Öğretmen grev yapamaz ve yapmamalı
Yayınlanma:
Öğretmenin grev ve kaliteli yaşam hakkı, öğrencinin eğitim hakkı ve nihayetinde hak
Okul müdürü arkadaşıma sizde greve katıldınız mı diye sordum. Ondan çok ilginç bir cevap geldi. 'Ne grevi Ahmet bey. Ben kapıda durdum ve hiçbir öğretmen arkadaşıma müsaade etmedim. Binlerce, hatta milyonlarca öğrenci eğitim için okula gelecek ve siz grev var diye öğrencileri kapıdan döndüreceksiniz. Bunu hiçbir gerekçe mazur gösteremez.'dedi. Gösterdiği duyarlılıktan dolayı kendisini buradan kutluyorum.
Bu köşeyi takip edenler öğretmenlerin ve öğretmen adaylarının mağduriyetini sürekli gündeme taşımaya çalıştığımı görmüşlerdir. Bu konularda bundan sonra da her zaman elimden geleni yapmaya çalışacağım. Ancak, nasıl ki doğruları söylüyoruz yanlışları da söylemek zorundayız. Bu yazımızda doğrular ve yanlışlar kesin çizgilerle izaha çalışılacaktır.
Memurlar için grev hakkı bakan seviyesinde fiilen tanınmıştır
Memurlar için grevsiz toplu sözleşmenin anlamsız olacağını ve grevin eninde sonunda geleceğini konuyla ilgili olanlar bilirler. Şuan itibariyle memurlar fiilen grev hakkını almışlardır. Milli Eğitim Bakanının grev yapan öğretmenler hakkında soruşturma açılmayacak yönündeki açıklaması ise grev hakkının fiilen tanındığının resmileşmesidir. Bu durumda Anayasal düzenleme kaçınılmazdır. Anayasanın 53 üncü maddesi sadece memurlar için toplu sözleşme hakkını düzenlemiştir. Grev hakkı ise 54 üncü maddede sadece işçiler için düzenlenmiştir. Memurlar tarafından tertip edilen grev düzenlemesi fiilen var ama lokavt yoktur. Bu iki kavram ise bir birinin tamamlayıcısıdır. Bu çerçevede Anayasal düzenleme kaçınılmaz hale gelmiştir.
Geçmiş yıllarda, sendikaların aldıkları işe gelmeme kararına uyan memurlar hakkında disiplin soruşturması açılmış ancak, hem idari yargı hem de Danıştay, verilen bu cezaları iptal etmiştir. Açıkça grev kararları yargı mercilerince meşru hale getirilmiş ancak, yasal boyut kazanamamıştır. Anayasal düzenleme yapılmadan da memurlara grev hakkı verilmesi mümkün değildir. Ancak, uygulama öyle bir hal almıştır ki işçiler için yasak olan alanlarda dahi memurlar grev yapar hale gelmiştir. Bu durumun gözden kaçırılması mümkün değildir.
Bu arada bir bakan son günlerde alınan grev kararının 657 sayılı Kanunda çok ciddi bir disiplin suçu olduğunu belirtirken Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ise grev nedeniyle eğitimin aksamasına üzüldüğünü fakat grev yapan öğretmenler hakkında soruşturma açılmayacağını söyleyerek bu konuda Bakanlar Kurulu üyeleri arasında da mutabakat olmadığını göstermiştir. Beğenseniz de beğenmeseniz de 657 sayılı Kanun şuan yürürlüktedir ve bunun hükümlerini kabul etmemezlik yapamazsınız. Şayet yaparsanız, değişiklik yapma zorunluluğunu Bakanlar Kurulu adına taahhütte bulundunuz demektir. Buna hakkının olup olmadığı hususunun izahı ise sayın bakanın yapması gereken bir durumdur. Bazen bir insanın attığı küçük bir adım, insanlık için büyük bir adım olabilmektedir. İşte sayın bakanın yaptığı açıklamada memurlar açısından büyük bir adımdır. Hiçbir kurumda yasal takibat yapılamayacağının garantisidir.
Takibat yapılırsa sonucu nasıl olur?
Şayet MEB dışında yasal takibat yapılırsa bu durum bir kurumda suç olan eylemin başka bir kurumda suç olmadığı gibi bir anlama gelir ki suçun genelliği ilkesine aykırıdır. Bu ifadeleri tekraren söylemek gerekirse memurlar açısından grev hakkı fiili hale getirilmiştir. Hukuki sürecin ise biran önce yerine getirilmesi gerekmektedir. Şayet MEB dışındaki diğer kurumlarda grev kararı nedeniyle işe gelmeyen memurlara soruşturma açılsa dahi MEB örnek gösterilerek yargıdan verilecek cezaların iptali kaçınılmazdır. Yani kanunun açık suç saydığı bir konuda bir Bakan açıkça soruşturma açılmayacağını söyleyerek aslında Bakanlar Kurulunun diğer üyelerini de bağlamıştır.
Öğretmen grev yapamaz ve yapmamalı
Her ne olursa olsun öğretmenlerin ve sağlık personelinin bağlı bulundukları memur sendikalarının grev kararı almalarını onaylamamız doğru değildir. Bu alanlar hassas alanlardır. Öğretmenlerin elbette hak aramaları doğaldır. Daha öncede ifade ettiğimiz üzere öğretmenlerin mali durumları düzeltilmelidir ve diğer memurlarla öğretmenler kıyas yapılırken çok dikkatli olunmalıdır. Her gün öğrencisinin karşısına çıkan öğretmenin kılık kıyafetinden tutunda bir çok konuda rahat olması sağlanmalıdır ve nitelikli eğitim için bu husus çok önemlidir. Mali durumu yerinde olmayan bir öğretmenden ise nitelikli bir eğitim beklenmesi oldukça zordur. Ancak, bütün bunların yanında öğrencilerin derslerden mahrum bırakılarak yapılan bu hak arayışı hiçbir şekilde onaylanamaz. Ben eyleme katılan öğretmenlerin bu durumu içlerine sindirdiklerini de asla düşünmüyorum.
Eskilerin eskimeyen bir sözü vardır. Kem alatla Kemalat olmaz. Yani yanlış araçlarla doğru sonuca ulaşılamaz. Milyonlarca öğrencinin eğitim hakkı bir günlük de olsa elinden alınarak hak aranamaz. Aynı durum sağlık çalışanları açısından geçerlidir. Bir hastanın haksız yere hayatını kaybetmesi sonucunu doğurabilecek bir hak arayışı asla haklı olamaz. O hastaların bizim de yakınımız olabileceği gerçeği unutulmamalıdır.
4688 sayılı Kanunun 'Sendika üyelerinin ve yöneticilerinin güvencesi' başlıklı 8 inci maddesinde; 'Kamu görevlileri, iş saatleri dışında veya işverenin izni ile iş saatleri içinde sendika veya konfederasyonların bu kanunda belirtilen faaliyetlerine katılmalarından dolayı farklı bir işleme tabi tutulamaz ve görevlerine son verilemez......' hükümleri bulunmaktadır. Ancak bu hükümde yer alan 'işverenin izni ile' ibaresine karşın, yargı organları uluslar arası anlaşmalara atıfla, işverenin izni olmaksızın işe gelmeme eylemine uyanlara verilen disiplin cezalarını iptal etmektedir.
Bu durum, bu hususun toplu sözleşmeyi düzenleyen 4688 sayılı Kanun görüşmelerinde çözülmesini zorunlu kılıyordu. Ancak Devletin bürokratları soruna eğilmedi. Bu nedenle, sorunlu grev uygulamalarıyla karşılaşmaktayız. Şu hususu da belirtmek gerekir ki memur sendikalarının yaptıkları eylemler nedeniyle işe gelmeme konusunda Danıştay'ın 6289 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verdiği bir karar bulunmamaktadır. Bu Kanunla 4688 sayılı Kanunun başlığı 'Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu' olarak düzenlenmiş ve bu Kanunda toplu sözleşmenin nasıl yapılacağının esas ve usulleri belirlenmiştir. Ancak, Milli Eğitim Bakanın yaptığı açıklamayla Danıştay'ın grev kararına nasıl yaklaşacağı belli olmuştur diyebiliriz. Yani eyleme katılan memurlar rahat olsunlar.
İşçilerde dahi her iş kolunda grev yapmak mümkün değildir
İşçilere ilişkin 2822 sayılı Kanunda grev kararı her iş kolunda uygulanamamaktadır. Örneğin Kanunun 30 uncu maddesine göre hangi konularda grev kararı sayılmış olup, hastane ve eğitim-öğretim kurumlarında da grev kararı alınamamaktadır. Ancak, 4688 Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununda grevle ilgili hiçbir düzenleme olmamasına rağmen Danıştay'ın önceki kararlarına güvenilerek her sektörde grev kararı alınabilmiştir.
Memur açısından, Anayasada grev düzenlemesi öngörülmediğinden 4688 sayılı Kanunun Anayasal açıdan grev ve lokavt uygulamalarının nasıl olacağını düzenlemesi söz konusu olamaz. Ancak, bu durum ortada iken memur sendikalarının aldığı kararlar doğrultusunda greve giden memurlar hem kurumlarıyla hem polisle sorunlar yaşayacaktır. Bu sorunların asgariye indirilebilmesi amacıyla, sorunun kaynağında olan Anayasa değişikliği zorunlu hale gelmiştir. İşte bu değişiklikten sonra da konunun tüm boyutlarını ele alan yeni bir memur sendika yasası ile kamu personel reformunun çıkarılması gerekmektedir. Ayrıca memur sendikalarının da, kamu yararını düşünerek, 2822 sayılı Kanunda dahi yer verilmeyen hizmet kollarında grev kararı alırken daha dikkatli davranmaları gerekmektedir.
Ahmet Ünlü
Yenişafak
Bu köşeyi takip edenler öğretmenlerin ve öğretmen adaylarının mağduriyetini sürekli gündeme taşımaya çalıştığımı görmüşlerdir. Bu konularda bundan sonra da her zaman elimden geleni yapmaya çalışacağım. Ancak, nasıl ki doğruları söylüyoruz yanlışları da söylemek zorundayız. Bu yazımızda doğrular ve yanlışlar kesin çizgilerle izaha çalışılacaktır.
Memurlar için grev hakkı bakan seviyesinde fiilen tanınmıştır
Memurlar için grevsiz toplu sözleşmenin anlamsız olacağını ve grevin eninde sonunda geleceğini konuyla ilgili olanlar bilirler. Şuan itibariyle memurlar fiilen grev hakkını almışlardır. Milli Eğitim Bakanının grev yapan öğretmenler hakkında soruşturma açılmayacak yönündeki açıklaması ise grev hakkının fiilen tanındığının resmileşmesidir. Bu durumda Anayasal düzenleme kaçınılmazdır. Anayasanın 53 üncü maddesi sadece memurlar için toplu sözleşme hakkını düzenlemiştir. Grev hakkı ise 54 üncü maddede sadece işçiler için düzenlenmiştir. Memurlar tarafından tertip edilen grev düzenlemesi fiilen var ama lokavt yoktur. Bu iki kavram ise bir birinin tamamlayıcısıdır. Bu çerçevede Anayasal düzenleme kaçınılmaz hale gelmiştir.
Geçmiş yıllarda, sendikaların aldıkları işe gelmeme kararına uyan memurlar hakkında disiplin soruşturması açılmış ancak, hem idari yargı hem de Danıştay, verilen bu cezaları iptal etmiştir. Açıkça grev kararları yargı mercilerince meşru hale getirilmiş ancak, yasal boyut kazanamamıştır. Anayasal düzenleme yapılmadan da memurlara grev hakkı verilmesi mümkün değildir. Ancak, uygulama öyle bir hal almıştır ki işçiler için yasak olan alanlarda dahi memurlar grev yapar hale gelmiştir. Bu durumun gözden kaçırılması mümkün değildir.
Bu arada bir bakan son günlerde alınan grev kararının 657 sayılı Kanunda çok ciddi bir disiplin suçu olduğunu belirtirken Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ise grev nedeniyle eğitimin aksamasına üzüldüğünü fakat grev yapan öğretmenler hakkında soruşturma açılmayacağını söyleyerek bu konuda Bakanlar Kurulu üyeleri arasında da mutabakat olmadığını göstermiştir. Beğenseniz de beğenmeseniz de 657 sayılı Kanun şuan yürürlüktedir ve bunun hükümlerini kabul etmemezlik yapamazsınız. Şayet yaparsanız, değişiklik yapma zorunluluğunu Bakanlar Kurulu adına taahhütte bulundunuz demektir. Buna hakkının olup olmadığı hususunun izahı ise sayın bakanın yapması gereken bir durumdur. Bazen bir insanın attığı küçük bir adım, insanlık için büyük bir adım olabilmektedir. İşte sayın bakanın yaptığı açıklamada memurlar açısından büyük bir adımdır. Hiçbir kurumda yasal takibat yapılamayacağının garantisidir.
Takibat yapılırsa sonucu nasıl olur?
Şayet MEB dışında yasal takibat yapılırsa bu durum bir kurumda suç olan eylemin başka bir kurumda suç olmadığı gibi bir anlama gelir ki suçun genelliği ilkesine aykırıdır. Bu ifadeleri tekraren söylemek gerekirse memurlar açısından grev hakkı fiili hale getirilmiştir. Hukuki sürecin ise biran önce yerine getirilmesi gerekmektedir. Şayet MEB dışındaki diğer kurumlarda grev kararı nedeniyle işe gelmeyen memurlara soruşturma açılsa dahi MEB örnek gösterilerek yargıdan verilecek cezaların iptali kaçınılmazdır. Yani kanunun açık suç saydığı bir konuda bir Bakan açıkça soruşturma açılmayacağını söyleyerek aslında Bakanlar Kurulunun diğer üyelerini de bağlamıştır.
Öğretmen grev yapamaz ve yapmamalı
Her ne olursa olsun öğretmenlerin ve sağlık personelinin bağlı bulundukları memur sendikalarının grev kararı almalarını onaylamamız doğru değildir. Bu alanlar hassas alanlardır. Öğretmenlerin elbette hak aramaları doğaldır. Daha öncede ifade ettiğimiz üzere öğretmenlerin mali durumları düzeltilmelidir ve diğer memurlarla öğretmenler kıyas yapılırken çok dikkatli olunmalıdır. Her gün öğrencisinin karşısına çıkan öğretmenin kılık kıyafetinden tutunda bir çok konuda rahat olması sağlanmalıdır ve nitelikli eğitim için bu husus çok önemlidir. Mali durumu yerinde olmayan bir öğretmenden ise nitelikli bir eğitim beklenmesi oldukça zordur. Ancak, bütün bunların yanında öğrencilerin derslerden mahrum bırakılarak yapılan bu hak arayışı hiçbir şekilde onaylanamaz. Ben eyleme katılan öğretmenlerin bu durumu içlerine sindirdiklerini de asla düşünmüyorum.
Eskilerin eskimeyen bir sözü vardır. Kem alatla Kemalat olmaz. Yani yanlış araçlarla doğru sonuca ulaşılamaz. Milyonlarca öğrencinin eğitim hakkı bir günlük de olsa elinden alınarak hak aranamaz. Aynı durum sağlık çalışanları açısından geçerlidir. Bir hastanın haksız yere hayatını kaybetmesi sonucunu doğurabilecek bir hak arayışı asla haklı olamaz. O hastaların bizim de yakınımız olabileceği gerçeği unutulmamalıdır.
4688 sayılı Kanunun 'Sendika üyelerinin ve yöneticilerinin güvencesi' başlıklı 8 inci maddesinde; 'Kamu görevlileri, iş saatleri dışında veya işverenin izni ile iş saatleri içinde sendika veya konfederasyonların bu kanunda belirtilen faaliyetlerine katılmalarından dolayı farklı bir işleme tabi tutulamaz ve görevlerine son verilemez......' hükümleri bulunmaktadır. Ancak bu hükümde yer alan 'işverenin izni ile' ibaresine karşın, yargı organları uluslar arası anlaşmalara atıfla, işverenin izni olmaksızın işe gelmeme eylemine uyanlara verilen disiplin cezalarını iptal etmektedir.
Bu durum, bu hususun toplu sözleşmeyi düzenleyen 4688 sayılı Kanun görüşmelerinde çözülmesini zorunlu kılıyordu. Ancak Devletin bürokratları soruna eğilmedi. Bu nedenle, sorunlu grev uygulamalarıyla karşılaşmaktayız. Şu hususu da belirtmek gerekir ki memur sendikalarının yaptıkları eylemler nedeniyle işe gelmeme konusunda Danıştay'ın 6289 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verdiği bir karar bulunmamaktadır. Bu Kanunla 4688 sayılı Kanunun başlığı 'Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu' olarak düzenlenmiş ve bu Kanunda toplu sözleşmenin nasıl yapılacağının esas ve usulleri belirlenmiştir. Ancak, Milli Eğitim Bakanın yaptığı açıklamayla Danıştay'ın grev kararına nasıl yaklaşacağı belli olmuştur diyebiliriz. Yani eyleme katılan memurlar rahat olsunlar.
İşçilerde dahi her iş kolunda grev yapmak mümkün değildir
İşçilere ilişkin 2822 sayılı Kanunda grev kararı her iş kolunda uygulanamamaktadır. Örneğin Kanunun 30 uncu maddesine göre hangi konularda grev kararı sayılmış olup, hastane ve eğitim-öğretim kurumlarında da grev kararı alınamamaktadır. Ancak, 4688 Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununda grevle ilgili hiçbir düzenleme olmamasına rağmen Danıştay'ın önceki kararlarına güvenilerek her sektörde grev kararı alınabilmiştir.
Memur açısından, Anayasada grev düzenlemesi öngörülmediğinden 4688 sayılı Kanunun Anayasal açıdan grev ve lokavt uygulamalarının nasıl olacağını düzenlemesi söz konusu olamaz. Ancak, bu durum ortada iken memur sendikalarının aldığı kararlar doğrultusunda greve giden memurlar hem kurumlarıyla hem polisle sorunlar yaşayacaktır. Bu sorunların asgariye indirilebilmesi amacıyla, sorunun kaynağında olan Anayasa değişikliği zorunlu hale gelmiştir. İşte bu değişiklikten sonra da konunun tüm boyutlarını ele alan yeni bir memur sendika yasası ile kamu personel reformunun çıkarılması gerekmektedir. Ayrıca memur sendikalarının da, kamu yararını düşünerek, 2822 sayılı Kanunda dahi yer verilmeyen hizmet kollarında grev kararı alırken daha dikkatli davranmaları gerekmektedir.
Ahmet Ünlü
Yenişafak
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.