EĞİTİM-BİR-SEN İŞYERİ TEMSİLCİLERİYLE, EĞİTİM ÇALIŞANLARININ SORUNLARINI MASAYA YATIRDI

EĞİTİM-BİR-SEN İŞYERİ TEMSİLCİLERİYLE,  EĞİTİM ÇALIŞANLARININ SORUNLARINI MASAYA YATIRDI
Eğitim-Bir-Sen Manisa Şubesi Aralık ayı İşyeri Temsilcileri toplantısını Manisa Öğretmenevinde gerçekleştirdi.

 

Toplantıda konuşan Memur-Sen İl Temsilcisi ve Eğitim-Bir-Sen Manisa Şube Başkanı Mehmet
Emin Sofuoğlu, yıllardır taşrada hizmet ettikten sonra hizmet puanı üstünlüğüne göre görev yeri
değiştirilmiş bir öğretmenin, eğitim-öğretim alanında yaşanan bu yapısal değişiklikler sonucu birkaç saatlik
ders yükü azlığına bağlı olarak norm kadro fazlası konumuna düştüğü için, resen il genelinde atamaya tabi
tutulması hakkaniyet ölçülerine uygun olmadığını belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Bu nedenle, eğitim
kurumu yöneticilerinin zorunlu yer değiştirmelerinde olduğu gibi, norm kadro fazlası öğretmenlerin de
isteğe bağlılar dışında resen atamalarının yapılmaması gerekmektedir. Bir iki saatlik ders yükü azlığı sonucu
ihtiyaç fazlası konuma düşen öğretmenin önümüzdeki dönem oluşacak ders saati artışına bağlı olarak yeni
normla yeniden ilişkilendirilmesi mümkünken, bugün birini gönderip yarın aynı kuruma aynı alanda bir
başka öğretmeni atamanın doğru olmayacağı kanaatindeyiz.”diye konuştu.

Eş durumu atamalarına ilişkin düzenlemelerin halen yapılmadığından yakınan Sofuoğlu, bu
nedenle birçok öğretmenin ailesinden ayrı yaşamak zorunda kaldığını vurguladı. Sofuoğlu, “Şu anda
binlerce öğretmenimiz ailesinin, çocuklarının çok uzağında görevlerini yapmaya çalışmaktadır. Bu
durumdaki bir öğretmenimizden tam verimi almamız mümkün değil. Bu eğitime çok büyük katkı sağlamaz,
aksine zarar verir. Aklı ailesinde olan bir öğretmen işine motive olmakta zorluklar çekmektedir. Eş
durumu atamalarındaki bu sorun ortadan kaldırılarak hem ailelerin mutlu olması sağlanmalı, hem de
öğretmenlerimizden daha fazla verim almanın önü açılmalıdır.” dedi.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın, okulların personel ihtiyacı ve günlük rutin giderleri karşılamadığı ve
herhangi bir bütçe verilmediği için Okul Aile Birlikleri marifetiyle toplanan bağışlarla ayakta durmaya
çalışan okullara, ya bütçe vermesi ya da okul yönetimlerini bunaltmaktan vazgeçmesi gerektiğini belirten
Sofuoğlu, Okullarda ihtiyaç olarak had safhada bulunan yardımcı hizmetli, güvenlikçi gibi kadrolara
atama yapılmadığı gibi, bu hizmetlerin yürütülebilmesi için gerekli ücretli personel giderlerinin merkezi
bütçeden karşılanmadığının herkes tarafından bilindiğini kaydetti. Sofuoğlu sözlerine şöyle devam etti:
“Bakanlıkça okullarda para toplanmaması amaçlanıyorsa, bu yaklaşımı sonuna kadar destekliyor ve doğru
buluyoruz. Burada yanlış olan, herhangi bir çözüm yolu önerilmeksizin genelgelerle, genel yazılarla
korkutma, yöneticileri yıpratma politikası uygulanmasıdır. Bu yaklaşım eğitim yöneticilerini yıpratmakta,
zan altında bırakmakta, velilerle karşı karşıya getirmektedir. Bu soruna acilen köklü bir çözüm bulunması
gerekmektedir. Okullara ödenek ayrımı ya da eğitim kurumlarının mali giderlerini sağlayacak kaynak
üretimi zorunluluğu ortadadır. Köklü çözüm üretmeden, eğitim kurumları yöneticilerini bunaltan ve her
geçen gün işi daha da içinden çıkılmaz hale getiren popülist yaklaşımlar bir an önce son bulmalıdır.”

Sofuoğlu konuşmasında okullardaki kılık-kıyafet değişikliğine ilişkin değerlendirmelerde de
bulundu. “Yapılan değişiklikleri, özgürlükler kapsamında olumlu ve önemli buluyor ama yetersiz
görüyoruz” diyen Sofuoğlu, Hükümetin çalışma hayatında devam eden kılık kıyafet yasağına da bir an
önce son vermesini istedi. Sofuoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Kız öğrencilerle ilgili diğer derslerdeki
kılık ve kıyafet yasağıyla birlikte bir adım daha atılarak bayan öğretmenler ve diğer tüm kamu çalışanları
için de uygulanan yasağın tamamen ortadan kaldırılmasını istiyoruz. Hatta erkek öğretmenlerimiz de
kıyafet serbestîsinden artık faydalanmalı ve kravat takma mecburiyetinden kurtularak günlük kıyafetleriyle
okuluna gidebilmelidir. ‘Kamusal alan' adına yapılan dayatmalar ve meşru olmayan yasal düzenlemeler
bir an önce son bulmalıdır. Kamusal alana girene kadar değil, bu ülkede zulüm bitene kadar saçmalıklarla
mücadele etmek vicdan sahibi herkesin ortak görevidir. Herkesi torna ürünü olarak görmek isteyen zihniyet,
farklılıklara tahammülde hazım sorunu yaşıyor; “Kamusal Alan” diye zihinlere çizgiler çiziyor ve bu alanda
hizmet üretenin özgürlüklerini elinden alıyor. Türkiye yeni anayasayı konuşuyor. Yeni anayasa “din ve
vicdan hürriyetini” teminat altına almak zorundadır.”



HABERE YORUM KAT

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.