Maarif Müfettişliği Alt Komisyon Görüşme Tutanağı
Yayınlanma:
Milli Eğitim Bakanlığı, Maarif Müfettişliği alt komisyon görüşme tutanağı yayınlandı.
EĞİTİM-BİR-SEN GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HASAN YALÇIN YAYLA –
Tasarıda olumsuz gördüğümüz ve çekincelerimizi ifade ettiğimiz bazı maddeler var ve bunların da en önemlilerinden bir tanesi eğitim öğretim müfettişleriyle ilgili yapılan düzenleme. Zaten, kamuoyuna da biraz tasarı bu açıdan yansıdı. Hemen şunu söyleyeyim: 2011’de yapılan 652’yle Bakanlık merkez teşkilatında bulunan maarif müfettişleri eğitim denetmenleri olarak değiştirildi. Bunlar merkezden dağıtılarak illere gönderildi. Şimdi, buradan bir geriye dönüş var. Sendika olarak bizim 2004’te yaptırdığımız bir araştırma var. Öğretmenlerin yüzde 91’i teftiş sisteminin değiştirilmesini, müfettiş anlayışının ortadan kaldırılmasını istiyor. Eğitim öğretimde ileri düzeydeki ülkelere baktığınızda böyle bir yapının zaten olmadığını görüyorsunuz. Burada esas olan atadığımız okul müdürüne, kurum müdürüne ve öğretmene güvenerek idari denetimi esas olan bu yapılarla yapılmas ı taraftarıyız. Tasarıda tekrar 2011’den geri dönüş var ve tekrar merkeze 500 Millî Eğitim Bakanlığı müfettişi, 250 de müfettiş yardımcılığı kadrosunun ihdası var, ki şu anda bu yapı teftiş kurulu başkanı ve 0 müfettişle yürüyor zaten. Yani böyle bir yapıya, böyle bir tasarıya aslında gerek yok ve tekrar merkezî bir yapı ortaya koyuluyor ki bu çok daha büyük sıkıntıları ortaya koyacak. Bu arkadaşların eğitim uzmanı yapılması isteniyor. Eğitim uzmanı yapılabilir fakat Anayasa Mahkemesi kararları var. Millî Eğitim Bakanlığı yapısal değişiklikler yapabilir, işlevsel dönüşümler yapabilir, unvanları değiştirebilir fakat bu arkadaşların -1.750 civarında arkadaş var- özlük ve mali haklarından asla geri gitmemesi gerekiyor. Ama esasen müfettişlik yapısının teftişten arındırılıp rehberlik hizmetleri boyutuna gelmesi gerekiyor ki eğitim öğretimin ileride olduğu düzeydeki ülkelerde tamamen bu şekilde işlemiş durumda. Yine, şöyle ayrı sıkıntı var müfettişlik yapısında: 250 tane müfettiş, müfettiş yardımcılığı ihdası getiriliyor fakat eğitim öğretimde hizmet yapacak bu arkadaşların hiçbiri eğitimin içinden alınmıyor. Açık öğretim fakültesi hukuku bitiren birisi, iktisadı bitiren birisi müfettiş olabilirken öğretmenler müfettiş yapılamıyor, sınavla bir üst göreve gelemiyorlar ki esas problem burası. Eğitim öğretimi bilmeyen, içerden gelmeyen arkadaşlar eğitim öğretimi denetleyecek duruma geliyorlar. Yine, mevcut arkadaşların da mülakatla merkeze çekilmesi düşünülüyor. Burada da onlara bir kontenjan verilmemiş. Daha önce bu uygulama yapıldı, Kenan Evren döneminde de biliyorsunuz bakanlık dağıtıldı, çalışma bölgeleri oluşturuldu. Bu ara dönemden sonra da -şu anda taslakta böyle bir madde var- merkeze çekilecek müfettişler, çalışma bölgeleri oluşturulacak. Fakat o askerî dönem bittikten sonra tekrar bunlar merkeze çekildi. Onun için, bizim burayla ilgili temel görüşümüz şu: Biz teftiş sisteminin baştan aşağıya tekrar yenilenmesini istiyoruz ama bunun rehberlik bazlı bir teftiş sistemi olmasını istiyoruz. Arkadaşlar eğitim uzman ı yapılabilir, kadroları ve unvanları değiştirilebilir ama asla özlük haklarından geri adım atılmamalı ve şu anda çok daha güçlü, merkezî bir yapının oluşmaması bizim görüşlerimiz.
TÜRK EĞİTİM-SEN BAŞKANI İSMAİL KONCUK –
Sayın Başkanım, kıymetli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tabii, önemli bir kanun değişikliği söz konusu. Millî Eğitimde teftiş önemli bir yer tutuyor Sayın Başkanım. Şimdi, mevcut durum da bile teftişte ciddi bir problem yaşanırken bu değişiklik teftişi neredeyse içinden çıkılmaz hâle getirecek. Bakın, Türkiye'de 59.509 okul var. Öğrenci sayısı 17 milyon 559 bin 989. Yaygın eğitim kurumu sayısı 13.739, kursiyer sayısı 9 milyon 908 bin 286. Resmî ve özel kurumlarda öğretmen, yönetici ve diğer personel sayısı 1 milyon 100 binin üzerinde şu anda. Yani bu sayıları bilmek son derece önemli ki teftiş sisteminin ne anlama geldiğini anlayabilelim. Bütün bu kurumların teftiş ve denetimi şu anda bu maarif müfettişleri eliyle yürütülüyor yani 2.500 maarif müfettişi eliyle yürütülüyor. Ayrıca, müfettişlerimiz bu görevlerinin yanı sıra, aday öğretmenleri yetiştirme sürecinde görev alıyor, hizmet içi eğitimlerde personel eğitimi yaptırıyor, her yıl binle rce inceleme ve soruşturma görevini de yürütüyor. Mesela, Ankara’yı baz aldığımızda, 2005 yılında kişi ve kurumlar hakkında yapılan inceleme ve soruşturma sayısı Ankara’da sadece bir yılda 1.900 civarında. Buna ilave olarak, özel kurs, kurs, sürücü kursları, etüt merkezleri, yurtlar, temel liseler ve benzeri kurumların açılması onayını vermek, kapatılması, yer değişiklikleri ve benzeri işlemler için yapılan inceleme sayısı 1.040, sadece Ankara’dan bahsediyorum. Toplamda bu rakam 3 bini buluyor. Hâlihazırda bu hizmetler, şu anda görevde bulunan ve 81 il merkezinde istihdam edilen toplam 2.507 maarif müfettişi eliyle yapılıyor. Bakanlığımız, yapısal problemlerin üstesinden gelmek, uygulamaya koyduğu politikaların alanda ne ölçüde karşılık bulduğunu görmek, bur adan hareketle aksayan yönleri düzeltmek için denetim sistemini daha etkili hâle getirmek istiyor yani bu tasarıyla. Şimdi, bu nedenle, bu amaçla Bakanlık, Millî Eğitim Teşkilat Yasası’nda bu yönde bir düzenleme yapmak için düğmeye basmış ve hazırlanan Hükûmet tasarısı önümüzdeki günlerde görüşülmek üzere Meclise gelmiştir. Tasarının teftişle ilgili gerekçesinde, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından veya Millî Eğitim Bakanlığı denetimine sunulan hizmetlerin etkili, ekonomik ve verimli sürdürülmesinin sağlanmas ı; denetim hizmetleri tek elden yürütülerek eğitim hizmetlerinde muhtemel hataların giderilmesi; eksikliklerin tamamlanması ve hizmet sunumundan beklenen kalite düzeyinin yakalanması; hizmet alanındaki bütün kurumların düzenli aralıklarla denetlenmesi ve bu hizmeti sunanlara etkin olarak rehberlik yapılması; eğitim, öğretim, yönetim ve denetim hizmetlerinin yerel etkilerden uzak, çağdaş bilimin öngördüğü nesnel olgulara dayalı olarak sürdürülmesi amaçlanıyor. Bu tasarının gerekçesinde bunlar yazıyor. Bunlar Bakanlığın gerekçeleri. Bakanlık, 2.507 müfettişle yukarıda belirttiği hedef ve amaçları T B M M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Millî Eğitim Tarih : 07/06/2016 Saat :15.30 Kayıt: Millî Eğitim Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 9 bir anlamda gerçekleştiremediğini söylüyor yani bu amaçları gerçekleştiremediği için bu sistemi değiştirmek gerektiğini ifade ediyor. Bu hedefleri gerçekleştirmek için yeni bir yapılanmaya ihtiyaç duyduğunu bu şekilde ilan ediyor. Peki, bu tasarıyla ortaya çıkan yapı, bu belirtilen zafiyetleri ortadan kaldırabilir mi? Bu kadar işin yürütülmesinde –yukarıda saydığımız iş ve işlemler- 2.507 maarif müfettişi sayısı bile şu anda yetmiyor efendim. Şu anda 2.507 sayısını bir 5 bine falan çıkarmak gerek ki maarif müfettişlerinin iş yükü azalsın, işler daha sağlıklı sonuçlanabilsin. 2.507 müfettişle dahi bunları beceremeyen Millî Eğitim Bakanlığı müfettiş sayısını 500’e düşürüyor ve düzenleme yapıyor. Bakanlığımızın, 2.507 kişiyle eksik, hatalı yaptığını; etkin, kaliteli ve periyodik bir şekilde yapamadığını belirttiği hizmetleri aynı kişiler içinden seçtiği 500 personelle daha iyi yapacağını söylemesi bir kere akla zarar bir uygulamadır. Getirilmek istenen düzenleme Millî Eğitim Bakanlığında müfettişlik hizmetini kaldırmamakta, aksine aynı unvanı korunmakta ancak bu unvana ilişkin kadroların içi boşaltılarak mevcut müfettişlerin bir anlamda tasfiyesi amaçlanmaktadır. Sınavla giren kariyer bir meslek mensubunu sınav gerektirmeyen ve kariyere dayalı olmayan bir mesleğe yasa yoluyla atamaya gitmektedir Millî Eğitim Bakanlığı. Efendim, şimdi, maarif müfettişliği kariyer bir meslektir. Şimdi, siz kariyer bir mesleği eğitim uzmanlığı gibi kariyer meslek olmayan bir alana atadığınızda karşımıza hukuki engeller çıkacağı açıktır. Mesela, şu anda Millî Eğitim Bakanlığında okul müdürleri görevden alındı, yargı sürekli kararlar veriyor ama şu anda Millî Eğitim Bakanlığı bu yargı kararlarını b ile uygulamıyor. Muhtemelen, Anayasa Mahkemesinden dönecek bir yasa tasarısıyla karşı karşıyayız. Sistemi bozacağız, ondan sonra Anayasa Mahkemesi iptal edecek, değiştirecek, yerel mahkemelerle bir sürü karışıklıklar yaşanacak ve bu sistemi, mevcut, düzenl i yürüyen bir sistemi esasında şu anda biz bozmak üzereyiz Sayın Başkanım. Yani, hangi amaçla bozuyoruz? Millî Eğitim Bakanlığını, Millî Eğitim Bakanını esasında endişelendirmesi gereken bir durumla karşı karşıyayız şu anda. Bu teftişi kiminle yapacağız? Efendim, şimdi, birçok şey söylenebilir. Ben burada şöyle bir teklifte bulunayım, uzun uzadıya bunları tek tek okumanın bir anlam ifade ettiğini düşünüyorum. Şimdi burada, mevcut sistemi tek çatı altında toplama talebi bizim de zaten uzun zamandır ortaya koyduğumuz bir taleptir yani tek çatı altında toplanması yanlış bir talep değildir. Burada yapılması gereken, akla en uygun olan şey mevcut sistemi tek çatı altında toplayarak bütün müfettişlerimizi bu sistem içerisine yeniden entegre etmek ama mülakat aşama sı olmadan çünkü bu insanlar zaten yıllardır bu işi yapan insanlar ve sınavla maarif müfettişliği hakkını kazanmış insanlar yani bu aşamalardan geçmiş insanları siz ölçme kabiliyeti olmayan bir mülakat sistemiyle yeniden ölçerseniz bunun da hukuki bir karşılığı mutlaka çıkacak, bu da yeni karışıklıklar doğuracak. Efendim, teklifimiz şu: Mevcut sistem korunmadan, tek çatı altına alınarak 7 bölgede bölge sistemleri, bölge maarif müfettişliği sistemi oluşturulsun. Millî Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığ ına bağlı... İl millî T B M M Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İncelenmemiş Tutanaktır Komisyon : Millî Eğitim Tarih : 07/06/2016 Saat :15.30 Kayıt: Millî Eğitim Stenograf : Uzman : ………………. Sayfa: 10 eğitim müdürlüklerine de bağlı olmasın çünkü bu müfettişler il millî eğitim müdürlerini de denetliyor, şu andaki sistemde bunların altında bir eleman gibi görünüyor maarif müfettişleri. Dolayısıyla, kendi amirini denetleyen adam olması söz konusu olmaz. Onun için, doğrudan teftiş kuruluna bağlı, 7 bölgede ihdas edilen bölge müfettişlik sisteminde görev alsınlar ama il millî eğitim müdürlüklerinin üzerinde bir konumda görevlerine devam etsinler. Tabii, burada Maliyenin bir engel çıkarması söz konusu olduğu için mevcut haklarıyla bu çatı altına girsin müfettişlerimiz. Yani, bu problemi çözmek için en akılcı yol şu anda bu gibi görünüyor. Mevcut haklarıyla, mevcut özlük hakları neyse, kaç lira maaş alıyorlarsa, diğer özlük hakları neyse bu özlük haklarını artırmadan, aynı özlük haklarıyla tek çatı altında teftiş kuruluna bağlı, merkez teşkilatına bağlı 7 bölgede hizmet eden bir müfettişlik sisteminin oluşturulması doğru bir yaklaşımdır ama madem bir şeyi düzeltmek adına bir kanun tasarısı gündeme geliyor, bu sayı da artırılmadır. Yani, şu andaki müfettişlerimizin sayısının, oranının üzerinde de bir sayıyı bunlara ekleyerek yani 2.507 sayısını bin artırmak mümkün yani 3.500 sayısına çıkararak eğer bu tasarıyı kanunlaştırırsanız doğru bir haml e yapmış olursunuz, bir sistemin bozulmadan daha verimli hâle getirilmesini sağlamış olursunuz. Şunu da ifade etmek istiyorum: Yıllardır Millî Eğitim Teşkilatında çalışan bir insan olarak şu anda görev yapan Millî Eğitim maarif müfettişleri arasında çok uçta insanlar görmedim yani bölücü faaliyetler içerisinde giren hiçbir müfettişle bugüne kadar ben karşılaşmadım yani bu 2.507 müfettiş arasında bu tip faaliyetlere katılan insanlar yoktur. Bunları gerekçe olarak öne sürenlerin hiçbir nesnel, objektif bir veriye dayandığını da düşünmüyorum -bu iddia edilebilir, bu söylenebilir- ben milliyetçi, muhafazakâr bir insan olarak. Bu müfettişlik sistemi içerisinde devletine bağlı insanlardır; hangi siyasi görüşten, hangi yelpazeden olursa olsun bu arkadaşlarımız ger çekten devletine bağlı, işini iyi yapan insanlardır. Eğer bu sistemi ortadan kaldırırsanız teftiş sistemini tamamen ortadan kaldırmış olursunuz ve şu anlattığım binlerce iş ve işlemi yapabilecek kapasitede bilgi birikimine, donanımına sahip insanları bulamazsınız. Şu anda bazı okul müdürleri muhakkik olarak görevlendiriliyor Sayın Başkanım. Bunların değerlendirmelerini, raporlarını incelediğinizde birçoğunun eksikliklerle dolu, yanlışlıklarla dolu raporlar olduğunu… Çünkü işi bilmeyen insanlar tarafından yapılan inceleme ve değerlendirmelerin arzu ettiğimiz sonuçları alabilmemizi sağlaması mümkün değildir. Muhakkik olarak görevlendirilen okul müdürlerinin yaptığı değerlendirmelerin yüzde 50’sinden daha fazlasında mevcut teftiş sistemine aykırı sonuçlarla son uçlanan raporlarla karşı karşıya kalıyoruz. Dolayısıyla, kendi alanında yetişmiş bu insanları Millî Eğitim teşkilatı içerisinde korumamız gerekmektedir çünkü bunları eğitim uzmanı yaptığınızda boşu boşuna maaş verdiğimiz, hiçbir iş yapmadan oturan, bu donanımını, bilgi birikimini heba etmiş, gelecek adına, milletimizin geleceği adına heba ettiğimiz insanlar olacak. Şu anda zaten bunlardan Beşevler’de bulunan havuzda belki 1.000 kişiden fazlası var, boş oturuyor, maaşını alıyor, hâlâ oturuyor. Yani, yaklaşık -eğer bu kanun tasarısı böyle çıkarsa- 2.500 kişi, hadi içinden 500 tanesi bir şekilde bir torpil morpil bularak mülakat sisteminde geçerse -bu mülakat sisteminin de torpil sistemi olduğunu biliyoruz, belki de bir sürü kabiliyeti, liyakati olmayan insan b u 500’ün içerisine girecektir- diğer 2.000 tanesi boş oturarak maaş alan insan durumuna düşürülecektir. Bunları söylemek bizim açımızdan doğru bir yaklaşımdır. Ben teşekkür ediyorum. İnşallah bu yanlıştan dönülür. Aklıselim bir yol hem Millî Eğitimimizdeki teftiş sistemi adına hem gerçekten görevlerini hakkıyla yapan, donanımlı, birikimli bu müfettişlerimizi Türk Millî Eğitimi adına korumak adına güzel bir adımı bu Komisyon atar diye umuyorum. Saygılar sunuyorum.
EĞİTİM-SEN GENEL ÖRGÜTLENME VE YÜKSEKÖĞRETİM SEKRETERİ İSMAİL SAĞDIÇ –
Ben üç konuda size görüşlerimi ileteceğim. Bir tanesi 652 sayılı Yasa’da yapılmak istenen değişikliklerle ilgili. Biliyorsunuz, 652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve bazı kanunlarda bu yasa tamamında değişiklik yapıyor. Özü maarif müfettişleriyle ilgili. 2.507 tane maarif müfettişi var, bunlar bir geçici maddeyle eğitim uzmanlığına alınıyor, daha sonra da bunlardan 500 tanesi tekrar müfettiş olarak görevlendiriliyor. Şimdi, müfettişlerin yaptığı iş son dönemde aynı fakat geldikleri yer bakımından iki farklı statü uygulanıyordu: Bir tanesi, Bakanlıktan gelenlerin özlük hakları faklıydı; ilköğretim müfettişliğinden gelenlerin özlük hakları farklıydı. Şimdi, bunların arasındaki farkın giderilmesi beklenirken birdenbire bunların tamamı görevden alınıyor. Liyakat ve kariyer mesleğidir. Bu arkadaşlarımız müfettiş olurken sınavlara girdiler, belli bir öğretmenlik şeyinden sonra sınavlara girdiler, hatta bazıları bu işin ilmini de, bilimini de okudular, yönetim-denetim bölümü mezunları. Tabiri caizse bu arkadaşlarımız iğne deliğinden geçip müfettiş oldular ve Millî Eğitimdeki temel direklerden, belkemiklerinden bir meslek grubu. Bir kanunla, kanundaki bir geçici maddeyle bunların kadrolarının elinden alınması doğru değil. O açıdan baktığımızda da, zaten 500 tanesini tekrar müfettiş yaptığınızda, soruşturmayla görevlendirdiğinizde rehberlik ve denetim boşta kalacak bir durumdur. Bunların denetleyeceği alan sadece Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullar değil. Bakın, beraber yaşadık, gördük: Denetimsizlik Karaman’da başka bir şeye neden oldu. Konya’da geçmişte deprem olmuştu, depremde -yine benzer- evler yıkılmıştı, öğrenciler buralarda zarar görmüştü, ölmüşlerdi. Doğal olarak bu arkadaşlarımızın buraları da denetlemeleri gerekiyor. Bunlara bu şekilde bir tasarruf uygulanması okul öncesi eğitimi, karma eğitimi ve Millî Eğitim Bakanlığına bağlı kurumları, hatta şu temel liseleri tamamen denetimsiz hâle getirecektir ve Millî Eğitimin içinde bulunduğu durumu tamamen fazlalaştıracaktır, bunun bilinmesi gerekir. Aynı zamanda bunun kamuda tasfiye girişimlerinin bir parçası olarak değerlendirilmesi gerekir. Tabii, bunun nedeni nedir? Ben bunu öznel olarak da paylaşmak istiyorum sizinle. Şimdi, Millî Eğitim Bakanlığında 2.507 müfettiş var. Şu anda Millî Eğitim Bakanlığı sadece bizim Sendikamıza üye yaklaşık 15 -16 bin soruşturma yürütüyor. Aldığımız bilgiler var ki bu bilgileri 11 Mart 2015 yılında -dışarıda gördüm- Millî Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Kurulu Başkanı ve Müsteşar İstanbul’da bir toplantı düzenliyorlar ve illerin maarif müfettişleri başkanlarını tehdit ediyorlar “Bu tür soruşturmalardan tek ceza vereceksiniz.” diye. Anlaşılan o ki bunları yerine getirememe söz konusu, buna bir önlem alıyorlar; yoksa ortalıkta söylenen ismiyle “200 PKK’lı müfettiş var, 160 cemaatçi müfettiş var, bunları temizleyeceğiz.” propagandası eşliğinde 2.507 kişiye yapılan uygulama doğru bir uygulama değildir. Kaldı ki bu iş için de mahkemeler vardır ve mahkemeler bu işin -suç varsa eğercezasını verir. Böyle bir yakıştırmanın, yaftanın yapıştırılmasını da doğru bulmuyoruz. O açıdan, iki şeyin yapılması gerekiyor: Ya bu yasayı tamamen geri çekmek gerekiyor, bu bölümü ya da -başta da ifade ettiğim gibiaralarındaki özlük hakkı farkını giderecek bir çalışmanın bu şekilde bu Komisyondan geçmesi yararlı olacaktır diye düşünüyorum. Kaldı ki böyle yaptığımız zaman illerde gerçekten okullar tamamen siyasal kadroların; hatta daha da ileri gideyim, sendikal kadroların; daha da ileri gideyim, DoğuGüneydoğu Anadolu Bölgesi’nde aşiret ilişkilerine teslim olmuş durumda olacaktır çünkü Millî Eğitim müdürleri, okul müdürleri bu denetimi yapacak -öyle görünüyor, boşta kalan şeyi- bu ilişki de doğru bir ilişki olmaz. Mil lî Eğitimin belkemiği olan bu rehberlik ve denetim meselesi bu şekilde halledilemez diye düşünüyorum.
PROF. DR. İLHAN ÜZÜLMEZ –
tasarının, 2’si yürütme maddesi. Farklı konuları düzenlemekle birlikte, esas olarak düzenlenen konuların maarif müfettişliklerinin durumunun olduğunu yani burada yeni bir yapılanmanın öngörüldüğünü görüyoruz. Maarif müfettişlikleriyle ilgili düzenlemelerde düzenleme bakımından hissettiğim şu: Anlaşıldığı kadarıyla mevcut sistem hantallaşmış, tek elden işlemeyen, farklı uygulamalara yol açan bir mahiyet arz ediyor ve bunun önüne geçmeye yönelik bir çaba hissettim ben. İşte, bu bağlamda, maarif müfettişlikleriyle ilgili yapı, kendi içerisinde farklı bir şekilde ikiye ayrılıyor, eğitim uzmanlıkları getiriliyor. Yine, müfettişlik kuruluyor. Yine, bu bağlamda, müfettişlerin mevcut müfettişlerden seçilmesine yönelik bir düzenleme ihtiva ediyor tasarı. Böylelikle, anladığım kadarıyla, daha rahat işleyecek, uygulamada farklılıkların önüne geçecek bir düzenleme amaçlanıyor. Gerçekleşir, gerçekleşmez bilmem ama yapılan düzenlemelerden, öngörülen düzenlemelerden böyle bir amacın güdüldüğü anlaşılıyor. Tabii, burada bir statü değişikliği söz konusu olduğu için kamu görevlileri bakımından, onların durumunun da göz önünde bulundurulması gerekir hukuk açısından. İşte, bunun da gözetildiğini gördüm ben tasarıda. Yani, hâlihazırda müfettiş olarak görev ifa eden arkadaşların özlük haklarının korunmak suretiyle eğitim uzmanı olarak görevlendirileceklerini görüyoruz. Dolayısıyla özlük hakları yönünden herhangi bir kayba uğramadıklarını, bunun önemli bir husus olduğunu söyleyebilirim. Yani mevcut düzenlemede maarif müfettişi olmaktan çıkarılarak eğitim uzmanı yapılacak kişilerin, çalışanların yani kamu görevlilerinin yine özlük haklarının korunduğunu görüyoruz. Tasarının mevcut hâlinde ben hukuki açıdan fazla bir sıkıntı görmedim, Teftiş Kuruluyla ilgili düzenlemede. Tabii ki eğitimci olmadığımı daha doğrusu eğitimciyim ama ilköğretim alanında eğitimci olmadığım için orada ne gibi... MUSA ÇAM (İzmir) – Aynı zamanda hukukçu musunuz? GAZİ ÜNİVERSİTESİ PROF. DR. İLHAN ÜZÜLMEZ - Ben hukukçuyum, profesörüm, ceza hukuku profesörüyüm Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesinde. Eğitimciyim ama alanım bu değil, sadece hukuki yönden değerlendirmelerde bulunmaya çalıştım. Kusura bakmayın ben ismim bilindiği için kendimi tanıtmadan başladım söze ama zamanımız dar olduğu için biraz ondan oldu. Tasarının ikinci önemli değişiklik öngördüğü alan Bakanlığın iç birimleriyle ilgili fakat burasının beni ilgilendiren çok da sıkıntılı yönü yok, çok da sıkıntılı gördüğüm düzenlemeler yok onun için oraya değinmiyorum. KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Özür dilerim, bir parantezle ben araya girmek istiyorum Başkanımızın da izniyle. Şimdi, daha evvel konuşan hatiplerimizden sanırım TÜRK EĞİTİM-SEN temsilcisiydi, bunun kesinlikle mahkemeden döneceği kesin olmasa da büyük bir ihtimalle döneceği yönünde bir fikir beyan etti. GAZİ ÜNİVERSİTESİ PROF. DR. İLHAN ÜZÜLMEZ - Şu müfettişlikle ilgili kısmı diyorsunuz. KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Evet, evet. Siz de bir sakınca görmüyorum diyorsunuz, bu konuda bir... GAZİ ÜNİVERSİTESİ PROF. DR. İLHAN ÜZÜLMEZ - Yani ben şöyle: Amacına bakarak düzenlemelerin amacı yönünden bir sıkıntı olmadığını söylüyorum yani belki hukuki yönden, idare hukuka açısından farklı değerlendirilecek veya Anayasa Mahkemesi... KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Hukuki yönden bir şey göremiyorum dediniz de onun için... GAZİ ÜNİVERSİTESİ PROF. DR. İLHAN ÜZÜLMEZ - Ben hayır, özlük haklarının korunması itibarıyla, çalışanların özlük kaybına uğramadığını düşünüyorum, o yönden düzenlemenin çok da sıkıntılı olmadığını düşünüyorum ama bu benim düşüncem. Netice itibarıyla b en karar verici mercide değilim, farklı şekilde görüş belirtenler olabilir. Ben, burada, biraz da idarenin amacının hantallaşan sistemi hızlı bir hâle getirme, işler bir hâle getirme amacı taşıdığını düşündüğümden bunları söylüyorum yani biraz böyle bir intiba edindim mevcut düzenlemelerden. MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Manevi hak bozulmuyor mu Hocam, o statü hani? GAZİ ÜNİVERSİTESİ PROF. DR. İLHAN ÜZÜLMEZ - “Manevi hak” diye tanınmış bir statü yok hukukta. YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Kazanılmış hak. GAZİ ÜNİVERSİTESİ PROF. DR. İLHAN ÜZÜLMEZ - Kazanılmış hak, müktesep haktan bahsediyorsunuz. MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Statü anlamında. GAZİ ÜNİVERSİTESİ PROF. DR. İLHAN ÜZÜLMEZ - Peki, yani o zaman şöyle de düşünmemiz lazım Sayın Vekilim, Mustafa Bey: Bir iki statüye gelen bir kişinin hiçbir zaman o statüden başka yere aktarılamaması veya atanamaması gerekir. SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - İşte bu da aykırı sayılır. GAZİ ÜNİVERSİTESİ PROF. DR. İLHAN ÜZÜLMEZ - Yani ben bunun ilelebet bu şekilde bir düzenlemenin doğru olmadığını şahsen düşünüyorum, bu benim şahsi düşüncem, onu söylemeye çalışıyorum. Ben burada şuna bakıyorum... Kaldı ki zaten bu kanun koyucunun da takdirinde olan bir husus. Yani yasama organı bu hususu düzenleyebilir, şunu söyleyebilir: Maarif müfettişliğini ben kaldırıyorum yerine yeni bir yapı görüyorum. Tabii ki bu yargısal düzenlemeyi yaparken... Yasama organı serbest, yasama organını bağlayan tek şey Anayasa’dır, Anayasa’daki düzenlemelerdir, ilkelerdir, prensiplerdir. Dolayısıyla, maarif müfettişliğine ilişkin düzenlemeler kanunla yapıldığı için değiştirilmesinde bu anlamda herhangi bir sıkıntı yoktur. YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – İlhan Hocam, içinden 500 kişiyi alıp gene aynı göreve getiriyor. GAZİ ÜNİVERSİTESİ PROF. DR. İLHAN ÜZÜLMEZ - Ama yeni bir yapılanma Sayın Hocam, burada yeni bir yapılanma öngörüldüğü için. O konularda benim şeyim yok, ben sadece yasal, şey durumu söylüyorum yani kanunla getirilmiş bir müessesenin yine kanunla kaldırılması mümkündür. GAYE USLUER (Eskişehir) – Kanunla değil bunlar sınavla, belli aşamalarda göreve gelmiş... GAZİ ÜNİVERSİTESİ PROF. DR. İLHAN ÜZÜLMEZ - Siz sonraki atamaları söylüyorsunuz Sayın Vekilim. (Oturum Başkanlığına Başkan Mustafa İsen geçti) BAŞKAN – Kurumsal yapıdan söz ediyor İlhan Bey. GAZİ ÜNİVERSİTESİ PROF. DR. İLHAN ÜZÜLMEZ - Ben kurumsal yapıdan bahsediyorum, kurumsal yapı olarak kanunla kurulmuş bir yapının yine kanunla kaldırılması mümkündür, yerine yeni bir yapı ihdas edilir. Bu mümkündür, bunda herhangi bir engel yoktur, ya sama organını bağlayan herhangi bir şey yoktur burada ancak bu yapılırken tabii ki mevcut çalışanların durumunun gözetilmesi gerekir. Ben o açıdan mevcut çalışanların durumunun gözetildiğini, özlük haklarının korunduğunu düşünüyorum. GAYE USLUER (Eskişehir) – Efendim, burada bir kariyer meslek alanı var. Siz de öğretim üyesisiniz, buradaki arkadaşların çoğu öğretim üyesi. Kariyer meslekler sistemi değiştirerek yok edilemez. Elbette ki çalı şan bir memur, masa memuru, başka bir alan değiştirilebilir, görev alanı değişebilir ama burada bir kariyer meslek alanından bahsediyoruz. GAZİ ÜNİVERSİTESİ PROF. DR. İLHAN ÜZÜLMEZ - Maarif müfettiştik kariyer meslek alanı mıdır? GAYE USLUER (Eskişehir) – Evet, öyle. Millî Eğitim Bakanlığı içindeki tanımlanışları odur ve bunlar belli aşamalar, sınavlar ve o aşamaları katettikten sonra bu göreve gelmektedirler ve bir teşkilat yapısındaki değişiklikle o kariyer alanı yok ediliyor, diyorlar ki: Size bütün haklarınızı veriyoruz ama sizin adınız eğitim uzmanı. Şimdi, bizim profesörlüğümüzü alsalar, deseler ki: Yapı değişti, YÖK yapısı, profesör maaşınızı alacaksınız, özlük haklarınızı ama sistem değişti, kusura bakmayın, sürecinizi düşünün, ben de profesörüm. BAŞKAN – Gaye Hanım, şöyle bir şey yapalım: Biz onu kendi aramızda tartışırız, İlhan Bey kendi görüşlerini ifade etsin. YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Bu ama şey için yani hukukçu olduğu için bunları biraz tartışsak... GAZİ ÜNİVERSİTESİ PROF. DR. İLHAN ÜZÜLMEZ - Şöyle, kanunla düzenlenen... Ben tabii kariyer mesleği olup olmadığı hususunu bilmiyorum, işin teknik yanını fazla bilmem yani millî eğitim konusunda uzman bir kişi değilim ben. Ama ben yasama organının mevcut bir yapıyı yine çıkaracağı bir kanunla değiştirebileceğini yerine yeni bir yapı ihdas edebileceğini, yeni yapı ihdas ederken de mevcut personelin özlük haklarını gözeterek serbestçe hareket edebileceğini düşünüyorum, şahsi görüşüm budur. Bu açıdan maarif müfettişlerinin bir kısmının eğitim uzmanı hâline döndürülüp özlük haklarının da aynı şekilde korunmasında sıkıntı olmadığını düşünüyorum, bu benim şahsi görüşüm.
TEM-SEN GENEL BAŞKANI NERMİN TAŞÇIOĞLU –
Ben maarif müfettişiyim ve Eğitim Müfettişleri Sendikasının da Genel Başkanıyım. Sayın Başkanım, saygıdeğer komisyon üyeleri; Millî Eğitim Bakanlığı, geleceğimizi emanet edeceğimiz nesillerimizin yetiştirildiği, en hayati kamu hizmetini sunan stratejik bir bakanlıktır. 20 milyon öğrencinin eğitim öğretim gördüğü, 1 milyondan fazla personelin istihdam edildiği, bütç eden en fazla kaynağın aktarıldığı bakanlıkta yönetim süreçlerinden olan denetim hizmetlerinin etkin ve kaliteli sunulabilmesi büyük önem arz etmektedir. Millî Eğitim Bakanlığında etkin ve verimli denetim hizmeti sunulabilmesi için millî eğitim şûraları, bilimsel araştırmalar, Türkiye Büyük Millet Meclisi araştırma raporları, eğitim bilimcileri ve sivil toplum örgütlerinin görüşleri doğrultusunda ideal bir model oluşmuştur. Bu modelin gerçekleşmesi için de yıllarca mücadele edilmiştir. Bu tasarının 13’üncü maddesi olmasa idi en ideal modelin gerçekleşmesi için alınan tarihî bir karara şu an burada tanıklık ediyor olacaktı. Fakat tasarıdaki 13’üncü maddenin varlığı tarihî bir kararın tarihî bir hataya dönüşmesine sebebiyet vermektedir. Neden bu tarihî bir h ataya dönüşecektir, onu da iki başlıkta analiz edebiliriz. Bunlardan birincisi, 13’üncü maddeyle eğitimin denetimi olanaksız hâle gelmektedir. Bakanlık, kendi verilerinde bile denetim hizmetlerinin sunulabilmesi için şu an yüzde 57 karşılama oranıyla –bu demektir ki 2 müfettişin işini 1 müfettiş yapmak kaydıyla- şu an 2.514 maarif müfettişine ihtiyacı olduğunu kendisi belirtmiştir. Bu durum elimizdeyken, 500 maarif müfettişiyle denetim hizmetlerinin sağlıklı yürütüleceğine inanmak mümkün değildir. Eğitimi denetimsiz bırakmak telafisi imkânsız sonuçlar verecektir ve geleceğimiz açısından tarihî bir hata olacaktır. Bu 13’üncü maddenin varlığıyla, bir meslek ve meslek mensupları yok edilmektedir. Çok köklü, kendine özgü, süzülmüş bir kültür üzerine oturan maarif müfettişliği, yarı ve mülki idari hizmetler mensupları gibi belli bir öğrenimden sonra müfettiş yardımcılığı sınavıyla girilen ve mesleki yetişmeden sonra yeterlilik sınavıyla atanılan bir meslektir. Bu mesleğin kendi içerisinde liyakat ve kariyer ilkelerine göre belli bir yükselmesi vardır. Bu kariyer meslek tanımı buradan gelmektedir ve 13/7/2015 tarihli Anayasa Mahkemesi Kararı da “Kariyer meslektir.” diye bunu tanımlamıştır, şu an elimizde mevcuttur. Kariyer meslek mensubu olan maarif müfettişlerin i herhangi bir kariyer meslek olmayan şeflerin sınava girerek geldiği eğitim uzmanlığı kadrosuna atamak kazanılmış haklar anlamında mağduriyetler yaratacaktır çünkü şöyle bir durum söz konusu: Kazanılmış haklarımızda Anayasa’da yer alan kazanılmış haklar anlamında da hak gasbına sebebiyet verecektir. Her ne kadar bununla ilgili “Mali anlamda herhangi bir sıkıntıları yok.” denilse de bu, asla ve asla doğru değildir çünkü maarif müfettişleri anlamında şu an iki tane farklı ücret alan kişiler vardır. Eski Bakanlık müfettişliğinden gelme kişiler şu an 5 bin 500 lira almaktadır, il eğitim denetmenliğinden gelenler 3 bin 300 lira almaktadır. Bu insanları eğitim uzmanı yaptığınız andan itibaren de zaten bu maaş farklılıkları burada devam edecektir, insanların maddi kayıpları devam edecektir. Bununla ilgili…
KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Hangisi düşecek?
TEM-SEN GENEL BAŞKANI NERMİN TAŞÇIOĞLU – Düşme olmayacak. Hemen analiz edeyim efendim, şöyle bir şey: Düşme olmayacak ama eşitler arasında, siz birini bakanlık maarif müfettişi alırken diğerine eğitim uzmanı yaptığınızda bakanlık müfettişliğine geçen aynı kariyer meslek sahibi insan 5 bin 500 lira alırken diğerini 3 bin 300 lira almaya mahkûm edeceğiz.
BAŞKAN – Nermin Hanım, bugün de aynısını alıyor ama. Şu anda da aynısını alıyor.
TEM-SEN GENEL BAŞKANI NERMİN TAŞÇIOĞLU – Haklısınız efendim, katılıyoruz ve zaten bu merkeze bağlanma, bu tasarının ilk 6 maddesinin gelmesinin sebebi de buydu, bu insanların mali anlamdaki kayıplarını en aza indirgeyebilmek. 19’uncu Millî Eğitim Şûra Kararı’nda da zaten denildi ki: “Bütün maarif müfettişlerinin arasındaki özlük farklılıkları, maaş farklılıkları giderilmelidir.”
BAŞKAN – Bir şey soracağım: Bu 2.514 kişinin kaç tanesi sınava girerek uzman yardımcılığı, tez hazırlayıp uzmanlı k statüsü elde ederek bu konuma geldi, kaç tanesi öğretmenlikten bu noktaya atanarak geldi?
TEM-SEN GENEL BAŞKANI NERMİN TAŞÇIOĞLU – Hepsi öyle geldi.
BAŞKAN – Hepsi mi öyle geldi?
TEM-SEN GENEL BAŞKANI NERMİN TAŞÇIOĞLU – Evet, hepsi öyle geldi. Bu 2.514 kişinin içinde hukuk mezunu da var, iktisat mezunu da var, işletme mezunu da var. Öğretmenlikten gelmede kriter şu: Sekiz yıl öğretmenlik yaptıktan sonra sınava giriyorsunuz, müfettiş yardımcılığı sınavını kazanıyorsunuz, daha sonra üç yıl yetişiyorsunuz , yeterlilik sınavına giriyorsunuz ve bu göreve atanıyorsunuz. Durum bu.
BAŞKAN – Peki, tamam.
TEM-SEN GENEL BAŞKANI NERMİN TAŞÇIOĞLU – Deniliyor ki: “Hak kaybı yoktur.” Hemen size bir örnek vermek istiyorum. Biz, il eğitim denetmeni idik. İki yıl öncesinde Bakanlığımız bir düzenleme yaptı, hepimizi maarif müfettişi unvanına atadı. İl eğitim denetmeni iken, müfettişken yani denetim işi yaparken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına başvurduk, bize dediler ki: “Siz müfettiş olmadığınız için buraya alamayı z.” Şimdi, size soruyorum: Ben eğitim uzmanı olduğum zaman benim müfettişliğim elimden gidiyor, bu, hak kaybı değil de nedir? Ve yıllardır şunu söylüyorum: Emeğimiz, ekmeğimiz ve geleceğimiz elimizden alınıyor anlamında, bu maarif müfettişliğinden eğitim uzmanı alınması benim geleceğimi elimden alıyor. O nedenle, siz değerli Komisyon üyelerimize şunu söylemek istiyorum: Kalpleri kırgın, küskün, moralleri bozuk, Bakanlığa aidiyet duygusunu hissetmeyecek çalışanların olmasına lütfen sebebiyet vermeyelim. Hiç bir suçu, günahı olmayan binlerce insanı mesleğinden ve kazanılmış haklarından edecek, merkezden mezraya, yurt dışına kadar çok büyük bir camianın denetmeninin iş başında yetiştirilmesini yok edecek, kariyer meslek mensubunu kariyer meslek mensubu olmayan başka bir göreve atayacak bu tasarının insan haklarına, kazanılmış haklara, hak ve adalet ilkelerine, hukukun evrensellik ilkelerine aykırı olacağını siz değerli parlamenterlerimizin de inandığına yürekten inanıyoruz. Bu anlamda, bu hukuksuzluğa ve haksızlığa izin verilmemesi anlamında mevcut 2.500 maarif müfettişimizin -çünkü devletimizin her şeye gücü yeter- yeni kurulan bu sistemle Bakanlık Maarif Müfettişliğine atanmasının doğru olacağını düşünüyoruz. Saygılarımla size arz ediyorum. Bir şey daha söyleyeceğim. Gerekçe ne olursa olsun, açık yüreklilikle söyleyeceğim, bazıları olabilir, belki çalışmak istemiyor olabiliriz fakat bu çalışmak istemiyoru çözmenin yolu yasa yaparak bu insanları dışarı atmak değildir. Şimdi sistemimiz vardır. Eğer yanlış yapan varsa yanlış yapanı soruşturmayla, mesleğini, görevini kötüye kullanıyorsa alırsınız yakasından tutar atarsınız. Eğer benim devletime, benim milletime karşı herhangi bir başka yola girmişse bunun da savcıları vardır, tutar kolundan atar ama bunlar olabilir varsayımıyla bir meslek camiasını tamamen, hiç hak etmediği bir şekilde… Ciğerimiz yanıyor, yüreğimiz yanıyor. Ben camiamın sesini size iletmek zorundayım. Şöyle söyleniyor, basit bir şey ama: “Nermin Hanım, 55 yaşına geldim -atıyorum- Kayseriliyim, yarın ben ilime döndüğümde bana diyecekler ki -bakın, sosyal kayıptır da, statü kaybıdır- ‘işte Nermin Hanım ne yapmış ki bak müfettişliğini elinden almışlar, sıradan bir adam yapmışlar.’ diyecekler.” diyor. Bir şehit babası var, benim müfettişim, diyor ki : “İki ay öncesinde ben evladımı bu vatana şehit verdim. Soruyorum -2.500 kişiden 400’ünü alıyorsunuz, 2.100 kişi dışarıda kalacak - ben vatanseversizliğin neresindeyim Başkanım? Ben buna cevap veremiyorum. O nedenle de sizin takdirlerinize sunuyorum. Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Çok teşekkür ederiz.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) – Kimseyi dışarıda bırakmıyoruz ama, biliyorsunuz değil mi? Mimse dışarıda kalmıyor sistemde. Devlet bir yere atmıyor, devletin işleyişi içerisinde değerlendiriyor.
TEM-SEN GENEL BAŞKANI NERMİN TAŞÇIOĞLU – Yok ama statü kaybımı yaratıyor.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) – Bütün görevlerine de devam ediyorlar.
TEM-SEN GENEL BAŞKANI NERMİN TAŞÇIOĞLU – Hayır efendim, hiçbir göreve devam etmiyoruz.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) – Devletin görevlerine devam ediyor.
TEM-SEN GENEL BAŞKANI NERMİN TAŞÇIOĞLU – Hayır, eğitim uzmanının şu an denetim görevi yoktur, inceleme soruşturma görevi yoktur. Dediğim gibi, şeflerin…
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) – Hayır, bununla geleceğini bize bizzat Bakan söyledi, hatırlayın, denetim uzmanları, illerde, okulların açılması, kapaması, şu anda yapmış oldukları görevleri ifa edecekler, toplantıda söylendi bu.
TEM-SEN GENEL BAŞKANI NERMİN TAŞÇIOĞLU – Efendim madem buysa, o zaman maarif müfettişliğine ben devam edeyim, niye eğitim uzmanı oluyorum ki?
GAYİ USLUER (Eskişehir) – Eğitim uzmanını öyle bir görevi yok.
TEM-SEN GENEL BAŞKANI NERMİN TAŞÇIOĞLU – Öyle bir görev tanımı yok.
MEHMET AKİF YILMIAZ (Kocaeli) – O zaman yapacaklar öyle bir görev tanımı. Yani burada iki mesele var; biri, özlük hakları meselesi, Hanımefendi dedi ya iki ayrı maaş alan müfettişimiz var ama hâlen devam ediyor.
TEM-SEN GENEL BAŞKANI NERMİN TAŞÇIOĞLU – Ediyor, doğrudur.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) – Şu anda da bunlar bize sorun olarak geliyor zaten. Bu müfettişler “Biz aynı işi yapıyoruz, aynı unvana sahibiz, bizim özlük haklarımızı eşitleyin.” diyor. Şu anda bunlar için bir sorun yani bu tasarıyla bu özlük hakları eşitsizlenmiş olmuyor, doğru mu? Zaten var olan bir şey.
TEM-SEN GENEL BAŞKANI NERMİN TAŞÇIOĞLU – Bakın, sizinle ben aynı işi yapıyoruz.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) – Bizim tasarıda vaat ettiğimiz şu: Bu özlük hakları neyse müfettişlerimizin aynen devam edecek yani eğitim uzmanı olduklarında aynı haklarla yani o ilköğretimden gelen müfettişler de aynı hakla yani esasında bir eşitsizlik devam edecek, bir o.
TEM-SEN GENEL BAŞKANI NERMİN TAŞÇIOĞLU – Ama benim derdim para değil ki, benim mesleğimi elimden alıyorsunuz diyorum. Anlatabildim mi? Derdim para değil. ERTAN AYDIN (Ankara) – Hangi gerekçeyle bu yönteme başvuruluyor o önemli. Neden yani?
TEM-SEN GENEL BAŞKANI NERMİN TAŞÇIOĞLU – Aynı gerekçe…
GAYE USLUER (Eskişehir) – Şöyle bir şey daha var: bu 2.507 maarif müfettişinin 500’ü yeni sistemde maarif müfettişi olacak, mülakatla Bakanlık müfettişi olacak, lağvedilmiyor ama aradan 500 kişi cımbızla çekiliyor. Şimdi, mülakat demek cımbızla çekme sistemi demek ve o çekilen grubun bir kısmı belki de maaşı 3.300 olan il müfettişleri olacak.
TEM-SEN GENEL BAŞKANI NERMİN TAŞÇIOĞLU – Aynen.
GAYE USLUER (Eskişehir) – Onların maaşı 5.500’e çıkarak ayrıca terfi edecek ama ben burada maaştan daha çok şunu önemsiyorum: Elbette ki maaş kısmı eşitlensin, bu istekler olabilir ama ben, burada, ismin değişmesi... Yani, burada bir kariyer planı var, o kariyer planında gelinen bir nokta var. Bakın, Sayın Atıf Ala da aynı sistemden gelen bir kişi, maarif müfettişi ve başkan olabilmek için, o dairenin başkanı olabilmek için on yıllık maarif müfettişliği hizmeti gerekirken Sayın Atıf Ala bunun dışında atanmıştır göreve, yasal düzenlemesi de sonra yapılmıştır durumuna uygun biçimde. Mesela, burada bir hakkaniyetsizlik var, yetmedi, sistemi değiştiriyoruz, yeni sistemin başına yine Sayın Atıf Ala’yı yeni isimle getiriyoruz ama geri kalan 2507’yi de mağdur duruma getiriyoruz tenzilirütbeyle. Şimdi, burada, bence kariyer planlamasının engellenmesi maaş kaybından daha da önemli.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Hukuksuzluk yapmamamız gerekir.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) – Denetim uzmanlığına da öyle bir fonksiyon yüklersiniz ki o da bir kariyer mesleği hâline dönüşür.
BAŞKAN – Arkadaşlar, bunları sonra tartışalım.
GAYE USLUER (Eskişehir) – Bunları tartışalım.
TEM-SEN GENEL BAŞKANI NERMİN TAŞÇIOĞLU – Bir şey daha efendim, çok önemli, onu unuttum. Şimdi, bu yasa tasarısının 71’inci maddesi var. Savlar, her şey olabilir, deniliyor ki: “Maliye kadro verdi, vermedi.” falan, bu savlar. Ben de şunu söylüyorum: 71’inci madde diyor ki: “ÖSYM’nin sözleşmeli çalışan eğitim uzmanı.” GAYE USLUER (Eskişehir) – Bir de o var.
TEM-SEN GENEL BAŞKANI NERMİN TAŞÇIOĞLU – Bakın, kariyer meslek filan olmamış yani sözleşmeli almışsınız, onu atamışsınız. Hiçbir şarta, kurala tabi olmadan bunları, kariyer meslek olan Millî Eğitim uzmanını atıyorsunuz. Şimdi, burada kadro var, bunlar hak etmemiş ama bu sistemin içerisinde, bu Bakanlığa özveriyle çalışmış, emek vermiş insanları da alıyorsunuz, hiçbir kariyer meslek olmayan bir mesleğe atılıyor. Bunun ne kadar âdiliyet olduğunu da duygu ve takdirlerinize arz ediyorum efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim. Kariyer mesleği olma yönü korunur yani ona çalışır Komisyon, bir orta yol bulunur.
TEM-SEN GENEL BAŞKANI NERMİN TAŞÇIOĞLU – Çok teşekkür ederim efendim. BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, bugün aşağı yukarı çok değişik iş kollarından değişik konumdaki arkadaşları dinledik, onlar farklı bakış açılarını ortaya koydular yani bir kısmı bütünü ele aldı, bir kısmı daha detay sayılabilecek meseleleri ele aldı. Yarın Bakanlık uzmanlarını da yani daha doğrusu bürokrasisini de buraya davet edelim çünkü bazı sorular var ki, ben mesela şunu biliyorum: Bu teftişteki 2.500 civarındaki arkadaşımızın bir kısmı kariyer uzmanlığından gelmedi yani o bahsedilen işlemin tümünü tamamlayarak gelmedi, atanma yoluyla geldi. Nermin Hanım “Öyle değil.” dedi ama öyle geldi veya böyle geldi, bu ayrı bir mesele, bunları öğrenelim. Haklı olarak şeyi soralım yani Bakanlık niye buna ihtiyaç duyuyor? Niye sayıyı artırmıyorsunuz? O gün de konuştuk gerçi “Maliye kadro vermiyor, verse biz daha büyüğünü kullanabiliriz.” dediler. Ama, burada asıl bir paradigma değişikliğini -ki burada öğretmenlik yapmış arkadaşlarımız var, çok kısa süre ben de öğretmenlik yaptım- eğitimle ilgili faaliyetleri büyük ölçüde Millî Eğitimin kendi iç yöneticilerine bırakıyor ve soruşturma esaslı bir ye ni müfettişlik anlayışı ihdas ediyorlar.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) – Başkanım, sözünüzü kestim, şu anda bile illerde birçok soruşturmayı muhakkik eliyle, ilçe müdürleri...
BAŞKAN – Daha çok eğitim ağırlıklı.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) – Tabii, bu şekilde yürüyor zaten yani şu anda il ve ilçelerde.
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) – Başkanımın dediği eğitimin içeriği yani dersin işlenmesi, konular...
BAŞKAN – Eğitimin içeriği meselesini o okulun müdürü... Yani, biz o okula bir müdür tayin ediyorsak o müdüre de bir yetki vermemiz lazım Millî Eğitim Bakanlığının kendi iç işleyişi çerçevesi içinde. Burada soruşturmayı esas alan bir yeni teftiş modellemesi geliyor. Bu iyidir, kötüdür, tartışılabilir. Buradaki bazı arkadaşlarımız bunun bir geriye gitme olduğunu sö ylediler. Bu bakış açılarımıza göre değişebilir ama ben bugün yeteri kadar arkadaşlarımızı dinlediğimiz kanaatindeyim yani bu görüşlerin hepimiz için yararlı olduğunu da düşünüyorum. Uygun görürseniz, arkadaşlarımız hem bugünkü bu aldıkları bilgiler doğrultusunda yeni bir değerlendirme yapsınlar kendi dosyaları açısından yeni bir değerlendirme yapsınlar. Yarın saat 14.30’da burada Komisyon üyelerimizle, tabii Komisyona mevzuat çerçevesi içinde katılabilecek nitelikteki başka arkadaşlar da katılmak isterler se buyursunlar ama Komisyon üyesi arkadaşlarımızdan istirham edelim muhakkak burada olsunlar ve 1’inci maddeden başlayarak görüşmeleri sürdürelim. Usul bakımından şöyle de bir mantalite geliştirelim: Burada çok teknik maddeler var yani ne bileyim, işte falan yerdeki üniversitenin adının şu olması, ki çoğu onlar. Yani, bu gibi teknik nitelikteki maddeleri tartışmadan biraz süratlendirerek ama tartışacağımız maddeleri de tabii tartışarak mümkün olduğu kadar süratli bir biçimde değerlendirelim. Bu bizim yaptı ğımız iş nihayet asıl komisyona bir raporlama yapmak yani asıl kararı verecek olan komisyon oradaki komisyondur. Yani, çok üzerinde ittifak edemediğimiz hususları da uzun uzun tartışmak yerine kanaatlerimizi bildirelim, bu kanaatler rapora girsin, onları asıl komisyonda değerlendirelim diye düşünürüm. Arkadaşların tabiatıyla başka bir görüşleri varsa bunlara elbette değer veririz. O zaman, ben yarın 14.30’da yani 8 Haziran Çarşamba günü 14.30’da yine burada toplanmak üzere kifayetimüzakere talep ediyorum ve bugünkü görüşmelerin burada sona ermesi gerektiğini düşünüyorum. Arkadaşlarımdan söz isteyenler varsa bunu tartışalım ve ona göre kapatalım.
GAYE USLUER (Eskişehir) – Ben çok kısa bir söz alabilir miyim?
BAŞKAN – Buyurun, tabii.
GAYE USLUER (Eskişehir) – Eski Millî Eğitim bakanlarımızdan Sayın Hüseyin Çelik’in bugün bir yazısını okudum, kendi web sayfasında yayınlamış, okuyan arkadaşlarımız var mı bilmiyorum. “Millî Eğitimin Hâlleri” diye başlığı. Hepinizin okumasında yarar var.
BAŞKAN – Okuruz, evet.
GAYE USLUER (Eskişehir) – Çünkü bir hafıza, Millî Eğitimin başından itibaren yani AKP iktidarları öncesinden başlamış, kendi süreci ve sonrayı değerlendirmiş. Esasında bu yasa üzerine bu yazıyı yazmış. Zaten okursunuz. Ben yazdım sandım okurken. Sadece son kısmı şöyle diyor: “Yapbozdan nasibini alan başka bir alan da teftiş mekanizmasıdır. 2011’de Bakanlık müfettişlerinin unvanı ‘denetçi’ diye değiştirilmiş, 2014’te ise tüm müfettişlerin unvanı ‘maarif müfettişi’ne dönüştürülmüştür. Şimdi ise TBMM’ye sevk edi len bir kanunla yaklaşık 2.500 müfettişin beşte 4’ünün bu unvanı elinden alınmakta yani müfettişlik müessesesi Millî Eğitim Bakanlığında kariyer bir meslek olmaktan büyük çapta çıkarılmaktadır. Maarif Vekâleti çoktan Millî Eğitim Bakanlığına dönüşmüşken maarif müfettişi ne kadar isabetlidir? ‘Teftiş’ kelimesi ‘ileri götürmek, yol göstermek’ anlamındadır, tali anlamı ise ‘denetlemek’tir. Peki, yılların teftiş mekanizmasını denetime indirgemek hangi maslahatın gereğidir?” Gerisini okumayı sizlere bırakıyorum. Aslında, hakikaten öz eleştiri açısından son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Ve tabii ki bu süreci yaşamış, Millî Eğitim Bakanlığı öz geçmişi olan ve öğretmen öz geçmişi olan Sayın Hüseyin Çelik’in çok değerli olduğunu düşünüyorum. Bizlere de süreçte ışık tutacaktır. Teşekkür ederim.(Egitimmevzuat.com)
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.