Sendika Yöneticilerinin Güvencesi İhlal Ediliyor!

Sendika Yöneticilerinin Güvencesi İhlal Ediliyor!
Sendika Yöneticilerinin Güvencesi İhlal Ediliyor!

4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununun meclisten geçerek yasalaşmasının üzerinden yirmi yılı aşkın süre geçmiş ve onlarca mahkeme kararı olmasına rağmen uygulamada halen sendikal güvencelerle ilgili sorunlar yaşanabiliyor.

Son olarak Eğitim Sen Didim Temsilciliği Yürütme Kurulu üyesi üç kadın kamu emekçisinin, disiplin soruşturması sonucunun beklenmeden ani bir idari kararla yerlerinin değiştirilmesi, sendikal güvenceler konusunun, idari makamlar tarafından yeterince anlaşılmadığını gösteriyor. Konunun daha vahim yanı ise kamuoyuna yansıdığı kadarıyla, bu idari kararın gerekçesinin, söz konusu kamu emekçilerinin “İstanbul Sözleşmesi” ile ilgili basın açıklamalarına katılması olarak gösterilmesi.

Öncelikle bu idari kararın hukuksuz olduğunu belirtmek gerekiyor. Çünkü 4688 Sayılı yasanın 18.maddesi, sendikal güvenceler konusunu düzenleyerek, bu konuda tartışmalara yer bırakmayacak şekilde net ve açık bir hüküm getirmiştir. 18.madde şu şekildedir;

“Sendika üyelerinin ve yöneticilerinin güvencesi; Kamu görevlileri, iş saatleri dışında veya işverenin izni ile iş saatleri içinde sendika veya konfederasyonların bu Kanunda belirtilen faaliyetlerine katılmalarından dolayı farklı bir işleme tâbi tutulamaz ve görevlerine son verilemez. Kamu işvereni, işyeri sendika temsilcisi, sendika işyeri temsilcisi, sendika il ve ilçe temsilcisi ile sendika ve sendika şube yöneticilerinin işyerini, sebebini açık ve kesin şekilde belirtmedikçe değiştiremez.”

Bu anlamda Eğitim Sen, 4688 Sayılı Yasaya göre kurulmuş, tüzüğü onaylanmış ve tüzüğündeki faaliyetleri bu yasaya göre yürüten bir sendikadır. Sendika genel merkez, şube ve temsilcilik yöneticileri faaliyetlerini yürütürken basın açıklamaları, toplantılar, mitingler ve yürüyüşler düzenleyebilir, her konuda görüşlerini açıklayabilir, başka kurumlar tarafından düzenlenen benzer etkinliklere katılabilir.

Bu bağlamda Anayasa’nın "Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" başlıklı 34. maddesi şöyledir: "Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir."

Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı konusunda birçok mahkeme kararı bulunmakla birlikte en önemli kararlardan birisi R.G. Tarih ve Sayı: 18/7/2019-30835 sayılı Leyla Sezen kararıdır. Başvuru, devlet memuru olan başvurucuya toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmasından dolayı disiplin cezası verilmesi nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Yapılan inceleme sonucunda; şiddet hareketlerine iştirak etmemiş kişilerin toplantı özgürlüğünün korunması gerektiği yönündeki içtihadından hareket edildiğinde şiddet içermeyen bir yürüyüşe ve basın açıklaması etkinliğine katılan, kendine atfedilebilecek, kınanabilir bir eylemi tespit edilmeyen ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan başvurucunun kamu görevlisi olması durumunda dahi toplantı özgürlüklerinin öncelikle korunması gerekir…toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahale demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez, denilerek, başvurucu haklı bulunmuş ve uğradığı zararlar tazmin edilmiştir.

Son olarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde de söz edilen demokratik siyasal rejim ve insan haklarına saygı esasının 'olmazsa olmaz' şartlarından olan ifade özgürlüğü, sözleşmenin 10. maddesinde iki fıkra şeklinde düzenlenmiştir. Birinci fıkrada ifade özgürlüğünün üç unsuru vurgulanarak teminat altına alınmaktadır.

-Birincisi, öncelikle, kanaat sahibi olma özgürlüğü

-İkincisi, herkesin görüşlerin açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahip olması

- Üçüncüsü, haber veya fikir alma ve verme (yani ulaşma) özgürlüğüdür.

İkinci fıkrada ise; devletlerin, ifade özgürlüğünün kullanılmasına müdahale etmesinin meşru sayılacağı durumlar belirtilmiştir. Meşru müdahale için üç koşulun birden yerine gelmesi aranmaktadır;

-Birincisi, müdahalenin demokratik bir toplumda zorunlu tedbir niteliğinde olması

-İkincisi, bu fıkrada sayılan hallerden birini veya birkaçını sağlamaya yönelik olması

-Üçüncüsü, yasalarda öngörülmüş bazı biçim koşullarına, sınırlamalara bağlanabilmesidir.

Dolayısıyla bu hallerden birinin olmadığı bir durumda, yapılan müdahalenin ihlal oluşturacağı açıktır.

Eğitim Sen Didim Temsilciliği yöneticilerinin, basın açıklamalarına katılmaları disiplin suçunu ve yer değiştirme işlemini gerektiren bir eylem değil, Anayasa ve AİHS tarafından güvence altına alınan ifade özgürlüğünün bir gereğidir. Bu nedenle, üç kamu emekçisine uygulanan yer değiştirme işlemi demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun değildir ve derhal iptal edilmelidir.

Kaynaklar

Yahya Şahin. Danıştay Kararlarında İfade Özgürlüğü Ve Sınırlamaları

Abdullah DAMAR

HABERE YORUM KAT

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.