Sendikal Misak-ı Milli

Sendikal Misak-ı Milli
T.C. DEVLETİ ANAYASA VE YASALARININ BAHŞETTİĞİ SENDİKAL YAPILAR, EĞİTİM ÖĞRETİM YAPILARINDA ALANI DARALTILMAK İSTENSE DE, MÜCADELELERİNİ ALANLARIN HAK ARAMA NOKTALARINDA BİRLEŞTİREREK TAHKİM ETMELİDİRLER... YOKSA, SENDİKAL YAPILAR, NİCELİĞİ OLAN NİTELİĞİ OLMAYAN VE AMAÇLARINDAN TAMAMEN SAPMIŞ TAHKİR YAPILAR OLARAK GÖRÜLMEYE BAŞLANIR... VE BİR MANASI DA KALMAZ TABİ...

 Eğitim-Öğretim ve Bilim Hizmetleri kolunda faaliyet yapan sendikalar, her geçen yıl giderek çoğalıyor. En son olarak, söz konusu hizmet kolunda faaliyet yapmak üzere iki yeni sendika, kuruluşunu ilan ederek, ilgililere resmen üyelik çağrısında bulunmuştur. Elbette bu çağrının az da olsa bir karşılığı olabilir. Ama bu karşılık, eğitim öğretim ve bilim alanında, gitgide hizipçiliğe oynayan ve zaten birbirine sıkı sıkıya kenetlenmemiş olan sendikal örgütlenmelerin, gevşek de olsa var olan aralarındaki bağı da çözebilir. Demem odur ki, her yeni kurulan eğitim sendikası, sendikal bağı çözüyor. Bu bağlamda, sendikal bağ çözüldükçe, öğretmenler de çil yavrusu gibi dağılmaya başlıyor. Öğretmenlerde, örgütlenme hevesi, isteği de böylelikle gitmiş oluyor. Meslek grupları arasında en fazla çalışana sahip eğitim-öğretim ve bilim hizmetleri kolu, nicel gücünü, nitelikli örgütlenebilir bir kitle olamadığı için bir türlü gösteremiyor. Halbuki, hak aramak için kurulan örgütlerin, sendikal değerler etrafında mücadele etmek için kenetlenerek birbirine düğümlenmesi gerekmektedir. Ama ülkemizde, ne yazıktır ki, şu ana dek böyle bir kuvvetli düğümlenmeyi göremedik. Bundan sonraki yıllarda da, deniz yıldızı gibi bir çoğalma yani parçalanma aralıksız devam ederse, meslek grubu olarak geniş olan bu kitlenin minik minik hallerini görebiliriz. Şöyle ki;

Sanki, sendikal ayrılıklar, bir değirmen gibi un ufak ediyor bizleri. Bu değirmene su taşıyan bir kısım sendikaların takiye edilmiş kuruluş gerekçesi olan, sendikal ayrılığın temelini oluşturan, bu ayrılığı adeta körükleyen siyasi ve ideolojik hedeflere ve heveslere saplantılı derecede bağlı ve bağımlı çıkarlar, her daim hayali kurulan sendikal değerlerin çevresinde birleşebilme olanağını bizlere tanımıyor ve bu cihetteki tüm heveslerimizi de silip süpürüyor. Bana göre meslek grubu olarak, nicel olan yönümüzü ortaya çıkarabilmemiz için sendikal değerlerle alakası olmayan takiye edilmiş siyasi ve ideolojik heveslerle kurulan sendikaları, onlara üye olmayarak zayıflatmalı ve bir müddet sonra da buna bağlı olarak sendikal sahadan resmen temizlemeliyiz. Yoksa, bu sendikal ayrılmışlık, kopmuşluk, parça pinçik olmuşluk işverenlerin bu durumu kullanarak, hak-hukuk-adalet-liyakat ve eşitlik gibi birtakım değerleri iplemeden, ali kıran baş kesenlik yaparak, istediği gibi bizlere iş gördürmesinin önünü açacaktır. Geçmişte yaşanmış olan 4 yılını dolduran müdürlerin görevden alınması, salt mülakat ile müdürlerin ve iki dudak arası müdür yardımcısı görevlendirilmeleri gibi birtakım süreçleri hatırladığınızda, görmüş olduğunuz, tüm olup bitenler karşısında mesleki dayanışmanın ve örgütlenmenin sendikal örgütlenme manasında tam olarak bir türlü gerçekleşememesi, işte yukarıda bahsetmiş olduğumuz siyasi-ideolojik temelli sendikal kopuşlardan ileri gelmektedir. Aramıza her geçen yıl yeni sendikalarla nifak tohumu ekenlere karşı, siyasal ve ideolojik zaviyede aramızda meydana getirilmiş olunan hizipçiliğin önünü alamaz isek, işte o zaman sendikal örgütlenmeleri bilincinden, amacından saptırma gibi hedeflere dönük eylemlerle örseleyerek, sendikal CANA kasıtta bulunup daha da ileri gidebilirler. Bunun işaretlerini ise, özellikle son zamanlarda yaşanan gelişmeler, olaylar ile almaktayız. Bilmenizi isteriz ki, uzun uzadıya anlattığımız konuya dair öngörülerimiz, şu an gördüklerimizden hareketle meydana gelmektedir. Yargılarımızda, bir ÖN YARGI olmadığını bilmenizi ayrıca istirham ederiz. Pekala, ileriye dönük öngörülerimizi oluşturan gelişmeler nelerdir? Dilerseniz, bu gelişmelerden birini sizlerle paylaşayım.

Malumunuzdur ki, sendikal faaliyetler kapsamında, sendikal mücadeleye güven, cesaret, arzu, destek katma, üyeleriyle kucaklaşma, varsa sorunlarını dinleme ve dertleriyle dertlenme maksadıyla bir kısım kafası sarı olmayan sendikacı arkadaşlarımız, yağmur çamur, tipi boran, kar kış demeden okullara çeşitli ziyaretlerde bulunmaktadırlar. Fakat, maksadı söz ettiğimiz gibi olan, sarı kafalı olmayan mücadeleci sendikacıların yapmış olduğu bu okul ziyaretleri, MEB’in gözüne batmış olsa gerek, sendikacıların okulları ziyaretlerinde faaliyet sınırlarını (TIPKI EĞİTİM BİNASI KAT PLANLARI GİBİ) gösteren bir planı yazısında belirtmiş. İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğünün bu yazısının son bölümünü, aşağıda sizlerin dikkatine sunmak istiyorum:

Yukarıdaki yazıda görüldüğü üzere eğitim-öğretim ve bilim hizmet kolunda faaliyet yapan sendikaların temsilcilerinin, eğitim öğretim binalarında, faaliyet alanlarına kısıtlama ve sınırlama getiriliyor. Hatta çok ileri gidilerek, sendika temsilcilerine eğitim öğretim binasında, üç mekan açık tutuluyor. Yönetim odaları, öğretmenler odası ve toplantı salonu. Aklıma, böyle bir mekan sınırlamasından sonra şu soru geliyor. SENDİKA TEMSİLCİLERİNE, TUVALET İHTİYAÇLARI OLMASI DURUMUNDA, EĞİTİM BİNASI İÇİNDE YER ALAN TUVALETLER AÇIK MIDIR? YAZIDA, AÇIK OLACAĞI BELİRTİLMEDİĞİNE GÖRE SENDİKA TEMSİLCİLERİ, OKULLARA BUNDAN SONRA İHTİYAÇLARINI GİDERİP GİDECEKLER YA DA OKULDA FAALİYETLERİNİ TAMAMLAYIP EĞİTİM BİNASI DIŞINDA İHTİYAÇLARINI GİDEREBİLECEKLERİ MÜSAİT VE MAKUL BİR YER BULANA KADAR TUVALETLERİNİ TUTACAKLAR... YANİ BUNDAN SONRA SENDİKACI ARKADAŞLAR, SIKIŞMAYI GÖZE ALARAK, OKULLARA GİDİNİZ LÜTFEN!.. MALUM, İŞGÜZAR OKUL MÜDÜRLERİNDEN BİRİ ÇIKIP YUKARIDAKİ YAZIYI, OLUR DA, OKUL TUVALETLERİNİN KAPILARINA ASARSA DİYE DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ İÇİNDİR, BU UYARI SİZLERE... BU UYARIMIZ, YANLIŞ ANLAMAYA MAHAL VERMESİN AMAN HA...

Gelelim, bir başka gelişmeye... O da, sendikal örgütlenmenin sesini soluğunu kesen, eğitim öğretim ve bilim hizmeti koluna katılmış yeni sendikalara. Bunlardan birinin ismi gerçekten dikkatimi çekti. Özellikle şu sıralar, o ismi çok sık işitiyor ve görüyoruz. Yeni eğilim bu isim olsa gerek. Bu isimde, bir futbol takımı var, sonra bir ocak var, sonra cadde ve sokak var, var da var YANİ. Şimdi de bu isimde çiçeği burnunda, EĞİTİM-ÖĞRETİM VE BİLİM HİZMET KOLUNDA FAALİYET YAPACAK bir sendika, kuruluşunu ilan etti. İsmi, tahmin edeceğiniz gibi Osmanlı ile başlıyor. Tam ismi ise Osmanlı Eğitim Çalışanları Sendikası. Dileriz, fesli eylem yapmazlar. Osmanlı Ocaklarına hiç mi hiç benzemezler. Tekke ve zaviyelerin açılmasını istemezler. Bilahare, tevhid-i tedrisatı reddetmezler. Karma eğitimin yerine kızların ve erkeklerin ayrıldığı haremlik selamlık bir eğitim öğretim ortamı için mücadele etmezler. Ana dilde eğitim taleplerinin ayyuka çıktığı şu dönemlerde, biz de Osmanlıca dilinde eğitim isteriz diye bir laga luganın içine kendilerini dercetmezler. EN ÖNEMLİSİ, T.C. DEVLETİNİN YASALARI İLE KURULDUKLARINI VE SENDİKAL FAALİYET YAPTIKLARINI UNUTMAYIP KENDİLERİNİ OSMANLI HÜLYALARINA ADAMAZLAR. OSMANLI’YI HAYIRLA ANIP, T.C. DEVLETİNİN CUMHURİYET DEĞERLERİNE VE KAZANIMLARINA SADIK KALARAK, DAİMA AYDINLIK YARINLARIN ÖZLEMİ İÇİNDE, MUASIR MEDENİYETLERİ SEVİYESİNE ERİŞMİŞ BİR YAŞAMI, T.C. YURTTAŞI OLMA GURURU VE ONURU İLE ARZULARLAR... EĞİTİM BİR SEN’İN ÇEKİNDİĞİNDEN VE OLAY OLUR DİYE DÜŞÜNÜP GERİ DURDUĞUNDAN ÖTÜRÜ SÖYLEYEMEDİĞİ İÇİNDEN GEÇENLERİ (OSMANLI HÜLYALARI), ACABA BU SENDİKA MI DİLE GETİRECEK? DİYE SORMADAN DA EDEMİYOR İNSAN KENDİNE... DİLERİM, BU SENDİKA HAKKINDAKİ İYİ DİLEKLERİMİZİN GERÇEKLEŞTİĞİNİ, ENDİŞELERİMİZİN DE BOŞUNA OLDUĞUNU GÖRÜRÜZ...

T.C. DEVLETİ ANAYASA VE YASALARININ BAHŞETTİĞİ SENDİKAL YAPILAR, EĞİTİM ÖĞRETİM YAPILARINDA ALANI DARALTILMAK İSTENSE DE, MÜCADELELERİNİ ALANLARIN HAK ARAMA NOKTALARINDA BİRLEŞTİREREK TAHKİM ETMELİDİRLER... YOKSA, SENDİKAL YAPILAR, NİCELİĞİ OLAN NİTELİĞİ OLMAYAN VE AMAÇLARINDAN TAMAMEN SAPMIŞ TAHKİR YAPILAR OLARAK GÖRÜLMEYE BAŞLANIR... VE BİR MANASI DA KALMAZ TABİ...

BİR SORU:

SARI SENDİKALARA DA, DİĞER EĞİTİM SENDİKALARINA SINIRLANDIRILMIŞ EĞİTİM BİNASININ SADECE 3 BÖLÜMÜ MÜ AÇIK TUTULACAK? YOKSA, ONLARA SINIRLANDIRILMIŞ EĞİTİM BİNALARININ TÜM KAPILARI SONUNA KADAR AÇIK MI? MALUM; SERDE ADALET VE EŞİTLİK VAR YA, HZ. ÖMER İLE TAÇLANDIRILMIŞ OLANINDAN...

DÜŞÜNMEDEN EDEMİYORUM:

OSMANLI İSMİ ÇOĞALIRKEN, ATATÜRK İSMİ NEDEN AZALIYOR? AŞAĞIDAKİ GAZETE MANŞETİNDE YER ALAN HABER BUNUN İSPATI DEĞİL Mİ SİZCE? HALBUKİ, OSMANLI T.C.’YE BAĞLANMIŞ BİR DEVLETTİR... VE SON HALİFENİN KIZI, BUNU ÇOK İYİ İFADE ETMİŞTİR. ŞÖYLE Kİ:

‘’NASIL Kİ, OSMANLI TÜRKLERİN İMPARATORLUĞU İSE; TÜRKİYE CUMHURİYETİ DE TÜRKLERİN CUMHURİYETİDİR...’’

NE OSMANLI T.C.’NİN; NE T.C. OSMANLI’NIN KARŞITIDIR... DEVAMIDIR DEVAMI... ANLAYIN ARTIK... VE OSMANLI’YI T.C.’YE; T.C.’Yİ OSMANLI’YA DÜŞMAN ETMEYİ BI-RA-KIN... YE-TER!.....................................................................

Saygılarımla...

Yahya ASLAN

HABERE YORUM KAT

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.