir ücretlendirme yapılacağı, her kurul, şura gibi toplantılardan sonra konuşulmakta, müjdeli haberler ile kamuoyu ile paylaşılmaktadır. Ama gel gör ki, bu haberler uzayıp gitmekte ve sonra aniden İĞNELENEN BALON GİBİ sönüp gitmektedir. Bir başka bahara ertelene ertelene, içinden çıkılmaz haller almaktadır. Hatta; bazı okullarda dedikoduların gerçekmiş gibi algısı ile bunun davasının bile güdülür olduğuna şahitlik ediyoruz.  

Ne yazık ki, üzülerek belirtmem gerekiyor ki, dedikoduları gerçek olarak algılayan bir toplum olduk. YALNIZ ŞU UNUTULMAMALIDIR Kİ, ALGISAL MANİPÜLASYON OPERASYONLARINDA BU HALİMİZ SIKÇA KULLANILMAKTADIR. ARTIK, BU HALDEN ÇIKIP GERÇEKLERLE YÜZLEŞMELİYİZ. MALUM, BİLGİSİZLİK CEHALETTTİR Kİ, CEHALET HER YERDE BİRİLERİNİN ÇIKARI UĞRUNA ÇOK İYİ KULLANILIR. ÖĞRETMENİM! HER MÜJDELİ HABERE KARŞI ‘’ARTIK KURU LAFA KARNIM TOK’’ DİYEREK TEPKİ VERMELİSİN... YOKSA, DAHA ÇOK KURU LAF İLE PEYNİR EKMEK GEMİSİNİ YÜRÜTENLERİN, ALDIKLARI KURUL VE ŞURA KARARLARINI MEVZUAT İLE YÜRÜTMEYİP BU KARARLAR ÜZERİNDE OYALAYARAK İNSANLARI İDARE ETTİKLERİNİ HATTA MALİ TASARRUF ETTİKLERİNİ, BİR TAŞTA İKİ KUŞ VURDUKLARINI GÖRÜRÜZ...  

Sonuç olarak, hem MEB hem de sapsarı sendika, yan yana görüntü vererek aldıkları TIRT kararlar ve alacağız diyerek almadıkları kararlar ile yukarıda bahsetmiş olduğumuz güven boşluğunun meydana gelmesinde önemli rol oynamışlardır. Bu rol gereğini ifa ederek, öğretmenin hak edişlerini rulo gibi sarmışlar, siyasi kazanım sağlayacak tüm getirileri açarak el ele kol kola omuz omuza kafa kafaya yol almışlardır. Bu alınan yolda, bir dikili GÜVEN BOŞLUĞU mezar taşı, EĞİTİM ÖĞRETİMİ MELANKOLİK VE ÇIKMAZ bir yolda sabitlemiş, ADETA KİLİTLEMİŞTİR... ANAHTARI İSE KAYIPTIR...

BAKALIM, BU KİLİDİ HANGİ ÇİLİNGİR AÇACAK?

Not: Mevzuat okumaz ve bilmez diyerek mi bu kadar kolay aldatılabiliyor öğretmen ACABA?

 

Yahya ASLAN

HABERE YORUM KAT

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.