Okul Müdürü Olmak İçin Prof. Olmaya Gerek Yok
Birkaç hafta önce Sayın Cumhurbaşkanının özellikle eğitim-öğretim camiasını çok yakından ilgilendiren bir konuda görüşleri oldu. Sayın Cumhurbaşkanı, temel ve ortaöğretim kurumlarında kaliteyi ve niteliği artırmak için okul müdürü olarak profesör unvanlı akademisyenler görevlendirmeliyiz diyerek Milli Eğitim Bakanlığı için fiili bağlayıcılığı olduğunu düşündüğümüz bir görüşü ortaya attı. Bu görüşün, ileriki zamanlarda, eğitim öğretim ortamlarında ne şekilde tezahür edeceğini hep birlikte göreceğiz.
Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanının, daha önceki konuşmalarından da, her alanda yol kat edildiğini; fakat eğitim-öğretim alanında büyük bütçeler ayrılmış olmasına rağmen gelişme yönünde bir türlü doğru dürüst yol alınamadığını belirten sözlerinin olduğunu biliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı, takriben 14 yıldır kesintisiz olarak Milli Eğitim Bakanlığının başında olan aynı partili bakanların dönemlerinde, eğitim-öğretim alanında hedeflenen kazanımların tam manasıyla bir türlü sağlanamadığını açık bir şekilde ifade ediyor. Bu dönemlerin uzun bir bölümünde kendisi de kabinenin başında yani başbakanlık görevini yürütmüştür. Ama cumhurbaşkanı sıfatı ile milli eğitim alanında istenilen ilerlemelerin ve gelişmelerin gerçekleşmemesinden duyduğu rahatsızlığı ve memnuniyetsizliği, Milli Eğitim Bakanının da bulunduğu ortamlarda dile getiriyor. En son olarak da, yukarıda söz ettiğimiz üzere temel ve ortaöğretim kurumlarında görevlendirilecek olan okul müdürlerinin profesörler arasından seçilmesi gerektiğini salık ederek bir çığır açmıştır. Çünkü, eğitim öğretim tarihimizde böyle bir uygulamaya daha önceki zamanlarda hiç rastlanılmamıştır. Elbette, Sayın Cumhurbaşkanı, zaman kaybetmeksizin, belirlenen pilot okullarda böyle bir uygulamanın başlatılmasını ve olumlu geri dönütler sağlandığında tüm ülkeye yayılmasını istiyor. İlerleyen günlerde, cumhurbaşkanı ağzından yapılan bu önerinin, eğitim öğretim ortamında nasıl bir karşılık bulacağını ve pratiği olacağını hep birlikte göreceğiz.
Pekala, eğitim öğretim alanında istenilen gelişmelerin ve ilerlemelerin olabilmesi için temel ve ortaöğretim kurumları müdürlerinin illaki profesörler arasından seçilmesi mi gerekiyor? Böyle bir seçim yapılmadığı takdirde okullarda terakki hayal mi olacak? Okullarımız, öğretmen kökenli okul müdürleri tarafından yönetilirse, atılım ve gelişim gösteremeyecek mi? Okul müdürlerinin profesör olması ile okullarımız her bakımdan gelişme ve ilerleme içine girip bilahare uçacak mıdır? Elbette, hayır. Şöyle ki;
1- Profesörler sihirbaz değillerdir. Bir abrakadabra seslenişi ve sihirli bir değnek dokunuşu ile iki saniyede okulları baştan yaratacak doğaüstü ya da olağanüstü büyük güçlere haiz değillerdir. Ya da ellerinde, içinde sahibin her dileğini yerine getiren bir cinin bulunduğu Alaaddin’in Sihirli Lambası gibi bir araç-gereç yoktur. Yani profesörler, üniversitelerinden okullarımıza ellerinde bir kalem-bir kitap; gözlerinde de onca yılın kitaplara gömülmüşlüğünün alameti olan gözlükleri ile geleceklerdir. Omuzlarına ise eğitim öğretim alanındaki çarpık ve keşmekeş düzenin biriktirdiği sorunların çok ağır bir yükü yüklenecektir.
2- Milli Eğitim tüm paydaşlarıyla bir bütün görülmelidir. Bu paydaşların, yandaş değil de, paydaş olma sorumluluğu ile görevlerini yapıyor olması, o bütünlüğün içindeki ahengi bozmaz. Ama paydaşların paydaşlık değil de, yandaşlık sanatı ile yönetim tarzı olursa, işte o zaman o bütünlüğün içindeki ahenk bozulabilir. Nitekim, milli eğitim ortamında, bilinen yandaşlığa bağlı nedenlerden dolayı barış ve huzur ortamının bozulmasıyla birlikte o ahenkte yerle yeksan olmuştur. Unutulmamalıdır ki, eğitim öğretim alanında atılım ve gelişim, bir kişi ile olmaz, birçok kişinin arasındaki uyum ve sinerji ile meydana gelebilir. Bir okulun müdürünün profesör olması, uyum-ahenk ve sinerjinin meydana gelmesi için yeterli değildir. Bu nedenle atılım ve gelişim istiyorsak, ilk etapta, yandaşlığı paydaşlığın önüne alarak okul müdürlüğü yapanları, sistemin yarattığı bir arıza olarak görmeliyiz. Ve onların bu hallerine karşı koyabilmeli ve çoğalmalarına izin vermemeliyiz. Bu bakımdan;
- Bu tip okul müdürlerinin, eğitim öğretim ortamlarında nasıl huzursuzluklara yol açtıklarını görmeliyiz.
- Bu tip okul müdürlerinin, eğitim öğretim ortamlarında nasıl yaralar açtıklarını görmeliyiz.
- Bu tip okul müdürlerinin, eğitim öğretim ortamlarında yandaşlık yaparak nasıl militanca hareket ettiklerini ve buna bağlı olarak barış havasını nasıl dağıtıp bozduklarını ve öğretmenlerin enerjilerini nasıl aldıklarını ve öğretmenler arasındaki uyumu-sinerjiyi-ahengi nasıl kırdıklarını görmeliyiz.
İşte bunlardan dolayı ilk önce, militanca saldırarak yöneten bu okul müdürlerinin ellerinden yandaşlık kalkanını almak gerekir. Yoksa, Sayın Cumhurbaşkanı daha çok eğitim alanında ilerleme olmadığından ve bu alanda geri kalındığından bahsedersiniz. Ve şunu da çok iyi biliyoruz ki, paydaş olarak değil de, yandaş olarak yönettiği için yandaşlık esası ile kendilerine sorumluluk alanını çizen ve bu bakımdan eğitim öğretim alanından uzak kalan bu okul müdürleri yüzünden ‘profesörlerimizi okul müdürü olarak görevlendirmeliyiz’ diye eğitim öğretim ortamında daha önce hiç görülmemiş bir öneri sundunuz. Sizi bu öneriye iten, belki de yandaşlık kalibresi olup paydaşlık kalibresi olmayan söz konusu bu okul müdürleridir.
3- Halihazırda, okul müdürleri mülakat yöntemi ile seçilmektedir. Mülakat yöntemi ile yapılan seçimlerde ise adayın ne kadar paydaşlık yapabileceğine değil de, yandaşlık yapabileceğine bakılmaktadır. Hal böyle olunca, yukarıda uzun uzadıya anlattığımız okul müdürleri tarafından okullar yönetiliyor. Ve kaçınılmaz son hasıl oluyor. Okullarda ne barış ne huzur ne ahenk ne enerji ne sinerji ne de bir uyum kalıyor. İşte bu nedenle profesör okul müdürlerinden önce liyakat ile seçilmiş okul müdürlerini istiyoruz. Paydaş olabilecek liyakat sahibi öğretmen kökenli bir okul müdürü, inanınız ki, görevli olduğu okulda profesöre göre daha verimli ve faydalı olacaktır. Bundan dolayı, eğitim öğretim alanında hedeflenen kazanımlar olsun istiyorsak, okul müdürleri seçim yönteminde profesör olsun çığrı açmamıza gerek yok, bunun için yapılacak iş çok basit, o da liyakata sırtımızı değil, yüzümüzü dönmektir. Yani okul müdürleri seçiminde profesörlere değil, liyakata yüzümüzü dönmemiz yeterli. İşte o zaman okulların üzerinden yandaşlığı sıyırıp atacağız ve okullara paydaşlığı ikame edeceğiz.
4- Sayın Cumhurbaşkanı, eğitim öğretim alanında istenilen ilerlemelerin olmayışından ne kadar muzdaripse, eğitim camiası da öğretmen kökenli bir bakan olmamasından o kadar muzdariptir. Malum, önceki Milli Eğitim Bakanlarından Hüseyin ÇELİK ve Ömer DİNÇER akademisyen kökenli idi, ama öğretmenler nazarında kesinlikle öğretmen kökenli olarak görülmediler. Zaten, bakanlıkları boyunca da öğretmenleri pek anlamadılar. Profesör birisi, akademisyen kökenli olduğuna göre bir an için Sayın Cumhurbaşkanının dediği gibi profesörlerin okul müdürü olduğunu varsayarsak, bu durumda öğretmenlerin görevli oldukları okullarda, başlarında bulunan kişilerin de öğretmen kökenli olmayan kişiler olacağını göreceğiz. Böylelikle öğretmenlerin, öğretmen kökenli bir bakanım olsun hayali, öğretmen kökenli bir müdürüm olsun’a dönmüş olacaktır. Bu gidişle kökü öğretmen olan, ama dalları ve budakları öğretmen olmayan bir eğitim öğretim yapısı ortaya çıkacak. Ve eğitim öğretim ortamlarını, öğretmen kökenli olmayanlar yönetecekler. Eğitim öğretim ortamlarında, öğretmenler değil, başka kişi ve kişiler palazlanmış olacaklar. Bu durumu, bir yönüyle öğretmenlere olan güvensizliğin bir göstergesi olarak da okuyabilir, görebilir, yorumlayabilir ya da değerlendirebiliriz.
Netice olarak, bugüne kadar Milli Eğitim Bakanı olarak birçok profesör görev yaptı, yakın dönemin en tanınan profesör bakanları Hüseyin ÇELİK, Ömer DİNÇER, Nabi AVCI’dır. Eğer ki, profesörlerimiz Milli Eğitim Bakanı olduğunda Cumhurbaşkanımız böyle bir memnuniyetsizliğe sahipse, okul müdürlerimiz profesör olduğunda da değişen bir şey olmaz diye öngörüyorum. Aynı hamam, aynı tas, yalnız tellaklar farklı olacaktır. Okullarda çıtayı yükseltmek için Okul Müdürlerinin isimlerinin başına PROF. koyarak çığır açmaya gerek yok, LİYAKAT ESASI İLE SEÇİLMİŞTİR ibaresini kondurabiliyorsak zaten çığır açacağız demektir.
HELE HELE LİYAKAT YERİNE İLTİMAS İKAME EDEN MÜLAKATLI OKUL MÜDÜRLERİ SEÇİM SÜRECİNDE...
HELE HELE BÖYLE BİR DÖNEMDE...
GERÇEKTEN BUNUN ADI ÇIĞIR AÇMAK OLUR...
DÜŞÜNSENİZE, OKUL MÜDÜRLERİNİN YÜZDE 90’ININ YANDAŞ OLMADIĞINI...
GERÇEKTEN ÇIĞIR DEĞİL MİDİRİ SİZCE?
EVET, OKULLARDA ÇITAYI YÜKSELTMEK İÇİN ALİM YA DA PROF. OLMAYA GEREK YOK... OKUL MÜDÜRLÜĞÜNE LAYIK KİŞİ OLMAK YETERLİ... VE BİLİNMELİDİR Kİ, TÜRKİYE BAŞKANLIK SİSTEMİ İLE UÇAR MI UÇMAZ MI BİLEMEM AMA; BU KURULU ÇARPIK VE KEŞMEKEŞ DÜZENDE OKULLARIN PROFESÖRLER İLE UÇAMAYACAĞI KESİN...
NOT: GEÇENLERDE BİR TV PROGRAMINDA, CAHİLLİĞİ VE BİLGİSİZLİĞİ ÖVEN, OKUMAYI İSE ZARARLIYMIŞ GİBİ HİCVEDEN BİR PROFESÖR BİR OKULA MÜDÜR OLSA NE OLUR, OLMASA NE OLUR? BİR FARK OLMAZ YANİ... ONUN İÇİN İSMİNİN BAŞINDAKİ PROFESÖRE TAKILIP KALMAMAK VE ALDANMAMAK LAZIMDIR SAYIN CUMHURBAŞKANI. KİŞİNİN AYİNESİ LİYAKATTIR, UNVANINA YA DA YANDAŞLIĞINA YA DA SENDİKASINA BAKILMAZ... ÖYLE DEĞİL Mİ?
Saygılarımla...
Yahya ASLAN
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.