KONCUK’UN NASIRINA MI BASILDI?
Bu hafta çalışma dünyasına damgasını vuran olay, İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin bir toplantıda MEMUR-SEN Başkanı Ali Yalçın’ın konuşması esnasında KAMU-SEN başkanı İsmail Koncuk ve DİSK Başkanı Kani Beko’nun Yalçın’a tepki göstererek salondan ayrılmaları oldu.
Milletçe bağırıp çağıran, efelenen, meydan okuyan insanlara hep rağbet ederiz. Bu zaafımız bazen dikkatimizden önemli şeylerin kaçmasına neden olur. Kanaatimce Koncuk ve Beko’nun tepkileri de bu türden bir olay olduğu için üzerinde durulmaya ve analiz edilmeye değerdir.
Memur sendikacılığında sendikalaşma oranıyla birçok ülkenin önünde olan Türkiye’de sendikacılığın en büyük handikaplarından biri yetkili olmanın kaçınılmaz yıpratıcılığına rağmen her yıl artan bir farkla Memur-Sen’in adeta rakipsizliğe doğru koşmasıdır. Bu durum Memur-Sen’e bağlı sendikalar için memnuniyet verici olabilir ancak alternatif olabilecek sendikaların olmayışı tüm memurlar, çalışma hayatı, demokrasimiz hatta ülke için ciddi bir sorundur. Memurlara ilişkin teklif, talep ve müzakerelerde hükümetin muhatabı olan Memur-Sen, 800 Bin üyesiyle en büyük konfederasyon olurken en yakın takipçisi Kamu-Sen’in yaklaşık 450 Bin üyesi var.
Peki, Memur-Sen’in önlenemez yükselişi ve sendikal rakiplerinin adeta erimelerinin sebebi ne?
Rakipleri, bu büyümeyi iktidara yakın olmak, iktidarın nimetlerinden nemalanarak büyümekten ibaret bir sebebe bağlıyorlar.
Diğer sendika ve konfederasyonların bu soruya verdikleri cevabın basitliği Memur-Sen’in neden rakipsiz bir konfederasyona dönüştü konusunda yeterince fikir veriyor.
Hayır, Memur-Sen’in rakipsiz bir konfederasyona dönüşmesinin cevabı iktidardaki siyasi partiyle aynı sosyal tabana sahip olmasıyla izah edilemez.
Memur-Sen’in büyümesinin başlıca iki sebebi var. Bunlardan biri Memur-Sen’in kendisiyle, diğeri ise rakipleriyle ilgilidir.
Memur-Sen’in büyümesinin kendisiyle ilgili sebebi, sendikal varlık gerekçesini dayandırdığı değerler ve bu değerlerin hâkim olmasına yönelik kararlı mücadelesidir. Türkiye’de muhafazakâr kesimin sosyal, ekonomik, politik alandan silinmesine yönelik operasyonlar, tarihin doğal akışı içerisinde etkisini yitirmiş, yaşanan olumsuzluklar mütedeyyin insanların ulusal ve uluslar arası arenada seslerini yükselttikleri bir noktaya gelmiştir. Bunun sendikal alandaki ayağını üye sayısıyla, kurumsallaşmış teşkilatı ve etkinliğiyle Memur-Sen yürütüyor. Bu gerekçeler, bir sivil toplum kuruluşunun “en büyük” olması için başlı başına yeter gerekçelerdir.
Memur-Sen’in rakipsiz hale gelmesinin diğer bir sebebi ise rakipleridir. Aynen siyasal alanda olduğu gibi sendikal alanda da rakipleriniz, gündemleri, eylemleri ve söylemleriyle rakip olmaktan, ülkeye bir değer katmaktan ve ideolojik saplantı batağlığına sürüklenmeden milletin taleplerini önceleyen bir duruşa sahip olmazlarsa çalışanlar alternatifsiz kalır ve en iyiye yönelerek onun rakipsiz yaparlar.
Evet, Türkiye’de Memur-Sen’i rakipsiz yapanlar, Memur-Sen’in rakipleridir.
Bu düşüncemde haklı olduğumu geçen gün yapılan toplantıda Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk’un tavırlarından bir kez daha anladım.
O toplantıda neler olduğuna, kimin neyi savunup neye kaşı çıktığına, kimin kendisine yakışan olgunlukla hareket ettiğine bakan herkesin varacağı kanaat, Memur-Sen’in daha da büyüyeceği, Kamu-Sen’in ise her geçen gün eriyeceği yönünde olur.
Toplantıda söz alan İsmail Koncuk, iktidarı eleştireyim derken mahalle kabadayısı edasıyla eğitim yöneticisi olan Eğitim-Bir-Sen üyelerini beceriksizlikle, ehliyetsiz ve liyakatsizlikle suçlamış ancak sendikalarının üyelerine yönelik bu ağır hakaretlere rağmen Memur-Sen ve Eğitim Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın Koncuk’un sözünü kesmemiş konuşma sırası kendisine geldiği zaman kürsüden düşüncelerini ifade etmeyi tercih etmiştir.
Ali Yalçın konuşmasında, 1 Mayıs’ın taksim tartışmalarının gölgesinde kalmasında rahatsızlıklarını, 1 Mayıs’ta anarşist eylemlerin değil çalışanların sorunlarının konuşulması gerektiğini, sendikaların bu ülkede çalışanların haklarını almak için mücadeleye değil vesayetin ırgatlığına soyunduğunu, sendikaların inanırlılıklarını ve güvenirliliklerini kaybettiklerini, eğitim yöneticileriyle ilgili sistemi kendilerinin de doğru bulmadıklarını, doğru bir yönetici atama sisteminin oturup beraberce bulunabileceğini söyledi.
Sayın Ali Yalçın’ın konuşması esnasında önce lafla sataşan ardından “İktidarın temsilcisi gibi konuşuyorsun” gerekçesiyle salonu terk eden İsmail Koncuk’un bu tavrının, nasıl bir niyet ve ruh halinin dışa vurumu olduğu üzerinde konuşmadan önce sayın Ali Yalçın’ın konuşmasını bir kez daha dikkatle dinledim. Hatta konuşmanın çözümlenmiş metnini buldum ve dikkatle inceledi
Sayın İsmail Koncuk’un bu tavrına üzülmemek elde değil. Yüzbinleri temsil eden sendikacıların birbirlerini dinleme nezaketinden, kendisi gibi düşünmeyen insanların fikirlerini dile getirmelerine tahammül etmeyen tavırlarından, kendisi kürsüye çıktığı zaman kendisi gibi düşünenlerden gayrisine hakareti varlık gerekçesi gören anlayışa üzülmemek elde değil.
Sayın İsmail Koncuk’un Sayı Ali Yalçın’ın konuşmasında tepki gösterdiği kısım neresi. Hangi sözleri onu iktidarın temsilcisi gibi göstermiş. Ben tekrar tekrar dinledim ve okudum ancak iktidarı veya iktidarın uygulamalarını savunan tek bir sözünü bulamadım.
Öyleyse Sayın Koncuk’un bu tavrının gerekçesi ne olabilir.
Sayın İsmail Koncuk’a bu ülkenin ikinci büyük konfederasyonunun başkanı olarak şu uyarıda bulunmayı da bir görev biliyorum. Tribüne oynayan şovlarının prim ettiği zamanlar ve mekânlar olabilir. Bu çıkışlarının zamanını ve mekânını iyi ayarlamazsan zor durumda kalırsın. Saygınlığın zarar görür. Seni sevenler, düştüğün hale üzülürler.
Sayın Ali Yalçın’ın konuşması, dinleyen her sendikacının alkışlamaktan başka bir tepki veremeyeceği bir içeriğe sahipti. Sayın Koncuk,o toplantıdaki çıkışını eğer önceden planlayıp “15 mayıs öncesi şöyle bir gündem oluvereyim.” dediyse hem yerini, hem zamanını hem de muhatabını yanlış seçerek çok büyük bir hata yaptı. Bana göre önceden planlanmış bir şov olan bu çıkışın, Sayın Ali Yalçın’ın konuşmasına gösterilen eğreti bir tepki olarak görünmesinin nedeni de budur.
Ayrıca Sayın Ali Yalçın, teşkilat içerisinde ve kamuoyunda, Yunus tarafı kadar Yavuz tarafıyla da bilinen birisidir. Nitekim kendi sendikasının üyelerine hakaretlerine bile sabrederek Sayın Koncuk’un sözünü kesmeden onu sabırla dinlemesi de bunun en bariz göstergesidir. Ancak gözünü daldan budaktan sakınmayan mizacıyla bilinen Ali Yalçın’ın konuşması esnasında İsmail Koncuk’un salonu terk etmesinin alandaki yansıması, “Ali Başkan’ın solu tersmiş. Koncuk’u âleme madara etti ve salondan kaçırttı” şeklinde yorumlandığının da farkında mı?
Asım Gözükara
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.